Kadir KESKİN

Kadir KESKİN

[email protected]

Manisa'nın Bilinen ve Bilinmeyen Değerleri yazı serim: Manisa Tarzanı Ahmet BEDEVİ  (25)

02 Haziran 2021 - 18:59

Manisa’nın Bilinen ve Bilinmeyen Değerleri yazı serim: Manisa Tarzanı Ahmet BEDEVİ  (25)

“Manisa Tarzanı” adıyla yaygın bir üne kavuşan Ahmeddin CARLAK (Ahmet BEDEVİ),  1899 yılında Bağdat’a, yaklaşık
100 km. uzaklıktaki Samarra şehrinde,(Diğer bir bilgi de İran’ın güneybatısında Hakkâri ilimize bitişik, eski adıyla Urumiye, bugünkü adıyla Rizaiye şehrinde) 1900 yıllarında doğmuştur. Özbeöz Türkçesiyle Kerkük Türkmenlerindendir. Birinci Dünya Savaşına, ardından da Türk İstiklâl Savaşına bir nefer olarak katılmış, bu savaşlarda gösterdiği üstün gayret ve başarıdan dolayı Kırmızı Şeritli İstiklâl Madalyası ile onurlandırılmıştır.
 Her ne kadar, bir İngiliz Generalini öldürdüğü veya   gittiği bir Türkmen kabilesinin eğlencesinde  birden bire  gözlerinin takıldığı Türkmen Şeyhinin kızı   Meral’e  aşık  olup, ona kavuşamaması  gibi bir takım hikayeler anlatılsa da, bıyığı yeni terleyen bu Türkmen gencin, aşkın bile ne olduğunu  bilemeden  gözünü açar açmaz, kendini birinci dünya  savaşında, ardından da Gazi Mustafa Kemal  Paşanın  emrine girmesiyle İstiklal Harbinin ortasında bulmuştur. İstiklal savaşı boyunca savaşarak Yunan’ı Ege Denizi’ne döken kahraman ordumuzun ön saflarında bulunmuştur. Aradan geçen uzun harp yılları içinde memleketi ile irtibatı kesildiğinden Büyük Zafer kazanıldıktan sonra, yangında küle dönen Manisa’ya yerleşmiş ve
Nerede ne zaman doğduysa doğdu,
 O Manisa’da, Manisa Tarzan’ı oldu
dizelerinde ifade edildiği gibi artık Ahmet Carlak’ın nerede ne zaman doğduğundan çok  O,Manisa’da ağaca olan sevgisiyle gündem olmuştur.

Ahmet Çarlak,  ağaca ve yeşile olan ilgisinden dolayı, dönemin Belediye Başkanı tarafından belediyede bahçıvan yardımcısı olarak işe alınmış, kendisine ne iş verildiyse severek, yüksünmeden yaparak ahir  ömrüne kadar da bu görevde kalmıştır.

Peygamberimizin “Kıyamet koparken bile en hayırlı işin ağaç  dikmek” öğüdünü  özümseyen  Ahmet Carlak, Belediyede  göreve başladıktan sonra mesai mefhumu olmaksızın,  gece – gündüz  demeden var gücüyle Yunan’ın kaçarken yangında  küle  çevirdiği  Manisa’yı yeşillendirmeye başlamış, şehir içinde ve şehir dışında boş bulduğu her yere fidan dikmeyi kutsal bir görev saymıştır. Bugün Manisa’da,  gölgesinde oturduğumuz  çam ağaçlarının  çoğunun  dikildiği çukurlar, onun kazmasıyla kazılmış, ibriğinden akıttığı su ile  sulanmıştır. Bundan dolayı da kendisine  “ MANİSA TARZANI” unvanı verilmiştir. Diktiği her fidana, her çiçeğe ”evlat” gözüyle bakmıştır. Onun için, dikilen her ağaç ve her bir çiçek dünyaya gözünü açmış bir çocuk gibidir.
“Tarzan” unvanını alınca da, yaz- kış siyah bir şortla ve ayağında  kara lastik bir pabuçla şehrin sokaklarında ve görkemli Spil Dağında dolaşıp durmuştur. Saçını ve sakalını uzatarak, kişiliğiyle özdeş bir görünüm içinde Manisalıların biricik sevgilisi olmuştur. Her öğle vaktinde Topkale’deki topu ateşleyerek Ezan vaktini duyurmayı bir görev saymıştır. Bundan dolayı Manisa’da kendisine “Topçu Hacı” diyenler de olmuştur.
Aldığı maaşı, çocuklara akide şekeri, Spil ’deki Yörük kızlarına gök boncuk dağıtarak, kimi yoksullara da gizlice para yardımı yaparak paylaşmıştır.
Manisa Tarzan’ı Ahmet BEDEVİ aynı zamanda bir spor adamıydı, Hayatıyla gençlere örnek olmuştur. Manisa Dağcılık Kulübü üyesi genç arkadaşlarıyla Ağrı, Cilo ve Demirkazık dağlarına tırmanmıştır.
O, gittiği her yerde büyük ilgi görürdü. Spil Dağından başka bir yerde yaşamayı hiç düşünmezdi. Okumayı çok severdi. Elinden kitap ve gazete eksik olmazdı.
Spil Dağı eteklerinde Topkale denilen yerdeki kulübesinde yalnız yaşardı. Ne yatağı ne de yorganı vardı. Verilen yatak ve yorganları kabul etmezdi. Üzerine gazete serdiği tahta divanda yatıp kalkardı. Yaz kış soğuk su ile yıkanırdı. Saçını ve sakalını özenle tarar, kır çiçeklerinden kendi yaptığı güzel kokular sürer,  dinî ve millî bayramlarda göğsüne bağladığı palmiye yaprağı üzerine İstiklâl Madalyasını takar, öyle gezerdi. Bundan da büyük gurur ve sevinç duyardı.
Manisa’da girdiği hiçbir lokanta sahibi ondan para almazdı. O da bunun altında kalmamak için ya o lokantaya su taşır, ya da kırlardan topladığı nadide çiçeklerle lokantaların vazolarını süslerdi. Özellikle de Dede Niyazi’nin lokantasını tercih ederdi. Hiç kimseye karşı borçlu kalmak istemezdi. Karakter sahibi güçlü bir insandı. Efsanevî yaşantısıyla hem Manisalıların hem de dışarıdan gelen misafirlerin ilgi odağı olmuştu. Manisa’yı ve Manisalıyı çok sevmişti. Manisalılar da onu severdi. Adeta şehirle özdeşleşmişti. Kimseden bir şey istemez ve kabul etmezdi. Şahsi ihtiyaçları nerede ise sıfırdı. Sadece ağaç sevgisi konusunda Manisalının manevi desteğine ihtiyacı vardı.
Bir gün rahmetli efsanevi Belediye Başkanı   Ertuğrul Dayıoğlu ile sohbet ederken;“Dayı biliyor musun?  Bu dünyanın en zengin adamı benim. Her ay ihtiyaçlarımdan fazla ikiy üz lira gelirim var.( Öldüğü güne kadar Manisa Belediyesinden  sadece  iki yüz lira  aylık almakta idi.) Ünlü Yunan Armatör  dünya ticaret filosunun  3/2 sine sahip. Geri kalanını da ele geçirmeye çalışıyor. Milyarlarca paraya ihtiyacı var. Ama parası yok zavallının. Sen, benim gibi ihtiyacından fazla para kazanan bir insan göstersene” demişti, Dayıoğlu,bu sözlerden çok etkilendiğini sohbetlerinde duygulanarak anlatırdı.Mal, mülk, servet ve makam sahibi olmayı aklının ucundan bile geçirmezdi. Onun tek düşüncesi bir fazla ağaç, bir fazla fidan dikmekti.
Tarzan’ın bu ağaç sevgisine duyarsız kalmayan Manisa Belediyesi de 31 Mayıs gününü “Manisa Tarzanı’ nı Anma ve Çevre Günü” ilan etmiştir. Tarzan sevgisi ve kültürünü yaygınlaştırmayı amaçlayan Manisa Belediye Meclisinin bu kararı çevrecileri sevindirmiştir. Manisa’da  her yıl 31 Mayıs ile  5 Haziran  arası“Manisa Tarzan’ı  Çevre Günleri”  etkinlikleriyle anılır. 
Gönül ister ki yerel olarak kutlanan “Manisa Tarzanı Çevre Günleri “ bütün ülkemizde kutlanabilsin ve Tarzan’ın ağaca olan tutkusu anlatılabilsin.  Bu konuda Manisa Birlik Başkanı Mustafa Pala ile  Hakkı Avan’ın gayretleriyle,  Film yönetmeni  Orhan Oğuz ile  Senarist Nuray Oğuz’un  çabalarıyla  Manisa Belediye  Başkanı  Zafer  Ünal’ın desteğiyle  Tarzan’ın yaşam öyküsü  film haline getirildiyse de  bu yeterli değil. İhmale ve sabotaja dayanan yangınların yanında ağaç keseni bol, dikeni az olan ülkemiz insanını eğitilmesi, ağaç ve yeşil sevgisinin geliştirilmesi için dizi halinde ekranlarda yer alması yerinde olacaktır. Çünkü bugünkü yaşadığımız çevre bize emanet olup, torunlarımıza tertemiz ve  yeşil bir çevre bırakmak  zorundayız.
Manisa’da  çevre konusundaki duyarlılığıyla tanınan,  Manisa Birlik Başkanı Mustafa Pala bey,Manisa turizmine kazandırdığı  OBASYA    ile    estetiğe  dikkat ederek,Manisa mimarisine   kazandırdığı birbirinden güzel     binaların yanında , Yeni Manisa’daki  Barış Alanı’na  1993 yılında  yapılan elindeki  testisinden su dökülen  “Tarzan  Anıtı “ ile Manisa’da  Tarzan’ı  ve Tarzan’ın mirasını yaşatan bir kardeşimizdir.Barış alanına   ayrı  bir  güzellik katan bu anıtın  yapılışında  dikilen  çınarın altında, Manisa Tarzan’ı üzerine yapılan söyleşilerle    Tarzan’ın manevi ruhu şad edilmektedir.
 Sonuç: Tarzan, Manisa sevgisiyle Manisa için çalıştı.. Adı da  Manisa ile özdeşleşti.
Bu fedakâr insan, 31 Mayıs 1963 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Çok kalabalık bir cenaze töreniyle Çatal Mezarlığında toprağa verildi. Mezarı, birinci kapının girişinin hemen sağındadır.
Manisa Tarzanı, tabiat ve ağaç sevgisinin simgesi, çevreciliğin önderi olarak iz bıraktı. Birçok gazeteci ve yazar ondan söz etti. Anısına kitaplar, makaleler, şiirler yazıldı. Manisa'ya anıtları dikildi, filmi çevrildi. Manisa'da çevre söz konusu olduğunda ilk olarak onun adı akla gelir. Ruhu şâd olsun.
Not: Kaynak “ Manisa Tarzanı  Üzerine yazılan Yazılar” adlı kitaptan. www.kadirkeskin.net



 

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum