KAYNANALAR LÜTFEN OĞLUNUZUN MUTLULUĞU İÇİN FATMA TEYZEYİ ÖRNEK ALIN !
Fatma teyze, genç yaşta beyini kaybeder. Yetim kalan tek yavrusunu, üvey baba elinde büyümesin diye saçını süpürge yapar, çalışır, çabalar ve oğlunu büyütür, okutur, iyi bir meslek sahibi yaparak hayata hazırlar. Oğlunun evlenme zamanı gelir. Oğlunun bulup beğendiği kıza da muvafakat eder. Karşılıklı rıza ile güle oynaya düğünleri yapılır. Oğlunu ve gelinini balayına gönderir. Açık büfeli, yıldızlı otellerde balayını geçiren damat bey, her vesile ile annesinden söz eder. “Bu yemeği annem daha güzel yapar, annemin yaptığı tatlıları hiç kimse yapamaz.” Gibi. Tatilleri boyunca sürekli annesinin yemeklerini metheder, durur. Tabii gelin hanım da hep tasdik eder.
Balayı bitmiş, dönme zamanı gelmiştir. Fatma teyze, oğlunu ve gelinini dönecekleri günün akşamında evinde ağırlamak ister. Onlarla birlikte yakın akrabalarıyla ve eş-dostla yemek yenilecektir. On parmağında ondan fazla hüner bulunan Fatma teyze, dillere destan meşhur yemekleriyle misafirlerini ağırlamak ister. Sabahtan mutfağa girer, şarkı söyleyerek yemek yapmaya başlar. Çünkü bu akşam, biricik gelini ile göz bebeği olan oğlunu yemeğe alacaktır. Yakın akrabalarının da bu mutlu günlerinde beraber olmaları için yemeğe çağırmıştır.
O gün Fatma teyze, bütün gün mutfaktan çıkmaz. İkram edeceği yemeklerini bir güzel yaparken diğer taraftan da yemek masasını düzenler.
Akşam olur; gelini, oğlu, akrabaları ve eş-dost hep beraber evde toplanırlar. Bakarlar ki masanın üzerinde bembeyaz bir örtü, masanın ortasında rengârenk güllerin bulunduğu bir vazo, porselen tabaklar, kısacası servise hazır dört dörtlük ve çok ince bir zevkle donatılmış yemek masası. Bütün davetliler masaya otururlar. Mutfaktan gelecek yemekleri beklemeye başlarlar.
Mutfaktan yemekler gelir. İlk önce çorbanın servisi yapılır. Çorba, soğuk ve oldukça tuzlu olmuştur. Misafirler, çorbadan nezaketen birkaç kaşık alırlar. Ardından köfteli patates yemeği gelir. Patatesler yanmış, köfteler ise kıpkırmızı, çiğ bir haldedir. Son olarak da tatlılar ikram edilir. Tatlılar, hem bir garip kokuyor hem de hamur gibi pişmemiş. Lokmalar herkesin ağzında büyüyor. İkram edilen yemeklerin hem görüntüsü hem de yenmesi çok berbat. Beri tarafta gelinle damat yan yana oturuyorlar ve gelin, kocasına kinayeli bir şekilde bakıyor. Sanki “Bu mu annenin güzel yemekleri?” demek istiyor. Sofradaki davetlilerin hiçbiri, yemeklerin bu kadar kötü oluşunu Fatma teyzenin yüzüne vurup onu üzmek istemiyor.
Nihayet misafirler, gelin ve oğul yarı aç yarı tok sofradan kalkarlar. Beri tarafta Fatma teyzenin oğlu, hanımının karşısında son derece mahcup olmuştur. Yemekten sonra adet olduğu üzere acı kahveler içilir. Fatma teyzenin oğlu ve gelini müsaade isterler, annelerinin ve misafirlerin ellerini öperek evden ayrılırlar.
Evde kalan akrabalar, yaşanan bu duruma bir anlam veremezler. Merek içinde “Hayrola Fatma hanım, içimizde en güzel yemek yapan sensin. Senin yaptığın yemekleri yerken nerdeyse parmaklarımızı yiyeceğimiz gelirdi. Bu gün hasta mıydın, yoksa bir üzüntün mü vardı? Yemekler neden bu kadar berbattı?” diye sorarlar. Fatma teyze, gayet sakin bir halde cevap verir. “Hayır, hasta filan değildim. Üstelik en mutlu günümdü.” der. Akrabalar, daha şaşkın bir halde: “Pekâlâ, bu yemekler neyin nesiydi böyle?” dediklerinde Fatma teyze taşı gediğine koyar: “Oğlum, bundan sonra benim yemeklerimi ve benim meziyetlerimi anlatarak güzel gelinimin kalbini kırsın istemedim.” der.
Evet sevgili anneler! Hiç korkmayın oğlumu gelinime kaptıracağım diye. Oğlunuzun size olan sevgisi hiçbir zaman tükenmez. Çünkü insanlar en uzun anne babasını, en çok da eşler birbirini sever. Ama çok sevdiği eşine olan sevgisi gün gelir nefrete dönüşür, Allah korusun eli kanlı katil olur. Ne olur kendi ellerinizle çocuklarınızın mutluluğuna mani olmayın. Oğlunuzun severek aldığı eşini kıskanmayın, onları rahat bırakın Fatma teyze gibi. Sevgili çiçeği burnunda taze gelinler! Siz de kocanızı kaynananızdan, görümcenizden kıskanıp, güzel rahatınızı bozmayın. Dünya var olalıdan beri hiçbir oğlan annesiyle, kız kardeşiyle evlenmemiştir. Çünkü annelere, kız kardeşlere, sütkardeşlere nikâh düşmez. Beyhude kıskançlık yüzünden yuvanızı yıkıp arkanızda boynu bükük, çocuklar bırakmayın! Çünkü uzun yıllar idareciliğim süresince bir hiç yere kıskançlık yüzünden boşanıp, arkasında boynu bükük çocuklar bırakan aileler biliyorum. Önümüzdeki hafta yazacağım “ ALLAH HİÇ BİR GELİNE BÖYLE KAYNANA VERMESİN” yazımı da ilgi ile okuyacağınızı umuyorum.
Herkesin evinde mutluluk meltemleri esmesi duası ve temennisiyle…