İLK KADINLAR MESCİDİ MANİSA'DA AÇILIYOR
Merkezendi mahallesinde oturduğum için yolum Hatuniye Camii’ne nadiren düşer. Geçenlerde bir yakınımın cenazesi dolayısıyla uğradığım Hatuniye camii’nden ayrılırken hemen yanındaki Ahmet Ağa Sıbyan Mektebindeki restorasyon çalışmaları ve bu binaya konulan kitabe dikkatimi çekti.
Bidayette eyledi AHMET AĞA BAYRAKTAR.
Çocuklar okuyup, öğrensin diye mektepler
Zaman içinde oldu türlü türlü gayretler
Nihayette ihya etti HAKKI BAYRAKTAR
Kitabe cinas edebiyatının bir şah eseriydi. Dr. Fahrettin’in hünerlerini biliyordum ama edebiyata bu kadar vakıf olduğunu bilmiyordum. Neyse, kitabedeki her üç isim de tarafımdan tanınan isimlerdi. “Manisa Vakı Eserleri” adlı kitabımdan 300 sene önce Manisa’da yaşayan Ahmet Ağa Bayraktar’ı biliyordum. Hakkı Bayraktar ile Öğrencim Dr. Fahrettin Er de yakınen tanıdığım şahsiyetlerdi. Binanın içini gezdim, büyük çapta yenileme çalışmaları tamamlanmış ve içi pırıl pırıl olmuş. İşçilere burasını kimin yaptırdığını ve ne olacağını sorduğumda, “ Dr. Fahrettin Bey’in ilgilendiğini ve Hakkı Bayraktar tarafından da masraflarınının karşılandığını ve “KADINLAR MESCİDİ” olacağını söyleydiklerinde bütün samimiyetimle söylüyorum oyuncağına kavuşan bir çocuk gibi sevindim. Çok sevindim çünkü daha önce müftülük kitapevi olarak kullanılan bu bina kaderine terk edilerek viraneye dönüşmüştü. İkincisi de ilk defa Türkiye’de müstakil “KADINLAR MESCİDİ” diye kadınlara mahsus bir mescid açılıyordu.
Doktorluğunun yanı sıra Manisa’nın her türlü problemini kendine dert edinen Dr. Fahrettin Er, daha önce de Vakıflar Bölge Müdürü Kenan İba Bey’in kolaylaştrıcı prosödörüyle Bakkal Sadullah Bulgulu ile beraber Osman Özcan, Fikri Anakoç, Terzi Saim Boyacı’ların maddi desteklerini de alarak kısa sürede Sultan Camiindeki medresinin bir odasını kadınların rahatlıkla içinde sıcak suyu. wc, kişisel bakım kabini, emzirme odası, oturma grubu ve namaz kılacak yeri olan bayanlara mahsus güzel bir mekan haline getirmişti. Ama Kadınlar mescidine dönüştürülen Ahmet Ağa Bayraktar Sıbyan Mektebi tamamen farklı ve müstakil bir bina.
Oyuncağına kavuşan çocuk gibi neden bukadar sevindiğimi müsaade ederseniz şimdi izah edeyim.
Afrika’dan, orta doğuya, balkanlara, Avrupa’ya kadar bir alan üzerinde turistik seyahatlerim oldu. Uzak doğuya Müslüman ülkesi Endonazya’ya gitmedim, İran’a da gitmedim. Ama hemen şunu söyleyebilirim ki gezdiğim İslam dünyasında kadını camiden uzaklaştıran ve uzak tutan tek ülke Türkiye. Bir defa camileri kadınlarımızı hiç kaale almadan, hatta yok sayarak erkeklere göre dizayn etmişiz. Kadınlarımızın elini ayağını camiden keserek vaaz ve hutbelerden mahrum bırakmışız. Söyleyin bana cami yok,vaaz yok, hutbe yok. Peki bu kadınlar bu dini nerden öğrenecek? Bugün yapılan istatiklerde namaz kılma oranının kadınlarda erkeklerden daha yüksek olduğu söyleniyor. Şimdi söyleyin bana çarşıya çıkan ve namazını eda etmek isteyen bir bayan kardeşimiz nerde abdest alacak, nerde çocuğunu emzirecek, çarşıya çıkan bir bacımız hangi caminin şadravanında abdest alacak, nerede rahatça namazını kılacak? Hala geçmişte olduğu gibi bugün bile çocuğuna abdestsiz süt vermeyen anneler olduğunu biliyorum ve duyuyorum. Çarşıya alışveriş veya gezmek için çıkan bir anne bu hassasiyetini nerde giderecek. AVM ve Hastane gibi kamu kurumlarında annelere emzirme odaları ayrılırken en büyük kamu kuruluşu olan camilerimizde neden bu ihtiyacı giderecek bir köşe olmasın, neden bugüne kadar bu ihtiyaçlar dikkate alınmadı? Kadınlarımızın ve kızlarımızın daha başka zaruri ihtiyaçlarını saymaya gerek var mı? Bunların ihtiyaçlarını camilerin umumi tuvaletlerindeki kabinlerde gidermeleri mümkün mü? Hatta bütün bunları bir tarafa bırakalım, abdestli olduğunu düşünelim, camilerde in gibi kılimasız yerlerde namazlarını kıldığını görmeyenimiz var mı?. Müslüman’a bu ülkede nasıl zenci muamelesi yapılmışsa, Müslüman da İslam adına Müslüman kadınına zenci muamelesi yapmıştır ve hala da yapmaktadır. Bu gün yukarıda kadınlarımıza ait saydığım zaruri ihtiyaçlar, çarşıya çıktıklarında ya bir mağzanın elbise deneme kabininde veya mağazanın sote bir köşesinde yapılıyor. Bütün bu saydıklarımdan sonra bana hak verdiğinize inanıyorum. Biz Müslüman Türk erkekleri maalesef, İslam adına kadınlarımıza negativ ayrımcılığı bugünden değil, asırlardan beri yapıp gelmekteyiz. Endonozya’da, beğenmediğimiz İran’da, Avrupa’da, Sudan’da Hatta Beytullah’ta ve Ravza’da kadınlarımız camiye gelip cemaatla namaz kılabilirken, Bayram ve Cuma namazlarını eda ederken, neden Türkiye’de kadın camiden ve cemaattan uzaklaştırılmıştır? Ülkemizdeki durum düpedüz bir erkek hegemonyasının bir sonucudur. Çok şükür ki son günlerde gerek ülkemizde gerekse Manisa Camilerinde kısmen de olsa bir düzenleme yapılmaya başlanmıştır. Ama yetrisizdir. İşte bunlardan biri de yukarıda sözünü ettiğim Hatuniye caminin yanındaki Sıbyan mektebi. 24 Saat Manisa ile yatıp, Manisa ile kalkan birkaç Manisalı tanıyorum. Biri Eğitimci Mustafa Pala arkadaşım, diğerleri de Öğrencim Dr. Fahrettin Er, Burhan Kurtoğlu, Yüncü Yaşar ve her vakıf eserinde, damlayan her suda parmak izi bulunan Bakkal Sadullah Bulgulu. Bu değerlerin kıymeti bilinmesi lazım.
Bu tür işlerin kolay olmadığını biliyorum. Dr. Fahrettin bey’den aldığım bilgiye gore bundan önceki çok değerli müftümüz Osman Traşçı Bey’e kadınlarımızla ilgili problemi ileten Dr. Bey, Hatuniye Camiinin yanındaki bu bina için olur aldıktan sonra Türkiye’de bir ilk olmak üzere burayı “KADINLAR MESCİDİ” haline getirme fikrini Mimarlar Odası Başkanı Spil İnşaat’ın sahibi Manisa’da önemli ve saygın bir yeri olan Hakkı BAYRAKTAR Bey’i bulur ve fikrini açar. Dr. Fahrettin’in kadınların yaşadığı problemleri Hakkı Bayraktar’a anlatır. Can kulağı ile doktoru dinleyen Hakkı Bayraktar doktorun gözlerinin içine bakarak “Doktor Bey Anlattıkların çok önemli bize düşen bu binayı restore ettirmektir. Ne gerekiyorsa ben hazırım. Her şeyi sizinle yapabiliriz” der. Sevincinden şaşkına dönen Dr. Bey, Manisada Müftü Osman Traşçıdan sonra kendini anlayan ikinci insanı bulur. Ve Hatuniye Caminin yanındaki Sıbyan Mektebinin tarihi ve mimari özelliklerini araştırmaya başlar. Sıbyan mektebinin arşivlerinde Hatuniye Camii Sıbyan Mektebini ilk olarak yaptıranın 1814 yılında “AHMET AĞA BAYRAKTAR” adında birisi olduğunu görünce adeta şaşkınlaşır. Sıbyan mektebini ilk yaptıran AHMET AĞA BAYRAKATAR’ dır. Dr. Fahrettin Beyi’n 200 yıl sonra restore teklifini götürdüğü kişi de HAKKI BAYRAKTAR’dır. Sayın Hakkı Bayraktar Beyefendi ile görüşme imkanım olmadı. Ama taşıdığı bu soy isminin de tesadüfi olduğunu sanmıyorum. Tesadüf de olsa tevafuk da olsa iki soy ismin yıllar sonra bir eserde buluşması bence çok manidar. Dr. Fahrettin Er, iki “Bayraktar “ soy isminin uyandırdığı heyacanla ağzından dökülen cümleler de oldukca manidar.
Bidayette eyledi AHMET AĞA BAYRAKTAR.
Çocuklar okuyup, öğrensin diye mektepler
Zaman içinde oldu türlü türlü gayretler
Nihayette ihya etti HAKKI BAYRAKTAR
Bütün vakıf eserlerinin alnında kitabeleri vardır. Kim yaptırmış, niçin ve ne maksatla yaptırmış bunlar çok güzel veciz bir şekilde vakıf eserinin alnında yazılıdır. Daha sonra onarım geçirmişse onarıma ait kitabeye de yer verilir. Bu nedenle bugün Manisa’daki bir çok vakıf eserinde birden fazla kitabeye rastlayabilirsiniz. Kitabeler o eserin kimliği durumundadır. Nasıl kimliksiz insan yoksa, ecdadımız da yaptığı ve yaptırdığı her eserin alnına o eserin kitabesini yazdırmıştır. Hatuniye Sıbyan Mektebinin alnında gördüğüm yenileme kitabesi de inanın ki beni çok duygulandırdı. 200 sene önce bir başka Bayraktar tarafından yaptırılan bir vakıf eserine, 200 yıl sonara bir başka Bayraktar eşiyle sahip çıkıyor, onu aslına uygun olarak yenileyerek bayanların çok önemli ihtiyaçlarını giderecek müstakil “ KADINLAR MESCİDİ’nin” açılmasına vesile oluyor.
Sayın Hakkı Bayraktar Beyefendi ve Sayın Nuran Bayraktar Hanımefendi sizleri tebrik ediyorum; hayır dua alacak böyle bir hizmete vesile olduğunuz için. Sayın Dr. Fahrettin Er sizi de tebrik ediyorum. Bu işleri müftü ve Din görevlilerin dert edinmesi gerekirken sizin dert edinip koşturduğunuz için.
Fotoğraf:
5 Kasım 2013 tarihinde köşe yazarımız Kadir Keskin MAGİAD başkanı Sayın Ömer Ökara’nın daveti üzerine MESOB konferans salonunda MESOB üyeleriyle beraberdi