İki “Tanrıtanımaz”ın Sonlarının Benzerliği
Hz. İbrahim ile onun çağdaşı Nemrut’un ölümünü bilmeyen yoktur. Rab’lığa soyunan Nemrut’un bir gece burnuna giren bir sinek beyninde korkunç kaşıntılar meydana getirir. Günün hazıkları (doktorları) çare bulamaz. Kaşıntı ve ıztırarın geçmesi için kafasını tokmaklattırır, sonuç alamaz yatak odasında duvardan duvara danalar gibi toslaya toslaya kendi hayatına son verir. Yani Tanrılık taslayan bu azgına Cenab-ı Hakk’ın gönderdiği o günün deyimiyle bir sinek bile fazla gelmiştir. O sinek yıllar sonra “Ben dini yer küreden sileceğim” diyen Lenin’in de beynine girdiğini biliyor musunuz?
Bildiğiniz gibi insan kendini yeterli gördüğünde ilk yaptığı iş kendini diğer insanlardan üstün görerek, kendini Tanrılaştırmaktır. Firavun da aynısını yapmıştır. Hz. Musa’nın ilahiy vahiyi dillendirmesi karşısında Kur’an-ı Kerimde ifade edildiği gibi Hz. Musa’yı küçümseyerek kavminin karşısına çıkıp “ Ene Rabb-ükümül ala” (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye meydan okuyan biriydi. O da Mısır’da boğulurken “Ben Musa’nın Rabbine inanıyorum.” diyerek su altında son nefesini vermiştir.
Bu tür misalleri tarihte sıkça görebiliriz. Ama biz, yakın tarihimiz 21 Ocak 1924 yılına gelelim.
Milyonlarca masumun ölümüne sebep olan, bütün ülkelerin korkulu rüyası insan fıtratına uymayan komünizmin kurucusu Lenin çıldırarak can verdi. Hastalığı 1922 de beyin kanamasından sonra hızla ilerlemeye başladı. 53 yaşında ölümüne yol açan hastalığın Sifülüs adlı kanser mikrobu olduğu anlaşıldı. Otopside bulunan Dr. Ods, ve Dr. Petroviç: Lenin’in beyninde irili ufaklı yüzlerce Sifülüs adlı kanser tümörü olduğunu yıllar sonra açıklayabildiler.
Beyninde oluşan Sifülüs adlı kanser mikrobu nedeniyle felçler, sara krizleri, deliliğe kadar varan anormal davranışlar ve hafızsa kaybı gibi belirtiler gösteren Lenin’in yüzü tamamen değişmişti. Moskova’ya 60 km. mesafedeki Datça’da hasta yatarken, uzak evlerden bile duyulan ıstırap ve çığlıkları durdurulamamıştı. Ölümüne kadar yanında bulunan eşi ve kız kardeşi, Lenin’in kendilerinden insaniyet namına yalvararak siyanür istediğini söylerler. Nihayet dayanılmaz ıstırap karşısında bir deri bir kemik kalan Lenin 21 Ocak 1924'te bağıra, çığara can vermiştir.
Bir başka söylentiye göre de çığlıkları dayanılmaz hale gelince Lenin’in en yakın arkadaşı Stalin’in müsaadesiyle zehirli bir iğne ile öldürülmüştür.
Şimdi Gelelim Nemrut’a. Ogün için mikrop biliniyor muydu? Hayır. Nemrut’un da ölüm sebebinin, Lenin’in beynini kemiren Sifülüs adlı kanser olmadığını kim inkâr edebilir?
Buradan ibret alınacak nokta şudur. Siz ne kadar büyük olursanız olun, Rabbimizin gözle görülmediği, elle tutulmadığı mini minnacık bir mikrop “ Büyüğüm” diyen bütün büyükleri gazel haline getiriveriyor. Büyüğüm diye dünyaya meydan okuyan büyüklerin yeni nesil uçaklarını ve gemilerini kıpırdatamaz hale getiriveriyor. İşte Corona bunu yapmadı mı?
Esas ibret alınacak nokta ise; çağlar öncesinden “Tanrılık” taslayanın ölümü ile “BEN ‘TANRIYI’ YER KÜREDEN KOVACAĞIM” diyen “İKİ TANRI TANIMAZ”ın ölüm sebeplerinin aynı olması. O beyinlerin görevi, kendisilerini yaratanını tanıması idi. Tanımayınca ister sinek deyin, isterse gözle görülmeyen mikrop. Her ikisi de görevlerini kusursuzca yerine getirdiler.
Kadir KESKİN