BEYİNLER DE TOPRAK GİBİDİR...
Mevlana “ Hangi tohum toprağa düştü de nebat bulmadı?” diyor. Toprağa düşen tohum aylarca yağmur yağmaz kurumaz, aylarca yağmur yağar toprak altında çürümez. Ama baharın yağan yağmurlardan sonra güneşin toprağı yalaması ile üstünde ister taş, isterse kaya olsun bir yerlerden yolunu bulur boynunu uzatarak olanca güzelliği ile toprak üstüne çıkar, meyvesini verir. Eğitim de beyinlere saçılan bir tohum gibidir. Ya aniden, ya da yıllar sonra filizlenir, büyür, ağaç olur meyvesini verir. Ne gibi? Mehmet Öztürk, Cenk Yoldaş ve daha nice vali, profesör, elçi, sanayici öğrencilerimiz gibi.
1970 yılında görev yaptığım Biga İmam-Hatip Lisesi’nde bir öğrencime derste başarısından dolayı “ Gelecekte büyük adam olmasını umduğum Mehmet Öztürk’e başarı dileklerimle” diye bir kitap hediye etmişim. İstanbul’a seminere gittiğimde 49 yıl sonra İstanbul’da beni bularak“ Hocam büyük adam geldi” diyerek elimi öptü. Yanında da yine eski bir öğrencim İstanbul SSK Şube Müdürü Hüseyin Fazlı ile birlikte. Yıllar önce “ Büyük adam olacağını umduğum “ ifadesi kendisini motive ettiğini, doktor olduğunu ve İstanbul’da Özel bir hastanenin ortağı olduğunu söyledi. Bu çocuk, olabildiğince dar gelirli bir köy çocuğu idi. Linki yukarıda arzettim.
Dumlupınar üniversitesinin davetlisi olarak gittiğim Üniversitenin mavi salonunda konferansımdan önce Manisa Lisesi’nden öğrencim Doç. Dr. Cenk Yoldaş’ın konferansımdan önce Dekan Atalay Bursalıoğlu’ndan müsaade alıp kürsüye çıkarak : “ Arkadaşlar ben dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak Manisa Lisesinde okurken, eğitimime destekte bulunan amcamı kaybettim. Aile olarak sıkıntıya düştük ve ailem okuldan ayrılarak çalışmamı istedi. Tam okulu bırakma aşamasında iken, bir gün sınıftan nöbetçi öğrenci vasıtasıyla şu anda biraz sonra tecrübelerini bizimle paylaşacak olan müdürüm Kadir Keskin hocam çağırdı ve bana bu saman kâğıdına yazılı çerçeveli “ÖĞRENCİ ŞEREF BELGESİ”Nİ verdi. Bu şeref belgesindeki ifadeler inanılmaz bir şekilde beni motive etti. Eğer bugün, bu üniversitede ders veren bir hoca olarak bulunuyorsam bana verilen bu belge sayesindedir.” diyerek gelip elimi öpmesinin verdiği manevi hazzı bu satırlara dökmekten acizim Daha başka boya sandığından elçilik makamına, Sobem’de oyuncak araba, Hocam ya katil olacağım, ya mezara gideceğim, Güzel Gözlü Kız, Bira İçen Kız Öğrencim, Çağdaş Velim, Öğretmenim Arkadaşlarımın Saçlarını Kesme vs. gibi yarım yüzyılın anılarını bu satırlara sığdırmam mümkün değil. Emekli olunca da anılarıma yeni anılar ekleniyor.
Geçtiğimiz haftalarda Turgutlu Irlamaz Köyü Refik Pınar Ortaokulu Müdürü Sayın Durmuş AKTÜRK Bey kardeşimin davetiyle ilk defa bir köy ortaokulunda “ EĞİTİMDE HEDEF ve KENDİNE GÜVEN” konulu bir seminer verdim. Gözlerinden zekâ fışkıran, yanık, bakır çehreli bu köy çocuklarının siması bana aynalık yaptı. Seminer boyunca zaman yolculuğu ile 60 yıl öncesine giderek onların simalarında kendi çocukluğumu gördüm, inanılmaz mutlu oldum. Bu çocukların içinde geleceğin Doktoru, Özel Hastane sahibi Mehmet Öztürk’ü, Doç. Cenk Yoldaş’ı, geleceğin kaymakamı, valisi ve elçilerini gördüm. Bunları görmeye benim ömrüm vefa etmez ama benim, kendi öğrencilerimde gördüklerimi, köylü çocuklarının başarısı için çırpınan okulun köylü çocuğu müdürü, meslektaşım Durmuş AKTÜRK’ ün görmesi duası ve umuduyla siz okurlarımı Okulun 8. Sınıf öğrencisi Yusuf İslam ÖZER’in arkadaşları adına yazdığı seminerimle ilgili duygularını siz okurlarıma arz ediyorum.
Turgutlu Irlamaz Refik Pınar Ortaokulu Müdürlüğünün 13.12.2019 Tarihli yazısı ekindeki Yusuf İslam Özer Adlı öğrencinin duyguları:
“Okulumuza uzun yıllar müdürlük yapmış, bir çok kitap yazmış Kadir Keskin isminde bir yazar geldi. Daha önce hiç ismini duymadığım bu kişi, bize hatıralarından bahsederek çok güzel şeyler anlattı. Ogün seminere annem de gelmişti. Hocamız öyle etkileyici şeyler anlattı ki arkadaşlarım ve ben onu hayranlıkla dinledik. Anlatılanlar beni çok etkiledi. Şöyle etrafıma baktığımda arkadaşlarımın da çok etkilendiğini gördüm. O gün kendi hayatıma ait hiçbir planımın olmadığını fark ettim. Fark ettiğim başka bir şey daha vardı. O da annem gerçekten benim okumamı ve başarılı olmamı çok istiyordu. O gün artık hayatımdaki bazı şeyleri değiştirmem gerekiyordu.
Çok güzel bir gün geçirmiştik. Kadir hocamızla zamanın nasıl geçtiğini arkadaşlarla anlayamadık. O da bizlerle beraber olduğunu söyleyerek çok mutlu olduğunu söyledi. Çünkü o da bizim gibi köyde doğmuş, köyde büyümüş, köyde okumuştu. Belki de anlattıkları bu yüzden beni ve arkadaşlarımı çok etkilemişti.
Okul çıkışı eve geldiğimde artık farklı şeyler düşünüyordum. Bazı şeyler eskisi gibi olmamalıydı. Hemen harekete geçmeliydi. Ne yapabilirim diye düşünürken Kadir hocamızın en çok üzerinde durduğu şey aklıma geldi. KİTAP OKUYUN, KİTAP OKUYUN KİTAP OKUYUN. Kitap kokusu tatmadan hiçbir şey olamazsınız.” Uyarısı sonucu hemen kitabıma sarıldım.
O günden sonra daha çok kitap okuyorum. Zaten okulumuzda da müdürümüz çok güzel bir kütüphane kurdu. O günden itibaren derslerime de çok çalışmaya başladım. Daha fazla test çözüyorum. İnternete ayıracağım zamanı artık kitaplarıma ayırmaya başladım. Hedefimi de belirledim ve öğretmen olmaya karar verdim.
Benim ve çoğu arkadaşlarımın hayatında böyle bir değişime sebep oldukları için Kadir Hocama ve Kadir Hocamla bizi buluşturan müdürümüze ve öğretmenlerime ben ve arkadaşlarım çok çok teşekkür ediyoruz.
Not: Sevgili Yusuf İslam Özer! Öncelikle beni sizlerle buluşturan başta müdürünüz Durmuş Aktürk olmak üzere beni dinleyip hedef belirleyen sizlere ben teşekkür ediyorum. Allah hepinizi, ileride ülkemizin, öğretmenlerinizin ve anne babalarınızın gurur ve onur duyacağı evlatlar olmanız duasıyla gözlerinden öpüyorum .