ASIL KAZANCIMIZ HANGİSİ, HİÇ DÜŞÜNDÜK MÜ?
Halk arasında dolaşan bir rivayete göre, Mihrimah Sultan, bunca hayır hasenat eseri yaptırdı. Ama acaba Allah indinde makbul oldu mu, Cenaba-ı Hak, bana sevabını verecek mi, ciddi ciddi düşünmeye başlıyor. Kendisine bir hoca efendiye gidip, durumu arz etmesini tavsiye ediyorlar. O zamanlar Topkapı surlarının dışında yaşayan meşhur bir Allah dostu varmış, herkes onun büyüklüğüne, keşif ve keramet sahibi olduğuna inanıyormuş. Mihrimah Sultan kararı veriyor ve bu zata gitmek üzere yola çıkıyor. Yolda bir kedi yavrusuna rastlıyorlar. Yanındaki hizmetçilerden birine, emir veriyor, üstü başı çamura bulaşmış zavallı hayvanı arabaya alıyor Gerekli bakımını yaptırarak güzelce karnını doyuruyor.
Surları çıkınca dar bir sokakla karşılaşıyorlar. Arabacı, efendim sokak dar olduğu için bundan sonrasını yürüyerek gideceğiz, diyor. Mihrimah Sultan, kedi yavrusunu bir güzel yedirip içirdikten, üzerini de yumuşak bir minderle örttükten sonra arabadan iniyor, yaya olarak Allah dostunun evine gidiyorlar.
Mihrimah Sultan durumunu Pire anlatıyor. O da cevabı veriyor:
- Sen sahip olduğun bütün bu serveti hazır buldun. Hayır, eserlerini de kendine ait olmayan bu paralarla yaptırdın. Senin asıl kazancın, gerçek hizmetin yolda bulup da arabaya aldığın o zavallı kediye yaptığın iyiliktir, der. Aradığı cevabı alan Mihrimah Sultan geri kalan ömrünü sokak hayvanlarına adar.
Bu da ikinci bir örnek:
Adilikler, pis işler çok tatlıdır. Herkes adiliğe küfreder, öyleyken kimse ona mani olmaya çalışmaz. Sadece o adiliğin dedikodusunu yapar. Bizim dinimizde iyiliği teşvik etmek makbul bir iş olduğu gibi, kötülüğü ve yanlışı de elle, dille engellemek de iyilik işlemek gibi insana sevap kazandırır. Yalnız elle engellemek vurmak kırmakla değil, yanlış işleri ilgili mercilere bildirmek telefon, mesaj ve mail gibi iletişim yollarını kullanmaktır.
İlk görev yaptığım bir ilçede köpek düşmanı olarak tanınan biri vardı. Köpeklere acı çektirmekten haz duyan bir adamdı. Bütün gün aç dolaşan sokak köpeklerine ekmeğin içine iğne koyarak onlara verirdi. Zavallı aç susuz dolaşan köpekler de hemen bu ekmeğe atılıverir yemeğe başlarlardı. Ağzına veya midesine batan iğnenin verdiği acıyla zavallı köpekler bütün gün acı acı ulurlardı ve sonra da açlıktan ölürlerdi. Bu merhametsiz adam da köpeklerin bu halinden zevk duyardı. Sonra bu adamın durumu ilgili yerlere iletilerek bu canavarca işi engellendi. Her şeyin sonu çok önemli. Ünlü Lidya Kralı Kresüs sınıf arkadaşı Filozof Solon’u on beş gün sarayında misafir eder. Kuş tüyü yataklarda yatırır, kuş sütü hariç büyük ikram ve izzette bulunur. On beş gün sonra saraydan ayrılırken Kresüs sorar “ Durumumu nasıl buldun” , Solon: “ Sonunu görmeden bir şey diyemem” der. Nitekim sonunda Perslerle girdiği savaşta mağlup olan Kresüs ülkesini terk eder ve kaçar. Ege sahillerinde yakalanan Kresüs yakılan büyük bir ateş içine atılarak yakılır. Ateşe atılırken Kresüs bağırır “ Solon solon sen benim sonumu nerden biliyordun!” diyerek, tarihte ilk parayı basan ünlü kral çığlıklar içinde cayır cayır yanar. Köpeklere iğneli ekmek veren adamın durumu da çok enteresan bir şekilde sona erer. Ben ilçeden ayrıldıktan sonra bu zalim adam da ahir ömründe çok sıkıntılar çekmiş. Değil bir lokma ekmek, bir damla suyu dahi içemez hale gelmiş. boğazında ve ağzında oluşan yaralar dışa taşmış yüzü, suratı değişmiş, tanınamaz hale gelmiş. Demek k Allah hiçbir şeyi ihmal etmiyor. Yapılan yanlışlar da çoğu kes öbür dünyaya kalmıyor.
Bu vesile ile kendimin de yaşadığı bir olayı sizlere arz edeyim. Bir gece saat 0.3.00 sıralarında büyük bir hararetle uyandım su içmek için mutfağa gittiğimde, sokaktan çok acıklı bir kedi yavrusunun sesini işittim. Kedi yavrusunun sesi hiç eksilmediği gibi üstelik acı duyan bir sesle bağırıyordu. Sokağa indim, sesin geldiği yöne doğruldum bir de baktım ki, küçücük bir kendi yavrusu karşı apartmanın mazgal deliğinin altına düşmüş çıkamıyor, ki çıkması da zaten imkansız. Mazgal demirini kaldırarak kendi yavrusunu çıkardım. Evde bulunan yiyeceklerle karnını doyurdum. Karnı doyduktan sonra kuyruğunu sallayarak bana öyle melül melül bir bakışı vardı ki, o bakışlar hala gözümün önünde. Sanki o derin bakışlarda teşekkür izi vardı. O gecenin büyük bir bölümünü kedi yavrusu ile geçirdim o gecenin hala tadı damağımda.
Geçenlerde yine bir belgesel seyrederken ilgimi çeken bir olaya rastladım. Okyanusta seyreden geminin güvertesinden yolcunun süs köpeği denize düşüyor. O arada bunu gören bir köpek balığı, köpeğe doğru hareket ettiğinde, bunu gören bir yunus balığı, köpek balığından daha hızlı hareket ederek köpeği sırtına aldı ve gemiye yaklaştı. Gemi personeli de gemiye yaklaşan yunus balığının sırtından köpeği gemiye alarak köpeği kurtardılar.. Gemi güvertesinden köpeğin ön ayaklarıyla minnet duygusunu ifade edişi inanılmaz derecede beni etkiledi. Köpek ön ayaklarını sallayarak adeta teşekkür ediyordu yunus balığına.
Bütün dinlerde yeşile ve her türlü canlıya merhamet çok önemlidir. Yüce peygamberimiz günahkâr bir insanın çölde susuzluktan dili iki karış olan köpeği kuyuya inip ayakkabılarıyla su çıkarıp suladığı için Allah onun geçmiş günahlarını affederek cennete koyduğunu söyler. Hiçbir hayvan kendisine yapılan iyilik karşısında nankörlük yapmaz. Her hangi bir sokak köpeğine bir lokma ekmek verseniz o köpek sizin kokunuzu alır, bir daha sizi unutmaz. Nerde görse size kuyruğunu sallayarak minnet duygusunu ifade eder. Cenab-ı Hakk’ın en şerefli varlık olarak yarattığı insan ise maalesef hayvanlar kadar vefalı değildirler. Yakın dostlarının nankörlüğünden canı yanan ünlü Rus yazarı Destoyevski insanlar için: “ İnsanlar nankördürler, hem de eşi bulunmaz derecede nankördürler ve hatta İnsan iki ayaklı nankör bir yaratıktır” diye tanımlar. Her ne kadar Destoyevski böyle dese de biz yine Allah’ın en şerefli yaratığı olan insanı, Yunus’un gözüyle yaratandan ötürü saygı duymak zorundayız.
Allah’ın en şerefli yaratığı; insandır. Hem insana saygı duyacağız, hem de en büyük saygıyı ve sevgiyi hayvanlara göstereceğiz. Çünkü onlar günahsız varlıklardır. Allah iyi ve kötü adına yaptığımız her işi hiçbir zaman karşılıksız bırakmamaktadır.