Kadir KESKİN

Kadir KESKİN

[email protected]

“Ah! Sultan Ah!...”

27 Haziran 2020 - 16:32

“Ah! Sultan Ah!...”

(Bayan Kardeşlerim Bu Yazımı Beylerine Okutsunlar )

Görev yaptığım bir ilde merkezi bir caminin din görevlisi hocamızdan dinlemiştim.  İlin tanınmış ailelerinden M. amcanın eşi vefat emiş. Cenazesi kabre götürülürken hoca ile beraber cenaze arabasına binen M. amca durmadan” Ah Sultan ah! Ben seni ne kadar çok seviyordum” diyerek aynı cümleleri tekrarlayarak mezara kadar gitmişler. Cenaze arabadan indirilip mezara  konarken de    aynı  cümleleri  sayıklamaya   devam etmiş.. M. Amcanın çocukları ve dostları her ne kadar teskin etmeye çalışmışlarsa da M. Amca üzüntülerini aynı cümlelerle tekrarlamaya devam etmiş.

Cenaze kabre konulup dini merasim bittikten sonra hoca mezarın başında telkin verirken M. Amca yine “ Ah Sultan ben seni kadar çok seviyordum” diyerek mezarın başından ayrılmamış. Hoca Telkin verip mezarın başından ayrılırken “ M. Amca haydi gidelim artık Sultan teyzeyle cennette buluşursunuz” dediğinde, “ Hocam elbette cennette Allah’ın izniyle bulaşacağıma inanıyorum.  Çok temiz insandı, yalanı, dolanı yoktu, orucunu tutar, beş vakit namazını aksatmazdı. Ama ben dünyada iken 52 yıllık evliliğimizde  “ Sultan ben seni çok seviyorum, diyemedim, ben ona üzülüyorum” diye, cevap verir.

Yine buna benzer bir olayı bir başka arkadaşımdan dinlemiştim. Arkadaşımın komşusu imiş. Komşusunun 47 yıllık hayat arkadaşı eşi vefat etmiş. Mevtayı mezara defnedip geri dönerlerken komşusunun iki gözü iki çeşme.  Elbette üzülecek, gözleri yaşaracak ama bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyormuş. Sakinleştirmek, dertleşmek, teselli etmek için sakin bir yere götürerek  “ Üzülmekte haklı olduğunu, ama neden bu kadar gözyaşı döktüğünü” sorunca derinden bir ah! Çekerek “ Ona hiç de hayırlı bir koca olamadım. O, bana her seferinde iyilik ve güzellikle davrandı. Fakat ben hep kabalık ettim ve onu çok üzdüm. Kendisi çok temiz ve tertipli olmasına rağmen ben de oldukça dağınık, tertipsiz bir adamdım. Benim, onun yaptıklarına değer vermemem onu çok üzüyordu. Böyle ani ölümünü hiç beklemiyordum, sanki beraberliğimizin kıyamete kadar sürecekmiş gibi zannederek onu çok sevdiğim halde ona olan sevgimi, bağlılığımı, hatta aşkımı hiç ama hiç, ifade edemedim. ‘Hep bir gün söylerim .’ diye erteledim. Şimdi mezara konduktan sonra söylemek neye yarar ki?  O benim çilemi çekti 47 yıldır, fakat ben onu hep üzdüm özene bezene yaptığı yemekleri, titizliği ve düzeni çok hoşuma gittiği halde bir gün olsun takdir ve beğenimi ifade etmedim. Onun iyi meziyetlerini alay vari hep küçümsedim ama içimden de hep takdir ediyordum.  Üç kız, iki erkek çocuğumu en güzel şekilde yetiştirdi. Çok iyi bir anaydı. Benim veremeyeceğim eğitim ve terbiyeyi çocuklarıma eşim verdi. Bana zaman zaman da “ Hep senden sonra ölmek istiyorum. Sen benden sonra bu derbeder halinle kendine bakamaz rezil olursun.” derdi. Şimdi ben arkada yapayalnız kaldım, ne yapacağım ve onsuz nasıl yaşarım bilmiyorum? Kendisi umreye gitmeyi çok istiyordu. Benim ise o tezgahta bezim olmadığı için hep erteledim ve isteğini yerine getirmedim.” diyerek göz yaşları itirafları devam eti.

Komşumun bu gözyaşları arasındaki itiraflarından şunu anladım. Eşimizin ve hayat arkadaşımızın kıymetini onu kabre koyduktan sonra değil, hayatta iken bilelim, ne söyleyeceksek yaşarken kulaklarına söyleyelim.  Çünkü Kadınların beyni beğenilmeye, takdir edilmeye yönelik olarak çalışırmış. Sevdiklerinden   “ SEVGİ”  sözcüğünü de toprak altına girdikten sonra değil, hayatta iken duymak isterlermiş.

Komşumdan ayrıldıktan sonra evime koşarak ne kadar bildiğim ve güzel kelimeler varsa eşime tekrarladım ve seni “ Çok çok seviyorum” dediğimde eşimin yüzündeki güzellik bir kat daha arttı.

Yazımı, eğitimci- idareci Mustafa Pala kardeşimden aldığım, on yedi yıllık evlilikten sonra bir kadının erkekle ilgili değerlendirmesiyle bitireyim:

Erkek Allah'ın yarattığı en güzel canlıdır. Eşine, kızına, kız kardeşine, annesine, babasına, torununa vermek için sahip olduğu her şeyi feda edip vazgeçer.

Gençliğini ve sağlığını eşi ve çocukları için feda eder. Çünkü sürekli çalışır. Bazen gece geç vakitlere kadar çalışmaya devam eder.

Ailesinin hayatını, çocuklarının geleceğini inşa etmeye çalışır. Birkaç işte çalışmak zorunda kalsa, sağlığına mal olsa dahi… Sürekli mücadele eder.”

Herhalde yoğun bu fedakarlık sonucu erkek,    kadın için zahmetsiz en önemli bir görevini ihmal ediyor. O da: “ Çok güzelsin, seni çok seviyorum, hayatım” kelimeleri.  Kaybettikten sonra göz yaşı dökerek“ Ah Sultan ben seni kadar çok seviyordum” diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamanın hiçbir yararı yok. www.kadirkenkin.net