“Bu tercihli yaşamın buzdağının görünmeyen noktası ne kadar derin de olsa küçük bir ayrıntısı. Özellikle ayrıntı dedim, her çocuk, her genç bir dünyadır. Her çocuk, her genç özel bir ayrıntıdır. Ayrıntılar hayatımızı belirler.”
ÇOCUKLAR, GENÇLER VE AYRINTILAR..
Bir eğitimci olarak yıllarca öğrencilerimin gelecekleri üzerine kurdukları hayatlarını bir "sistem" üzerinden seçme durumunda bırakıldıklarını gördüm. Ve aslında biz de bu sistemin daha iptidai koşullarında yol aldık. Sistemin kendi algısını bile tamamlayamadığı süreçleri yaşadık zaman zaman. Ve şu zaman diliminde de adları son yıllarda ne kadar çok değişse de bir sınav sonunda yapmaları gereken tercihlerin sonucunu aldıkları dönemlerden geçiyoruz.
Elde edilen sonuçların hakiki anlamda evlatlarımızın hayatını hangi seyir içerisinde geleceğe taşıyacağını bilemiyoruz.
Cümle kurgusunda klikleşen ve benim hep olumsuz yaklaştığım bir manaya taşıyor netice bizleri: "Artık yaşayarak öğreneceğiz, hayırlısı olur inşallah!" Kendini gerçek anlamda ölçmeden, sınamadan ve de bir insan olarak neyi, ne kadar başaracağını kendi içinde çözümleyemeden kestirme yoldan hayata atılma mantığı!.
Bizatihi "daha dün annemizin kollarında yaşayamadan" girdiğimiz bu süreçte ki zaman zaman ismine eğitim sıfatı katılmasını da yadırgadığım anlar oluyor, duygusal, düşünsel anlamda "ben"in hiç tanınmadığı hatta "biz"e hiç ulaşılamadığı doldur boşalt anlarını yaşıyoruz.
Bunu desteklemek adına çokça anekdota girmiş bir olayı aktaracağım. Bana da çok değer verdiğim bir büyüğüm anlatmıştı:
“Almanya'da Türk çocuklarını da içinde barındıran bir eğitim kurumunda bizden bir eğitimcimiz de görev yapmaktadır. Farklı milletlerden çocuklar kendi dillerinde eğitim almaktadırlar. Başlarında da deneyimli ve otoriter bir Alman müdür vardır. Eğitim süreci başladıktan kısa bir süre sonra eğitimcimiz Alman müdürün yanına sevinçle gelir ve kendi öğrencilerinin okumaya başladıklarını söyler. Alman müdür gülümser, fakat yorum yapmaz. Bir zaman sonra okulun paydos vakitlerinde eğitimcimizi yanına çağırır ve eğitimcimize ne gördüğünü sorar. Paydos anında Alman çocukları sıraya girmiş bir düzen ve ahenk içinde dışarı çıkmaktadır. Bizim çocuklarımız ise itiş kakış içerisinde dışarı çıkmaktadır. Alman müdür, eğitimcimize şöyle der: "Beyefendi, çocukların çok erken bir süreçte okumayı sökmesi bir başarıdır, evet! Ama bu, daha geniş zaman dilimine de yayılabilir. Şu gördüğünüz iç disiplin, kurullara riayet ve uyum ise daha önemlidir. Bütün bir hayatı düzenler."
Evet, üzerinde düşünmemiz gereken en önemli nokta; geleceğimizi temsil edecek çocuklarımıza, gençlerimize verdiğimiz önem eğitim için harcadığımız zaman ile doğru orantılıdır.
Hızla değişen dünyada kültürel kimliğimizi de merkeze alarak ortaya koyacağımız kalıcı sistemlerin planlaması öylesine atılacak adımlarla gerçekleşemez. Yaptığımız yatırım geleceğimizedir, çocuklarımızadır, insanımızadır.
Mayası, özü, ruhu ve bedeni ile "insan" her ayrıntıyı hak eder. Denemelere, değişimlere evet! Doldur boşaltılara hayır. Özünde insanı barındıran hiçbir şeyde "ümitsiz" yaklaşımları kabul etmiyorum, kabul etmeyeceğim de. Çünkü ortada çocuklarımız, gençlerimiz varsa umut edilecek çok şey vardır, demektir. Onların başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Yeter ki sağlıklı adımlar atılsın. Yeter ki onlara kendilerini ifade edebilecekleri, kendilerini gerçekleştirebilecekleri ortamlar yaratılsın.
Tercihler dönemindeyiz, tercihlerimiz hayatımızı belirliyor. Tercihlerin tabiî ki bir istatistiki sonucu olacaktır. Sayısal veriler ışığında başarı ve başarısızlık değerlendirmeleri yapılacaktır. Ama özünde insanı barındıran eğitim, ne kadarıyla sayısal verilerin ışığında hakikatleri yansıtabilir. Ortaöğretime geçerken girdiği sınavlarda tercihe giren öğrencilerin yüzde kaçı reel anlamda doğru sonuçlara ulaşabiliyor.
Daha lise sıralarında yaptıkları alan seçimlerinde ailenin, çevrenin ve de tabiî ki sistemin yönlendirdiği tercihler karşısında kendi realitesine ne kadar ulaşabiliyor? İş lise tercihlerine girdiğinde akademik alanda kendini yönlendirmeye tabi tutan gençlerimiz daha sayısal, eşit ağırlık, sözel tercihlerinde başarıyı sırf yazılı notlarına dayandırıyorlar. Düşünün aklın, mantığın, yorumun kaynağı olan dil ve matematik derslerinde ne kadar başarılıyız?
Bunu kendi ilçemizden, ilimize, bölgemize ve de ülkemize hatta dünyadaki yerimize baktığımızda alınacak sonuçlar cevapları da beraberinde getirecektir. Bu tercihli yaşamın buzdağının görünmeyen noktası ne kadar derin de olsa küçük bir ayrıntısı. Özellikle ayrıntı dedim, her çocuk, her genç bir dünyadır. Her çocuk, her genç özel bir ayrıntıdır. Ayrıntılar hayatımızı belirler.
Burada önemli işlerden biri biz eğitimcilere düşüyor, tamam! Ama bizimde başımızı önümüze eğip bir düşünme sürecine girmemiz için bu düşünme zamanının bizlere sağlıklı olarak verilmesi gerekmektedir. Sağlıklı süreçlerin oluşumu sabır ister, kalıcılığının, devamlılığın sağlanması için istikrarın oluşumu gerekmektedir. Hemen oldubitti tamamdır, diyemeyiz. Diğer en önemli can damarı ebeveynlerimizin durumudur.
Anne ve babalar eğitim sürecinin can damarıdırlar. Onların sağlıklı düşünen bireyler olarak çocuklarının eğitiminde aktif bir rol izlemeleri gerekir. Her süreci ders çalışır gibi takip etmeli, her türlü gelişim ve değişimden haberdar olmalıdırlar. "-mış, -miş"li söylemlerden bir an evvel kurtulmamız gerekir.
Bilinçli atılan her adım bilinçli sonuçlar doğuracaktır. Bir de kendimce bir tespit; eğitim merkezli tüm çalışmalar "Milli ölçekli özerk bir kurum" tarafından gerçekleştirilmelidir.
Ne diyor Alain? "Sabahleyin erken kalkarak, gecenin gündüz olmak için geçirdiği değişime şahit olmayanlar, yeryüzünde hiçbir şey görmemişlerdir.''
Burada her eğitimcinin yaşadığı sıkıntıları biz de yaşayacağız. İşin içine girdik mi tabiî ki çıkamayacağız. Çok önemli bir sorun ve yara olan üniversite hazırlıkları ve tercihleri üzerine ayrı bir yazıda değerlendirme yapmamız gerekecek.
Yaptığımız ve de yapacağımız değerlendirmeleri bir kenara bırakmadan “sınavcı” gençlerimize girecekleri sınav dönemecinde başarılar diliyorum. Bahtları ve gelecek yolları aydınlık olsun.
FACEBOOK YORUMLAR