İsmail ZORBA

İsmail ZORBA

[email protected]

BİR KIŞ MASALI

11 Aralık 2023 - 18:25

“Dışarıda bir dünya mı varmış, yağmur mu yağarmış,
seller mi akarmış, gökyüzü çok mu kararırmış;
hiç bilmezdik.”

İsmail ZORBA
([email protected])              
BİR KIŞ MASALI

  Ayrıntısız bir zaman diliminde aykırı sesler arıyorum. Üşürken donmak, donarken içten içe yanmak istiyorum. Penceremin ardında fırtınalar kopsun, seller aksın, şimşekler çaksın… Alacakaranlık senaryosu yazma adına değil! Gerçeğin içindeki net görüntüleri fark edebilme adına bütün gayretlerim…
“Geceleri, uzun kış geceleri
Gürültüsüzce ve kendiliğinden
Bir ay, bir ay doğardı avlumuza”
Osman Attila                                                                                 
   Biliyorum kızıllığın ortasında bir ufuk çizgisi yakalama çabasındayım. Bilinmeyenlerin içinde başıma sanki devamlı kaynayan bir kazan geçirilmiş gibi. Telaş etmiyorum. Acelem de yok. Sadece Üstad’ın “Kaldırımlar”ında aralanan, karanlığın içinde aranılan, insana yaşadığını hissettiren o canlılığı arıyorum. Çünkü uzun bir kış gecesi nasıl yaşanır hiç bilmiyorum?
   Birdenbire bir köpek hırlaması duyuyorum. Karşı caddedeki çöpleri deşeliyor. Birdenbire hızlı bir koşuşturmaca… Bir kedi can havliyle kaçıyor. Köpek onu bir köşede yakalama çabasında ama nafile… Çöp arabasının gelmekte olduğunu haber veriyor uzaktan yansıyan motor sesi… Birdenbire çöp bidonunun doğasına uygun bir gürültü sesi, gecenin sessizliğinde bir çığlık gibi yükseliyor.
    Bu kadar bereketli hareket içinde gökyüzüne bakıyorum… Gözyaşları akmaya devam ediyor. Sesleri güzel bir çağrıya dönüveriyor camlarda: Pıt! pıt! pıt! pıt!.. Bu sese karşılık vermemek hiç de kolay değil. Ama her kapıyı çalana kapıyı açsaydık halimiz nice olurdu; kim bilir? Ben uzun bir kış gecesinde iç dünyamın kapılarını sadece Muğla sokaklarına açmak ve otuz beş yıl öncesinin küçük çocuğunun iç sesine kulak vermek istiyorum….
    Dışarıda bir dünya mı varmış, yağmur mu yağarmış, seller mi akarmış, gökyüzü çok mu kararırmış; hiç bilmezdim.
    Sobamız çıtır çıtır sesler çıkararak yanardı her zamanki gibi… Talaşı ben bastırmıştım. Kokusunda kendine özgü bir huzur yansırdı talaş yanan evlerde. İçin için kemiklerinize kadar ısınırdınız. -Kaloriferli evlerde sadece tenimiz ısınır, hayallerimiz değil-
     Annem darı patlatmış bizlere. Darıyı patlarken izlemek ne kadar da heyecan vericidir. Pamuk tarlası gibi olur tavanın içi bir anda… Arada bir çitlembik de kavrulurdu. Ne güzel kokar, ne güzel bir lezzet bırakırdı ağızlarımızda.
     Bazen kestaneler süslerdi akşamlarımızı. Eğer eve çocuklu bir misafir geldiyse… Büyüklerin yanı başında onlara hiç çaktırmadan bir köşede ne oyunlar oynardık.
     Dışarıda bir dünya mı varmış, yağmur mu yağarmış, seller mi akarmış, gökyüzü çok mu kararırmış; hiç bilmezdik.



                  
     Sonraları… Uzun kış gecelerini Sivas’ın bir dağ köyünde, ismi gibi sıcacık, şirin, “Tepecik” köyünde daha farklı tanıdım. Kurtların uluma sesleri duyulurdu bazı geceler uzaktan. Gökyüzü yerdeki karın beyazlığına ayna tutardı çoğu zaman.
     Sobamızı yakmayı pek beceremezdik. Aldığımız kömür kolay kolay yanmazdı. Muğla’dan götürdüğüm çıralarla zar zor yakardık yaş odunları. Ev arkadaşlarımla yaptığım sohbetlerde Muğla sokaklarında bulurdum kendimi..
     İşte o uzun kış geceleri öğretmenliğimin ilk yıllarının verdiği heyecanla yeniden öğrencilik yapma hevesiyle ders çalışırdık. Notlar tutardık, bir şeyler yaptığımıza inanarak… Oradaki uzun kış gecelerinin sadece sıfatı uzamış kalmıştı. Ne kadar da çabucak kayıp gitmişti zaman elimizin altından…
“Kapılar açılır sessiz
Ayaklar incitmez yeri…
Geceden misafirler gelir
Görünmez geldikleri…
Nefesler, uykular, rüyalar
Doldurur beşikleri

Bilinmedik servetleri
Kime saklar yumuk eller
Uykularda mırıl mırıl
Konuşur diller,
Anlaşılmaz söyledikleri

Nefesler, uykular, rüyalar
  Doldurur beşikleri” 
 Arif Nihat ASYA
     Ve bugün… Bir sıla özlemi yaşıyorum için için… Uzun kış gecelerini seviyorum. Hiçbir ürperti duymadan ve hiç üşümeden gece yarısı yarım saatliğine de olsa Muğla sokaklarında rahatça dolaşabiliyorum. Bu bile bir insan için bir armağan değil midir? Televizyondan yansıyan anormallikler içinde normali yaşamak bir ayrıcalık değil midir? Ne dersiniz?



 

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • İdris Özler
    1 yıl önce
    Dünden bugüne masal tadında güzel bir yolculuk olmuş. Kalemine sağlık hocam.