UKRAYNA KRİZİ TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLER?
Uzun bir süredir Rusya'nın Ukrayna sınırına on binlerce asker yığmaya başlaması ile yaşanan gerilimin arttığı bir dönemde, Rusya lideri Vladimir Putin ile ABD Başkanı Joe Biden, 7 Aralık 2021 günü video-konferans yöntemiyle görüşme gerçekleştirmesi uluslararası kamuoyu tarafından dikkatle takip edilmiştir.
Görüşme öncesi yapılan değerlendirmelerde; Ukrayna’daki durumun, NATO’nun Rusya sınırlarına doğru genişlemesinin, stratejik istikrarın, ikili konuların ve Afganistan dahil bölgesel güvenlik konularının ele alınmasının beklendiği öngörülmekle birlikte; basına yansıdığı kadarıyla Ukrayna-Rusya gerilimi ve NATO’nun doğuya genişleme politikaları ile sınırlı kaldığı anlaşılmaktadır.
Zira ABD Başkanı Biden’in, “Ukrayna krizi nedeniyle ABD ve Avrupalı müttefiklerinin derin kaygı duyduklarını, krizin askeri bir çatışmaya dönüşmesi halinde Rusya’ya ağır ekonomik yaptırımlar ve başka tedbirler ile karşılık vereceklerini, Ukrayna'nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü desteklediklerini, gerginliğin azaltılması ve diplomasiye geri dönülmesi çağrısını” Rusya Devlet Başkanı Putin’e ilettiği; Putin’in de “NATO’nun Rusya sınırlarına doğru genişlemeyi durdurmasını içerecek güvenlik garantilerine odaklanacaklarını belirttiği” açıklanmıştır.
***
Uluslararası kamuoyunu bu kadar zamandır meşgul eden Ukrayna-Rusya krizi incelenerek; olası gelişmeler, mevcut somut veriler üzerinden değerlendirilmelidir.
Rusya yanlısı Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in, 2013'ün son günlerinde Avrupa Birliği (AB) Ortaklık Anlaşmasını imzalamayacağını açıklamasının hemen ardından Batı yanlılarının başkent Kiev’de başlattığı protestolar ve olaylar silsilesi, Rusya’nın Mart 2014’te Kırım’ı ilhakına kadar uzanan süreci de beraberinde getirmiştir.
O günden itibaren suların durulmadığı bölge, son zamanlarda Rusya’nın Ukrayna sınırına 200 bine yaklaştığı değerlendirilen askeri yığınak yapmaya başlamasıyla uluslararası kamuoyunun dikkatini bu bölgeye yöneltmesine sebep olmaktadır. Zira bu kadar muazzam bir askeri yığınak yapan Rusya’nın Ukrayna’yı işgale hazırlandığı endişelerine sebep olmaktadır. Bu bağlamda NATO’nun da alarma geçtiği uluslararası basında sıkça yer almaktadır.
Ukrayna Savunma Bakanı Oleksi Resnikov tarafından yapılan bir açıklamada Ocak 2022 ayı sonuna kadar Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden endişe duyduklarını ancak her türlü olası senaryolar üzerinden değerlendirmelerle hazırlık içerisinde olduklarını[1], Rusya ile olası bir askeri krizi önlemek ve Ukrayna’ya destek vermek amacıyla ABD, İngiltere ile Kanada’nın, Rusya sınırları yakınlarındaki topraklarına gözle görülür şekilde asker konuşlandırması gerektiğini ifade eden yardım çağrısı[2] oldukça dikkat çekmiştir.
Bu arada 3 Aralık 2021 tarihli Washinton Post Gazetesi’nin ABD istihbarat belgeleri referans gösterilerek yayınladığı bir habere göre, 175 bin asker ile Rusya’nın Ukrayna’yı işgale hazırlandığı yazılmış olsa da[3] Rusya’nın ısrarla bu tür iddiaları reddettiği görülmektedir. Ancak ABD Başkanı Biden’ın da haberin yayınlandığı gün yaptığı açıklama ile “Rusya'nın Ukrayna konusundaki "kırmızı çizgilerinin" kabul edilmeyeceğini ve olası bir askeri müdahale durumunda Ukrayna'yı korumak için bir dizi girişimler üzerinde çalışıldığını” ifade ederek Rusya Devlet Başkanı Putin'i uyarması dikkat çekmiştir.
Her ne kadar Rusya iddiaları reddediyor olsa da Ukrayna sınırı ile birlikte bölgeye yoğun askeri sevkiyat içerisinde olduğu ve askeri hareketliliği bariz olarak görülüyor olduğundan hareketle yakın bir zamanda Ukrayna’ya saldıracağı endişelerini arttırmıştır. Gelişmeler üzerine Ukrayna’nın doğu bölgesinde yer alan ve 2014 yılında tek taraflı bağımsızlık ilan etmesine rağmen tanınmayan Donetsk ve Lugansk cumhuriyetleri hattına yoğun askeri yığınak yapmasını emsal gösteren Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, “Ukrayna ordusunun yaklaşık yarısına tekabül eden 125 bin askeri yığınak ile” bölgede gerilimi arttıran kesimin Ukrayna olduğu iddialarını içeren açıklamaları uluslararası kamuoyuna servis edilmiştir.
Ancak Rusya’nın ağır teçhizatlarla donatılmış yüzlerce taburdan oluşan taktiksel askeri birliklerini; ağır savaş araçları ile tank ve toplarla destekli olarak geniş kapsamlı konuşlanmalarla stratejik noktalara yerleştirmesi, hedef şaşırtmak ve güvensizlik yaratmak amacıyla sınırda sürekli olarak askeri birliklerin yerlerini değiştirmesi[4] ile tedirginliği arttırıyor olsa da Rusya, kendi ülke sınırları içerisindeki hareketlerin komşularını endişelendirmemesi gerektiğinde ısrar etmektedir.
***
En kötü senaryo gerçekleşse ve Rusya’nın ani bir hamle ile farklı cephelerden saldırıya geçmesi halinde Ukrayna’nın karşı koyması ve dayanmasının oldukça güç olacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca Putin bir süre önce çıkartmış olduğu kararname ile bu sahada demografik yapının desteklenerek askerî açıdan motive stratejisinin devrede olduğu da unutulmamalıdır. Dolayısı ile ABD eski Başkanı Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik danışmanı ünlü stratejist Zbigniew Brzezinski’nin "Büyük Satranç Tahtası” adlı kitabında “Ukrayna olmadan Rusya imparatorluk olmaktan çıkar” sözlerinden hareketle Rusya için Ukrayna’nın ne kadar önemli olduğu muhakkaktır; çünkü Ukrayna, Rusya’nın bir enerji koridoru olmakla birlikte Batı’nın da Avrasya’ya açılan kapısı durumundadır[5].
Dolayısıyla her türlü riski almaya değer bir konuma sahip olan Ukrayna için Rusya’nın yakın gelecekte her şeye rağmen savaşı göze alacağı öngörülebilir; çünkü çok büyük bir stratejik öneme sahip Kırım’ın ilhakı ile başlayan sürecin Ukrayna ile tamamlanması kuvvetle muhtemeldir.
Bazı değerlendirmelerde ise[6]; ABD’nin de Doğu Avrupa ve Ukrayna sahasında kalıcılığını sağlamlaştırmak açısından Ukrayna-Rusya gerilimini tırmandırma gayreti içerisinde olduğu görülmektedir; çünkü bu sayede ABD, yanına yeteri kadar müttefik aldığına ikna olduğu takdirde Rusya’ya karşı yaptırım paketlerini uygulamaya geçirmeye çalışacağı anlaşılmaktadır.
Ancak ABD’nin Rusya’yı Ukrayna’nın işgalinden vazgeçirememesi halinde Batılı müttefikleriyle birlikte Rusya ile paylaşmayı önerebileceği de muhtemel görülmektedir.
Sonuç Olarak;
Biden-Putin görüşmesinden önce Rusya’nın Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov’un bir açıklama yaparak; Rusya'nın kimseye saldırmaya niyeti olmadığını, Rusya'nın da kaygıları ve “kırmızı çizgileri” olduğunu, NATO'ya ait askeri altyapının Ukrayna'ya transferi halinde bunun Rusya için kırmızı çizgi olacağını ve dolayısı ile “liderler görüşmesinden bir ilerleme beklenmediğini” belirtmesi dikkatlerden kaçırılmaması gereken çok önemli bir husustur. Zira uluslararası kamuoyunun beklentilerini kasıtlı olarak düşürdüğü muhakkaktır.
Görüşmenin ardından ABD tarafından yapılan açıklama ise Biden’in; Almanya'da vekaleten Başbakanlık görevini yürüten Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve İtalya Başbakanı Mario Draghi ile görüşmeler gerçekleştireceği şeklinde olması da dikkat çekicidir. Zira ABD’nin bu konuda ittifak arayışlarının devam ettiği anlaşılmaktadır; çünkü görüşmenin basına yansıyan kısmı itibariyle; Rusya’nın Ukrayna’yı işgali halinde olası bir ABD/NATO askeri müdahalesinden bahsedilmemesi önemlidir. Zira anlaşıldığı kadarıyla ABD’nin askeri müdahale durumunda yalnız kalacağı değerlendirilmektedir.
Ancak bu noktada Türkiye karar alıcı mekanizmaları, tarafını çok iyi belirlemesi gerekmektedir. Diğer NATO ülkeleri ısrarla sessizliğini korudukları bir süreçte, Suriye örneğinde olduğu gibi Türkiye proaktif bir çıkış yapmaktan şiddetle kaçınmalıdır. Kaldı ki Ekim 2021 ayında Ukrayna’nın Türkiye’den Bayraktar TB2 SİHA satın alması ve doğusundaki ayrılıkçılara karşı kullandığını resmen açıklamış olması nedeniyle Rusya’nın rahatsızlığının bilindiği bir süreç yaşanıyorken, Türkiye alacağı kararlarda çok dikkatli olmalıdır; çünkü 3 Aralık 2021 günü Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefonla görüşen Rusya Lideri Putin’in Ukrayna’da kullanılan Türk SİHA’larının da gündeme geldiği bilinmektedir.
Zira Irak, Kafkaslar, Libya ve Doğu Akdeniz sahaları başta olmak üzere Türkiye-Rusya ilişkilerinin bıçak sırtı sürdürüldüğü bir süreçten geçilmektedir.
Bir süredir Ukrayna ile askeri alanlar başta olmak üzere yakın ilişkiler geliştiren Türkiye’nin olası bir Ukrayna-Rusya savaşına NATO üyesi sıfatıyla bile savaşa dahil olması durumunda bölgesel ve küresel olarak felaketi olacaktır; çükü savaş sahasının Ukrayna’dan daha fazla Anadolu sahasına evrileceği muhakkaktır. NATO ülkelerinin Türkiye için savaşmayacaklarını daha önceden de açıkladıklarından hareketle Türkiye ısrarla tarafsız kalmayı seçmelidir.
Son söz olarak;
Bu arada Montreux Antlaşması ile Boğazlar konusu da mutlaka gündeme geleceği için Türkiye karar alıcı mekanizmaları bu konuya da hazırlıklı olmalı, Lozan ve Montreux Antlaşmalarında olası revizyon taleplerini asla kabul etmemelidir; çünkü daha iyi bir antlaşmanın mümkün olmayabileceği hesap edilmelidir.
:
İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.A. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi. [email protected]
[1] Deutsche Welle; “İddia: Rusya Ukrayna'yı İşgale Hazırlanıyor”, 04.12.2021.
https://www.dw.com/tr/iddia-rusya-ukraynayı-işgale-hazırlanıyor/a-60018122
[2] Sputnik News; “Ukrayna’dan ABD, İngiltere ve Kanada’ya NATO’dan Bağımsız Destek Çağrısı”, 06.12.2021. https://tr.sputniknews.com/20211206/ukraynadan-abd-ingiltere-ve-kanadaya-natodan-bagimsiz-destek-cagrisi-1051505639.html
[3] Shane HARRİS ve Paul SONNE; “ABD İstihbaratı, Rusya'nın Ukrayna'ya Karşı 175 Bin Askerin Yer Aldığı Büyük Bir Askeri Saldırı Planladığı Konusunda Uyardı”, Washington Post, 03.12.2021.
[4] Deutsche Welle; “İddia: Rusya Ukrayna'yı İşgale Hazırlanıyor”,
[5] Kürşat ZORLU; “Savaş Tamtamları Kimin İçin Çalıyor?”, Haber Türk, 06.12.2021.
[6] Turan RZAYEV; “Ukrayna Savaş Tehdidinde Bulunuyor -Türkiye Sürece Katılabilir”, sfera.az, 06.12.2021. https://sfera.az/ukraynada-muharibe-tehlukesi-artir-turkiye-de-prosese-qosula-biler/
FACEBOOK YORUMLAR