REFERANS: TÜRKİYE-MISIR ANTLAŞMASI
Son günlerde ulusal ve uluslararası basında “Türkiye-Mısır İlişkileri” konusunun gözle görülür şekilde öne çıktığı görülmektedir. Doğu Akdeniz’in iki önemli ülkesi arasında son 8 yıldır gergin devam eden ilişkiler süreci nihayet karşılıklı olumlu hamlelerle yumuşamaya başlamıştır. Bu durum bölgesel olduğu kadar küresel açıdan da önemli bir gelişmedir. Zira iki ülke ilişkilerinin seyrine göre; “(1) Gerginlikten çıkarı olanlar, (2) İyi ilişkilerden kendi nam hesaplarına olumlu çıkarımları olanlar, (3) Duruma göre vaziyet alanlar” şeklinde saflarını belirleyen tarafların, eskiden olduğu gibi gelişmekte olan yeni süreci anlamaya ve dış politika geliştirmeye çalıştıkları muhakkaktır.
Türkiye ile Mısır arasında yeni bir süreç başlamakta olsa da köklü bir ortak geçmişe sahip oldukları yadsınamaz. Zira Mısır coğrafyası da eski bir Türk yurdudur. Dokuz Oğuz Türkleri soyundan gelen Buharalı Tolun’un oğlu Ahmet tarafından 868 yılında Mısır’da kurulan Tolunoğulları Türk Devleti ile başlayan Türk hakimiyeti; Memluk ve Osmanlı Devleti ile devam etmiş ve 1882’de İngiliz işgaline kadar fiilen devam etmiştir. 1922’ye kadar İngiliz işgalinde kalan Mısır, 1953’e kadar krallıkla idare edilmiş ve ardından Cumhuriyet ilan edilmiştir. 1958-1961 yılları arasında Suriye ile birleşerek Birleşik Arap Cumhuriyeti adını almıştır. Ancak bin yıldan fazla Türk idaresinde kalmasına rağmen özellikle bağımsızlık sonrası başlayan süreçte geçen son yüzyıllık dönem incelendiğinde Mısır’ın Türkiye ile ilişkilerinin pek de iyi seviyelerde seyretmediği görülmektedir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyet Rusya’nın birlikte inşa ettikleri “İki Kutuplu Dünya Sistemi” içerisinde Türkiye ile Mısır’ın karşı bloklarda yer almalarının da etkisiyle ikili ilişkiler soğuk devam etmiştir. Ancak burada 1955’te kurulan Bağdat Paktı oluşumunu kendisine tehlike olarak algılayan Mısır ve Suriye’nin Türkiye karşıtı tutumlarında yükseliş olduğu unutulmamalıdır[1]. Mısır, İslam ülkeleri liderliği hedeflerine karşı Türkiye’yi kendisine en büyük rakip olarak görmüştür. Ayrıca Mısır’ın, 1960’lardan itibaren Türkiye’nin Kıbrıs Politikalarına karşı Yunanistan’ın yanında yer alan Arap bloğunun da en önemli lokomotif gücünü oluşturduğu hatırda tutulmalıdır.
Dolayısı ile 30 Haziran 2012-3 Temmuz 2013 tarihleri arasında kısa süre iktidarda kalan Muhammed Mursi dönemi hariç; Mısır’ın Ortadoğu ve Doğu Akdeniz politikalarının ana ekseninin, geçmiş dönem Türkiye karşıtı politikalarının devamı niteliğinde olduğu da hatırdan çıkartılmamalıdır.
Mursi döneminde iki ülke ilişkilerinde olumlu gelişmeler başlamışken, 3 Temmuz 2013 tarihinde Abdülfettah es-Sisi liderliğinde Mısır’da yapılan askeri darbe sonrası Türkiye’nin darbe karşıtı söylemlerini iç işlerine müdahale olarak algılayan yeni Mısır yönetimi ile Türkiye arasında büyük bir gerginlik yaşanmıştır. Mısır’ın konjonktürel şartlar baz alınarak gösterdiği tepkiler analiz edildiğinde üç ana sebebin öne çıktığı görülecektir. Birincisi askeri darbe sonrası Mursi döneminde Mısır yönetiminde görevli olan veya Müslüman Kardeşler teşkilatı ile iltisaklı bazı isimlerin Türkiye’ye kaçmış olmalarıdır. İkincisi Libya iç savaşında Türkiye’nin Meşru Ulusal Mutabakat Hükumeti’nin yanında yer alırken, Mısır’ın İsyancı General Halife Hafter tarafında yer almasıdır. Üçüncüsü ise Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikalarına karşılık Mısır’ın Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile birlikte hareket etmesidir[2].
Darbe sonrası Türkiye’ye kaçan Mısırlıların Türkiye’de ikamet etmelerine müsaade edilmesine tepki gösteren Mısır yönetimi, ülkeden kaçan Müslüman Kardeşler mensuplarının Türkiye’den ziyade çok büyük bir kısmının başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerine kaçtıklarını her nedense görmezden gelmektedir. Zira bu kişilere yalnızca ikamet izni veren Türkiye’yi suçladığı gibi Avrupa ülkelerinde “örgütlenmelerine ve illegal faaliyetlerine müsaade edilmesine rağmen” bir suçlama yönlendirmemeleri dikkatli gözlerden kaçmamıştır.
Gelinen süreç itibariyle Türkiye’nin; Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ile Ege’de yürüttüğü çok yönlü, çok taraflı dış politikalarında ve ayrıca Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı yürüttüğü Karabağ savaşının ardından elde etmeye başladığı kazanımlarla birlikte, uluslararası küresel konjonktür ve pozisyon değişimleri karşısında Mısır, Türkiye aleyhine tutumlarında değişikliğe gitmeyi seçmiştir. Böylece Mısır’ın, Yunanistan’a karşı Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikalarını destekleyen çıkışlar ortaya koyması iki ülke ilişkileri için önemli bir gelişme olmuştur. Dolayısı ile Türkiye’nin sahadaki gücünün hissedilmekte olduğu anlaşılmıştır.
Tabi ki bu arada Biden yönetimine geçen ABD’nin İran politikalarında değişikliğe gitme kararı alarak diyalog arayışı başlatması da bölge ülkelerinin dış politikalarında değişikliğe gitmelerini hızlandırmış olduğu unutulmamalıdır. Bir diğer önemli husus ise Mısır, Suudi Arabistan, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile eski Başkan Donald Trump dönemindeki Amerikan politikalarda revizyonların yapılacağı sinyallerinin gelmesinin de Mısır’ı Türkiye’ye yönlendirdiği muhakkaktır.
Mısır’ın Türkiye hamlesi karşısında harekete geçen taraflar hakkında Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun "Mısırlılardan herhangi bir ön koşul gelmedi. Türkiye'den de herhangi bir ön koşul şu anda gitmedi" açılaması önemlidir. Çünkü sürecin olumlu bir atmosferde seyredeceğine bir işaret olarak algılanmıştır. Ancak hemen ardından Rus haber ajansı Sputnik News’te çıkan bir haber durumun böyle olmayabileceği yorumlarına sebep olmuştur.
Sputnik haberinde; Mısır haber ajansı MENA'ya atıfta bulunarak, “ismi açıklanmayan resmi bir kaynağın” (Türkiye’nin kast edildiği gayet açık olarak görülen) “Mısır'ın, kendisiyle normal ilişkiler kurmak isteyen herhangi bir ülkeden, uluslararası hukuk kurallarına, iyi komşuluk ve egemenlik ilkelerine uymasını ve bölgedeki Arap ülkelerinin içişlerine müdahale girişimlerini durdurmasını beklediği vurgulandı”[3] sözleriyle bir ön koşul olduğuna işaret edilmekte olduğu görülmektedir.
Ancak kaynağın açıklanmaması nedeniyle habere ihtiyatlı yaklaşılması gerektiği muhakkaktır. Zira her ne kadar doğruluk payı olduğu düşünülse de iki ülke ilişkilerinin gelişmesinden rahatsızlık duyacak kesimler tarafından spekülatif haberler üretilebileceği de unutulmamalıdır.
***
Türkiye karşıtlığı söylemlerinin merkezine Türkiye-İsrail ilişkilerini oturtan ve İslam ülkelerine karşı sürekli olarak Türkiye’yi suçlayan Mısır, Arap ülkelerinin lokomotif gücü olduğu iddiasıyla hareket etmiştir. Ancak aynı Mısır, 12 Eylül 1978 Camp David Antlaşması ile başlattığı İsrail ilişkilerini kısa sürede stratejik ortak seviyesine kadar çıkarttığını unutmaktadır.
Camp David Antlaşması’nın gizli maddeleri kapsamında Mısır’da petrol ve doğalgaz ihalelerine giren İsrail, İskenderiye Limanı’na petrol rafineri tesisleri de inşa etmiştir. Mısır-İsrail ilişkileri incelendiğinde; istihbarat örgütlerinin dahi birlikte hareket[4] edecek kadar ileri seviyede girift ilişkiler yumağı halinde sürdürüldüğü görülmektedir. İki ülke dış politikaları da bu eksende paralellik oluşturmaktadır. Buradan hareketle, Türkiye-Mısır ilişkilerinin yürüyeceği süreç mutlaka İsrail’i de etkileyecektir.
Nihayetinde İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz’un “İsrail’in Türkiye ile iş birliğine hazır olduğunu” söylemesinden hemen sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun da katıldığı bir etkinlikte Türkiye ile normalleşme sürecine ilişkin bir soru üzerine "Evet Türkiye ile de görüşüyoruz, bu iyi bir gelişmedir, Doğu Akdeniz'e komşu ülkelerle olan ilişkiler, bölgenin refahı ve huzuru için son derece önemli" şeklindeki açıklamaları son derece önemlidir.
Sonuç olarak;
Doğu Akdeniz sahasında Mısır’ın Yunanistan, GKRY ve İsrail ile birlikte Türkiye politikalarına aykırı olarak hareket etmeleri karışışında Türkiye, hak kaybı yaşamamak ve bölgesini koruyabilmek adına Libya Ulusal Mutabakat Hükumeti ile 2019 yılında Deniz Yetki Antlaşması ile İşbirliği Antlaşması imzalamıştır. Bu nedenle iki ülke karşı karşıya gelmiştir. Çünkü Yunanistan’ın yoğun çabaları ile Doğu Akdeniz sahasında Türkiye’nin dahil edilmediği EastMed Boru Hattı Projesi ve Gaz Forumu gibi çeşitli oluşumlarla Türkiye karşıtı bloklarda yer alan Mısır, nihayet Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmenin menfaatlerine daha uygun olduğu kantine varmıştır. Fakat iki ülke karar alıcı mekanizmaları da olumsuz spekülatif haberlere itibar etmemeli ve şüpheli haberleri kaynağından teyit ederek hareket etmelidirler.
Uzun bir süredir Maslahatgüzar seviyesinde sürdürülen ikili ilişkilerin çok çabuk yükselmesi beklenmemekle birlikte, Yunanistan ile birlikte hareket eden ancak Yunanistan’ın aşırı talepleri karşısında adeta bunalan ülkelerin Türkiye-Mısır ilişkilerinin seyrini bekledikleri hatırda tutulmalıdır. Zira Yunanistan’ın talepleri doğrultusunda hareket etmenin Mısır, Libya, İsrail, Filistin ve Lübnan’ın hak kayıpları yaşandığının ortaya çıkması tarafları Türkiye’ye yönlendirecektir. Türkiye karar alıcı mekanizmaları bu duruma hazırlıklı olmalı ve Doğu Akdeniz üzerinden sorun yaşadığı ülkelerle olası müzakere ve antlaşmalara hazırlıksız yakalanmamalıdır.
Dolayısı ile Türkiye evvela Mısır ile de Doğu Akdeniz Münhasır Alan Antlaşmalarına hazırlıklı olmalıdır. Çünkü bu antlaşmanın zemini ve işlerliği diğer ülkelere referans niteliği taşıyacaktır.
Son Söz Olarak; Mısır’ın ardından yakın zamanda Suudi Arabistan, İsrail ve BAE’nin de Türkiye ile yakınlaşacağı muhakkaktır. Ardında Yunanistan da menfaatlerinin Türkiye ile diyalogda olduğunu görecektir. Ancak bu durum İran ve Rusya’yı rahatsız edecektir. Dolayısı ile Türkiye karar alıcı mekanizmalarının bu eksende İran, Rusya hatta Çin politikalarına çok iyi hazırlıklı olması çok önemlidir.
:
İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.A. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi. [email protected]
[1] İsmail CİNGÖZ; Türkiye Suriye İlişkilerinin Dönüşümü Arap Baharı ve Hatay Faktörü, s.41-43, Yade Akademik, 2018, Ankara.
[2] Veysel KURT; “5 Soru: Türkiye ile Mısır Arasında Yeniden Diplomatik Temas”, SETA, 12.03.2021.
[3] Sputnik News;“Mısır'dan Türkiye Açıklaması: İlişkilerin İyileştirilmesi İçin Egemenlik İlkesine Saygı Duyulmalı”, 13.03.2021.
[4] Ahmet İŞİTEZ; “İsrail Mısır İlişkileri: Perde Arkasındaki Doğalgaz Faktörü”, Stratejik Ortak, 12.07.2016.
Harita: https ://123ru.net/foreign/226853700/
FACEBOOK YORUMLAR