YA DOĞU TÜRKİSTAN’DA DOĞSAYDINIZ!!!
Çocuklarımızın hayal dünyasını genişletmek ve anlatım becerilerini artırmak adına yaptırdığımız güzel bir etkinliklerden biri de hikâye ya da cümle tamamlama etkinliğidir.
Ben hikâyeyi başlatayım, siz bitirirsiniz.
Uygur Özerk Cumhuriyeti ya da Doğu Türkistan
Kızıl Çin’in milli gelirinin %40’ını sağladığı bereketli topraklar. Siyasi, ekonomik ve askeri yönden çok özel bir yere sahip olan Doğu Türkistan; petrol, volfram (silah sanayisinde kullanılan maden), altın, gümüş, platin, kömür ve uranyum gibi stratejik ham maddeler ve sayısız yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip kadim Türk Yurdu’dur.
Çin'in petrol rezervlerinin %25'i, doğal gaz rezervlerinin ise % 28'i bu topraklardadır. Doğu Türkistan’ın, İran ve Irak’ın 10 katına yakın büyüklükte petrol rezervi vardır. ayrıca çok zengin doğalgaz rezervlerine sahiptir.
Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan Çin’i ayakta tutan Doğu Türkistan’dır. Çin milli gelirinin %40’ını Doğu Türkistan’dan elde ettiği halde, bu bereketli toprakların sahibi olan Uygur Türklerini açlığa mahkûm etmiştir. Çinliler için kişi başına milli gelir 360 dolar iken bu rakam Uygur Türkleri için ancak 100 dolardır.
Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de 200 bin işçinin sadece %10 Uygur Türklerindendir, gerisi Çinlidir. Devlet dairlerinde de oran bundan farklı değildir. Üstelik sosyal hak ve imkânlardan Çinliler öncelikli olarak yararlandırılmaktadır.
Kızıl Çin yönetimi anayasal güvence verdiği din ve ibadet hüriyeti konusunda da keyfi davranmakta, yöneticiler eliyle Uygur Gençleri ateizme özendirilmekte, ibadet etmeleri ve dinlerini öğrenmeleri yasaklanmaktadır.
Ailelerin çocuklara dinî eğitim vermeleri yasaktır. Okullara 200 metreden yakın olan camiler, Kur'ân kursları, medreseler kapatılmış, dini kitaplar yakılmış, din âlimleri tutuklanmış, Müslüman-Türk için konuşan ağızlar susturulmuştur.
1952 yılında çoğu din âlimi olan 120 bin Uygur Türk’ü idam edilmiştir. Bugün de aynı zulüm sürmektedir. 18 yaşından küçükler, öğrenciler, işçiler, emekliler, memurlar ve kadınlar camiye gidemezken, toplu halde ibadet etmek de yasaklanmıştır. Hatta yasak öyle pervasız hal almıştır ki, Kuran-ı Kerim’in bazı ayetlerini okumak bile yasaktır. 1949-1979 yılları arasında 29 bin cami yıkılmış, 54 bin din adamı çalışma kamplarına gönderilmiştir. Sadece Urumçi’de yakılan Kuran-ı Kerim sayısı 370 bindir.
Son 20 yıl içinde Hoten bölgesinde 1200 camii, ibadete kapatılmış, bu camiler parti bürosu vb. yapılarak günlük işler için kullanılmıştır. Bugün birçok yerde Cuma Hutbesi dahi yasaktır.
Özellikle El Kaide gibi kötü örnekleri emsal gösteren Çin Yönetimi, dini eğitim aldıkları gerekçesiyle 11-12 yaşındaki Uygur Çocuklarını sağ çıkmanın imkânsız olduğu ilkel hapishanelere tıkmıştır. Bu tarz uygulamalara karşı yapılan protestolar, silahlı müdahale ile bastırlmış, Uygur Türkleri sokak ortasında infaz edilmiştir.
Uygur Türklerinin sesini duyurmak için önderlik eden isimlere zorluklar çıkarılmış, terörist muamelesi yapılmış, sesleri kısılmak istenmiştir.
Bugün Doğu Türkistan sokakları Çin polisiyle kuşatılmıştır. Sosyalist sömürücüler tarafından, Çin’in diğer bölgelerinden gelen binlerce serseri her gün Türk Yurduna yerleştirilmektedir. Kaynak:timeturk
Hadi Cevap Verin!
Öz yurdunda baskı, zulüm, korku, dram, acı ve katliamlarla büyük bir mücadelenin ortasında yaşayan Uygur Türk’ü bir anne-babanın çocuğu olarak dünyaya gelseydiniz?
Biz Anadolu Türküyüz, Onlar Uygur Türkü. Aynı ağacın dalları, aynı Ata’nın çocuklarıyız. Karındaşlarımız, kandaşlarımız, soydaşlarımız, dindaşlarımız bu zulmü yaşarken, dünyayı ayağa kaldırmak üstümüze farz değil midir? Dinin de, imanın da, Türklüğün de gereği budur vesselam.
Selam ile
Hüseyin HATIL
FACEBOOK YORUMLAR