TANRI DAĞI KADAR TÜRK, HİRA DAĞI KADAR MÜSLÜMAN: SERDENGEÇTİ
Herkesin, yaşamında ideal olarak gördüğü insanlar vardır. Kimi bir futbolcuyu, kimi bir siyasetçiyi, kimi bir sanatçıyı, kimi bir iş adamını örnek alır kendisine…
Herkes gibi benim de yolumu aydınlatan, tanımaktan/öğrenmekten mutluluk duyduğum, abide şahsiyetler var. Bunların en başında gelenlerden biridir Osman Zeki Yüksel. Nam-ı diğer Serdengeçti.
Kitlelerin sindiği, aydın(!)ların korkuya esir olduğu, hakkaniyet adına söz söylemenin başa bela olduğu günlerde, "Allah, Vatan, Millet yolunda" parolasıyla çıkardığı, kapağında “Hakk’a tapar-Halkı tutar” yazan dergiden, Serdengeçti Dergisinden alır bu adı Osman Zeki Yüksel.
Gerçeği haykırmanın bedeli olarak ömrünün en güzel yıllarını cezaevinde geçiren bir iman ve gönül adamıdır O.
3 Mayıs1944`te, Ankara Üniversitesi DTCF’de öğrenciyken, kutupyıldızımız Atsız’la, Başbuğ Alparslan Türkeş’le birlikte tabutlukta başlar Yusufiye günleri.
1944’te tabutluklarda geçen günlerin ardından beraat etmesine rağmen, okuldan atılmış ve öğrenime devam etmesine izin verilmemiştir. Bunu üzerine, dönemin Milli Eğitim Bakanı’na hitaben yazdığı “ Yüksek vekaletin alçak vekiline” diye başlayan bir mektup yazar Osman Yüksel, “Hakkımı istiyorum efendi, hakkımı.Sizden bahşiş istemiyorum.İmtihan hakkımı ya verirsiniz, ya zorla alırım. Beni tuttuğum yoldan Yücel değil, ecel gelse döndüremez." diyerek Hasan Ali Yücel’e meydan okumuştur.
Tutuklamalar, işkenceler, baskılar, hepisler... Bu yüzden de Serdengeçti Dergisi, 15 yılda sadece 33 sayı çıkabilmiştir.
Kalemini hak yolunda kılıç gibi kullanan Serdengeçti, kendi ifadesiyle, 8 defa mahpus, 1 defa mebus olur. Mebus olur olmasına ama sivri dili ve hakkaniyet çizgisinden taviz vermeyişi nedeniyle milletvekili olduğu Adalet Partisinden de ihraç edilir.
Milliyetçi-mukaddesatçı insanlara sıkça sorulan “Önce Türk müsün, Müslüman mısın?” sorusunun gereksizliğini, Mabetsiz Şehir isimli eserinde “Biz Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman’ız” diyerek çöpe atar Serdengeçti.
Altay dağlarından doğan, Tuna’ya akan coşkun bir ırmaktır O.
“Bir sada duymak için sahralara düşeyim.
Helal olsun bu yolda,varım yoğum herşeyim! ..
Volkan gibi lav atmış,ne susmuş ne sönmüşüm.
Ben bu iman uğruna çılgınlara dönmüşüm.” der “Bir Kahraman Bekliyoruz”da…
Osman Yüksel Serdengeçti, ömrünün son demlerinde parkinsona yakalnır. “Parkinson öyle hoş bir isim ki, araba markasına benziyor. İnsanın keşke benim de bir parkinsonum olsun diyesi geliyor. Mao’da bu hastalık varmış yahu. Eh yine de büyük adam hastalığı. Ne de olsa serde fukaralık var, bu da proleter hastalığıymış, bize de böylesi yakışır. Siroz olup da burjuva hastalığına tutulacak değildik ya” sözleri, Onun hayatı ciddiye almayışına ve nüktedanlığına dair binlerce örnekten biridir.
O, Anadolu' nun öz evladı olarak, Türk'çe yaşamış, Türkçe söylemiş ve Türk'çe ölmüştür.
Menfaatin, insanları pul ettiği, kul ettiği zamanlarda, arkasına güç devşirmek için en yakın dostlarını gözünü kırmadan harcayan, ideallerini hiçe sayan kalabalıklara inat; eğilmeden, bükülmeden, dosdoğru yaşayan er kişilere şöyle hitap eder Serdengeçti:
"Arkasız yiğitler, arkanız Allah'tır"
10 Kasım 1983`te Hakka yürüyen Osman Yüksel Serdengeçti'yi vefatının sene-i devriyesinde rahmet ve saygıyla anıyorum. Aziz ruhu şad olsun.
Osman Yüksel Serdengeçti’nin Eserleri:
Mabedsiz Şehir, Bu Millet Neden Ağlar, Bir Nesli Nasıl Mahvettiler, Ayasofya Davası, Mevlana ve Mehmet Akif, Türklüğün Perişan Hali, Gülünç Hakikatlar, Kara Kitap, Müslüman Çocuğunun Şiir Kitabı, Radyo Konuşmaları, Akdeniz Hilalindir.
Hüseyin HATIL
https://www.facebook.com/mavininsairi
İnstagram: @mavinin_sairii
Twitter: @mavinin_sairii