TEHCİR EDİLEN ERMENİLERİN GERİ DÖNÜŞLERİ-IV
Sevgili okurlar, aynı başlıklı yazımızın önceki bölümlerinde, 1915 yılında tehcir edilen Ermenilerin 1918 yılının ekim ayından başlayarak 1921 yılının ortalarına kadar devam eden memleketlerine geri dönüşleri ile ilgili süreci, aynı dönemde yaşanan siyasal ve sosyal olaylar ile paralel olarak kapsamlı bir şekilde anlatmıştık. Bugün ise geri dönüşlerle beraber yaşanan Müslüman Muhacirler meselesi ile tehcir esnasında zorunlu göçün dışında tutulan Ermeni kadınlar ve çocukların savaş sırasında ve savaş sonrasındaki durumlarını anlatacağım yazımı okuyacaksınız.
Müslüman Muhacirler Meselesi
Osmanlı Devleti’nin ağır şartlara razı olarak anlaşma imzalamak zorunda kaldığı 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı, felaketle sonuçlanan ve Rumeli’deki toprakların kaybedildiği 1912-1913 Balkan Savaşları ve yenilgiyle çıkılan Birinci Dünya Savaşı sırasında, Balkanlar, Kafkasya, Irak ve Suriye bölgelerinden Anadolu’ya sığınan Müslümanların sayısı oldukça fazladır. 1912-1920 yılları arasında Balkanlar’dan gelen Müslüman mülteci sayısı 413.922 kişidir ve Anadolu nüfusunun içinde önemli bir orana ulaşmıştır[35]
Birinci Dünya Savaşı sırasında Anadolu’da sayıları artan Müslüman muhacirlerin, hükûmet tarafından tehcire tabi tutulan Ermeni ve Rumların bıraktıkları mülklere yerleştirilmeleri doğal bir çözüm gibi görünsede mütarekeden sonra başlayan geri dönüşlerle beraber Müslümanların yerleştirildikleri mülklerden çıkartılıp, evlerin Rum ve Ermenilere iade edilmesi büyük bir sorunu da beraberinde getirmiştir. Göçmen Müslümanlar, geldikleri yerlerde mülklerini öylece bırakmak zorunda kalmışlardır. Birçoğu mallarını ve eşyalarını satamadan, canlarını kurtararak Anadolu’ya iltica etmişlerdir. Dolayısıyla Müslüman muhacirler ne bir gayrimenkule ne de mülk satın alabilecekleri bir maddi güce sahiptiler. Osmanlı Hükûmeti, 3 Mart 1918 tarihinde imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ile önceden kaybedilen ve işgal altında bulunan Kars, Ardahan ve Batum’u yeniden ele geçirmiştir. Bu vilayetlerin Osmanlı Devleti topraklarına geçmesiyle beraber buralarda Ermenilerin çoğalması ihtimali yükselmiş ve muhtemel bir Müslüman-gayrimüslim çatışmasının çıkma olasılığı Hükûmeti endişelendirmiştir. Osmanlı Hükûmeti, olası bir iç çatışmayı önlemek ve bazı yabancı devletlerin Osmanlı topraklarında bir Ermenistan devleti kurma hedefleri doğrultusunda ileride isteyebilecekleri herhangi bir plebisit (halk oylaması) ihtimaline karşı Müslüman nüfusun azalmaması için bazı tedbirler almıştır. Tehcir sebebiyle doğu vilayetlerinde boşalan yerlere anlaşma sonrasında Kafkasya’daki Ermenilerin gelmesini önlemek isteyen hükûmet, bu bölgelere mülteci durumundaki Müslümanları yerleştirmek için çaba göstermiştir. Ancak, önceden anlattığımız gibi Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı Devleti’nin aldığı kararla, tehcir edilen Ermenilerin geri dönmelerinden sonra mülklerinden çıkarılan binlerce Müslüman evsiz kalmış ve bu durum, muhacir Müslümanların yerleşim sorunları ile beraber, yoksulluk, hastalık, asayişsizlik ve nizamsızlık gibi yeni meseleleri ortaya çıkarmıştır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında özellikle doğu vilayetlerinde Müslümanların yerleşim yerleri Ermeni çeteler tarafından basılmış ve birçok Müslüman öldürülmüştür. Katliamlardan kurtulan ve kaçabilenler göçmen durumuna düşmüşlerdir. Balkan savaşlarından başlayarak Türk’ün ulusal bağımsızlık savaşını kazandığı 1922 yılına kadar geçen 10 yıllık süre zarfında Ruslar ve Ermeniler tarafından Doğu vilayetlerinde katledilen ve savaştan dolayı ölen Müslümanların sayısı 1.189.132 kişidir[36]. Justin McCarthy, “Ölüm ve Sürgün” adlı kitabında “Muslims and Minorities” adlı kendi eserindeki hesaplama yöntemini kaynak göstererek, 1912-1922 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin doğu vilayetlerindeki Müslüman nüfus kayıplarının dağılımını şöyle tespit etmiştir[37];
Vilayet : Kayıp Nüfus : Nüfus Kaybının Yüzdesi:
Van 194.167 %62
Bitlis 169.248 %42
Erzurum 248.695 %31
Diyarbakır 158.043 %26
Mamuretülaziz 89.310 %16
Sivas 186.413 %15
Halep 50.838 %9
Adana 42.511 %7
Trabzon 49.907 %4
Toplam 1.189.132 %24
Osmanlı Devleti’nin o dönemdeki mülki taksimatına uygun olarak vilayetlere göre yapılan Müslüman kayıp nüfus dağılımı gerçekte birçok şehri kapsamaktadır. Vilayetlere bağlı sancaklar göz önüne alındığında ölen ve muhacir pozisyonuna düşen Müslümanların sayısının çok geniş bir coğrafyaya yayıldığı anlaşılacaktır.
Ermeni Kadınlar ve Çocuklar
1915 yılında zararlı faaliyetlerinden dolayı tehcire tabi tutulan veya seferberliğe uyarak askere giden Ermeni erkeklerin geride kalan kadınlarına ve çocuklarına Osmanlı Devleti sahip çıkarak himayesi altına almıştır. Kadınlar ve çocuklar genellikle zorunlu göçün dışında tutulmuşlar, birçok bölgede Müslüman aileler tarafından kendi iradeleriyle himaye edilmişlerdir. Nadir de olsa zorla alınan Ermeni kadın ve çocuklar da olmuştur. Tehcirin büyük oranda tamamlandığı 1916 yılının nisan ayında Dahiliye Nezareti tarafından mülki makamlara yayınlanan tamimle, erkekleri zorunlu göçe tabi olmuş veya askerde bulunan veya kendilerine bakacak kimsesi bulunmayan kadınların ve çocukların, Ermenilerin ve yabancıların yaşamadıkları bölgelere dağıtılmaları, yeni yerlerinde geleneklere uygun hareket etmeleri, kadınların yeniden evlendirilmeleri[38], 12 yaşından küçük çocukların yetimhanelere veya maddi durumu iyi olan Müslüman ailelerin yanına verilmeleri istenmiştir. Şayet köylerde zengin aile yoksa küçük çocukların köylülere dağıtılması ve devlet tarafından verilecek belli bir ödenek karşılığında bunlara bakılması emredilmiştir[39].
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra tehcirden geri dönüş ile ilgili çıkarılan kararnamelerde hassas bir konu olan kadınlar ve çocuklar meselesine fazla girilmemiştir. Muhacirin Müdüriyeti bu konuyla doğrudan ilgilenerek, yerel yönetimler ve taşradaki kolları vasıtasıyla, yetimhanelerde ve Müslüman ailelerin yanında bulunan Ermeni çocuklar ile evlenmiş ve din değiştirmiş olan Ermeni kadınların kimliklerinin tespiti için çalışmalar yapmıştır[40]. Yetimhanelerin maddi sorunlar yaşadığı ve kapatılmaya başlandığı 1918 yılının sonlarında, yetimhanelerdeki çocukların varsa aileleri veya isteyen Ermeni cemaatler tarafından alınması için çağrılar yapılmıştır. Müslümanların evlerinde bulunan çocuklar ise ailelerine veya akrabalarına iade edilmiştir[41]. Aileleri veya akrabaları bulunamayan ya da cemaatlerin himayesine almadığı yetim Ermeni çocuklar ise uluslararası yardım komisyonlarına verilmiştir[42]. Bu sırada yetimhanelerde bulunan bazı yetim Türk çocuklarda Ermeni zannedilerek Patrikhane tarafından alınmıştır[43]. Bu dönemde Türk aileler çocuklarını evlerinden dışarıya çıkartmaya korkmuşlardır. Özellikle siyah gözlü çocukların, Müslümanların tehcir döneminde aldığı Ermeni çocuklar iddiası ile alıkonulması endişesi yaşanmıştır. Müslüman erkeklerle evlenerek Müslüman olan Ermeni kadınlara, Ermeni cemaatine dönmek isteyip istemedikleri sorulmuş, bir kısmı akrabalarının yaşadıklarından emin olamadıklarından dolayı bir süredir beraber yaşadıkları kişilerle kalmayı tercih etmişlerdir. Özellikle çocuğu olan Ermeni kadınlar evlenerek ikamet ettikleri evlerden ayrılmak veya kalmak konusunda kararsız kalmışlar ve bu süreç onlar için çok zorlu geçmiştir. Ne kadar sayıda kadının Ermeni cemaatine döndüğüne dair net bir veri olmamakla beraber, çoğunluğunun Patrikhane tarafından teslim alındığı ve eski dinlerine döndükleri kayıtlardan anlaşılmaktadır. İtilaf Devletleri, baştan beri Ermeni kadınlar ve çocuklar meselesi ile ilgilenerek, Ermenilerle ilgili diğer konularda olduğu gibi bu meselede de Patrikhane ile iş birliği içerisinde olmuşlardır. İngiltere başta olmak üzere İtilaf Devletleri, Ermeni kadınların ve çocukların tehcir sonrasındaki durumlarını ve şimdi yapılması gerekenleri içeren bir rapor ile gerekli gündemi oluşturarak, 1919 yılının ocak ayında başlayan Paris Barış Konferansı’nda bu sorunu görüşülecek maddeler arasına almışlardır[44]. Nihayetinde, mütareke sürecinde Ermeni kadınlar ve çocuklar konusu, Osmanlı Devleti için en nazik meselelerden birisi olmuş ve hassasiyet gözeterek çözülmesi gereken konuların başında yer almıştır.
Sonuç olarak; Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilmiş, ekonomisi tamamen çökmüş, harap-bitap düşmüş olarak çıkmış olmasına rağmen, memleketlerine geri dönmek isteyen Ermenilerin geri dönüş yolculuklarında her türlü masraflarını karşılayarak onların iskân edilmelerini sağlamıştır. Osmanlı Devleti, bir taraftan İtilaf Devletleri’nin işgali ve baskısı altında bulunurken diğer yandan binlerce Ermeni ve Rum’un tekrar memleketlerine dönüşlerinin sorunsuz bir şekilde sağlanması ve yerleştirilmeleri için zorlu bir uğraş vermiştir. Tehcir ile ilgili Osmanlı Devleti’nin diğer devletler nezdinde kötü imajını silmek isteyen ve barış görüşmelerinde daha iyi sonuçlar elde etmek için çabalayan Ahmet İzzet Paşa ve Tevfik Paşa hükûmetleri, geri dönüş ile ilgili yapılan yasal düzenlemelerin ve alınan kararların mimarları olarak tarihe geçmişlerdir. Olumsuz hava şartları, yolların ve nakil araçlarının yetersizliği, iaşe darlığı, muhacirlerin iskân edilecekleri yerlerdeki yerleşim sorunları, iade edilecek mallar ve mülkler ile ilgili karşılaşılan problemler ve iskân bölgelerinde evsiz kalan Müslüman muhacirlerin durumları gibi birçok meseleyle karşı karşıya kalan hükûmetler, bu zorlu ve sancılı dönemi en iyi şekilde yönetebilmek için büyük gayret sarf etmişlerdir. Bu dönemde dünyada olanların tersine ve savaş sırasında azınlıklara tatbik edilenlerin aksine bir siyaset izlenerek adalet ve barış tesis edilmeye çalışılmıştır. Osmanlı Devleti, tehcir zamanında din değiştirenlerin isterlerse eski dinlerine dönmelerinin yolunu açmış, geri dönen Ermenilerin kayıt altına alınmış olan mallarının kendilerine iadelerini çok büyük oranda sağlamış, yetim Ermeni çocuklarının aileleri ile mensup oldukları patrikhaneye iadelerini gerçekleştirmiş ve maddi durumu iyi olmayan Ermenilere, her türlü yardımı yaparak, aldığı kararların uygulanması hususunda iradesini ortaya koymuştur.
Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar
[email protected]
Kaynakça
[35] Justin McCarthy; “Ölüm ve Sürgün” (Çev. Fatma SARIKAYA), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2018, s. 181, Tablo:10.
[36] Ömer Lütfi Taşçıoğlu, “Birinci Dünya Harbindeki Türk ve Ermeni Kayıpları”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 19 Sayı: 2 (1-28), 1 Aralık 2017, s.15.
[37] Justin McCarthy, a.g.e., s.265, Tablo 21.
[38] İbrahim Ethem Atnur, “Türkiye’de Ermeni Kadınları ve Çocukları Meselesi (1915–1923)”, Babil Yayıncılık, Ankara, 2005. s.322-323.
[39] Hacer Çelik, a.g.m., s.154.
[40] İbrahim Ethem Atnur, “Tehcirden Dönen Rum ve Ermenilerin İskanı Meselesi”, s.190.
[41] Ali Güler, “Cemiyet-i Akvam ve Türkiye’de Ermeniler ve Rumlar”, Türk Metal Sendikası Yayınları, Ankara, 2001, s.36.
[42] Kemal Çiçek, “Ermenilerin Zorunlu Göçü, 1915-1917”, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2005, s.287.
[43] Zekeriya Türkmen, “İşgal Yıllarında İstanbul’daki Uygulamalar: Mütareke Döneminde Ermeniler tarafından Türk Çocuklarının Kaçırılması ve Hristiyanlaştırılması”, Kök Araştırmalar: Kök Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi, Cilt.2, No.2, Ankara, Güz-2000, s.271.
[44] Ali Güler, a.g.e., s. Vi.
FACEBOOK YORUMLAR