OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA ERMENİ İSYANLARI (1890-1915)-IV
20 Nisan 1915 Van İsyanı
Sevgili okurlar, aynı başlık altında önceki haftalarda üç bölüm halinde anlattığım Ermeni isyanları ile ilgili yazıma Van İsyanı, Osmanlı Bankası Baskını ve II. Abdülhamid’e yapılan suikastı anlatacağım dördüncü bölümle devam edeceğim.
VAN İSYANI
Van Vilayeti, 19’uncu yüzyılın sonu ve 20’nci yüzyılın başlarında Ermeni komitelerinin Anadolu’daki faaliyetlerinin en belirgin görüldüğü yer olmuştur. Ermenilerin, bu bölgede yaptıkları çalışmalar ve özerklik adına yaptıkları tüm eylemler niyetlerini açıkça ortaya koymuştur. 1895 yılında Hınçak çeteleri Van bölgesinde çok güçlü olan Taşnaksütyun’un bünyesine girmişlerdir. Taşnak teşkilatı tarafından Rusya, İran ve Kafkasya üzerinden Van’a çok sayıda silah ve cephane getirilmiştir. Ermeni komitelerinin birleşmesiyle aralarındaki anlaşmazlıkları sonlandıran Ermeni çeteleri, 1895 yılında Ermeni vatandaşlardan vergi adı altında para toplamaya başlamışlardır. Çeteler, topladıkları haraçlarla isyan sırasında kullanmak üzere silah satın almışlardır. Çıkarılacak isyanı organize edecek olan Rus, Bulgar ve Amerikan uyruklu kişiler, Rusya ve İran’dan Van bölgesine geçmişlerdir. İsyan hazırlıklarının ilk safhalarında uhdelerinde Rus silahları bulunduran Ermen asilerin mevcutları 600 kişi civarındadır. Ermeni çeteleri İran ve Kafkaslardan, Osmanlı topraklarına rahatlıkla girip çıkarak pervasızca hareket edebilmişlerdir [49].
1896 Van isyanından önce ayaklanmanın teşvik edilmesinde ve planlanmasında Ermeni kilisesi ile beraber “Van Kartalı” isimli gazete mühim bir rol üstlenmiştir. Van’da bir ihtilali gerçekleştirmek isteyen Ermeniler, “Armenegan” adında bir siyasi parti (komite) kurmuşlardır[50]. İsyanda kullanılacak silahlar, Osmanlı Devleti yöneticilerinin kontrolünden uzak bölgelerde bulunan Manastır ve kiliselerde gizlenmiştir. İsyan hazırlıklarının organize edilmesine ve çete mensuplarının eğitimlerine yardım eden Patrik Mıgırdıç Hrimyan’ın Van’dan gönderilmesinin ardından onun yerine geçen ve Ermenilerin ruhani reisi olan Bogos, Osmanlı Devleti’ne sadık kalmıştır. Ermeniler, dini bayramlarını kutladıkları gün olan 6 Ocak 1896 tarihinde Patrik Bogos’u öldürmüşlerdir. Bogos gibi Ermeni komitelerin isyana dair faaliyetlerine karşı çıkan Akdamar Katagisos’u da Ermeni çeteler tarafından katledilmiştir [51].
1895 yılından başlayarak isyan planlarını uygulamak için çalışmalarını hızlandıran, zaman zaman askerlere pusu kuran, münferit cinayet suçları işleyen Ermeni komiteleri, 1 Haziran 1896 tarihinde Van isyanını başlatmışlardır. İsyana destek vermeyen Ermenilere baskı yapan ve tehdit eden isyancılar, 3 Haziran gece yarısı Van bağlarında devriye görevini icra eden askerlere saldırmışlardır. Asilerin açtığı ateşte Yüzbaşı Recep Efendi ile bir er ağır şekilde yaralanmıştır. Bu olayla eş güdümlü olarak aynı tarihte bağlar mevkiinde Ermenilerin evlerinden Müslümanlara ateş edilmiştir. Güvenlik güçleri tarafından asilere karşılık verilerek olaylara müdahale edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin bölgede bulunan idari ve askeri yetkilileri tarafından yabancı ülkelerin konsolosları aracılığıyla, Ermeni asilere, silahlarını bırakmaları ve isyana son vermeleri çağrısı yapılmıştır. Ermeniler, silah bırakma teklifini kabul etmeyerek isyana devam edince 8 Haziran’da yeniden çatışmalar başlamıştır[52].
10 Haziran’da İran’a doğru kaçan 780 silahlı Ermeni isyancının bir kısmı güvenlik güçleri ile girilen çatışmada ölmüştür. Askerden kaçan 286 asi ise Cermeliye’ye bağlı Salhane köyüne baskın yapmıştır. Asilerden, Van ve Çatak’a kaçanlar, oradaki güvenlik güçlerine teslim olmuşlardır. Van merkezinde Ermeni isyancılar ve askerler arasında çatışmalar sürerken, Van’ın kazaları ve köylerindeki Ermeniler, Müslümanlara saldırmaya başlamışlar ve yakaladıklarını çoluk çocuk demeden katletmişlerdir. 24 Haziran’a kadar devam eden Ermeni ayaklanmasında; 418 Türk ve 1715 Ermeni isyancı ölmüş, 363 Türk ile 71 Ermeni’de yaralanmıştır[53].
Ermeni komitelerinin Van’da yaptığı isyan hazırlıklarından Osmanlı Devleti’nin haberdar olmaması mümkün değildir. Zaten isyandan önce muhtemel bir ayaklanmayı önlemek ve asayişi temin etmek maksadıyla Sadettin Paşa, Van’a gönderilmiştir. Sadettin Paşa, Van’da bulunan Ermenilerin ileri gelenleri ile ruhani liderlerini toplamıştır. Onlara, devletin kendilerine gösterdiği hoşgörüyü ve bu topraklarda huzur içerisinde yaşadıklarını hatırlatarak, sadakat ve vefa göstermelerini istemiştir. Sadettin Paşa’nın anlayışlı yaklaşımı ve nasihatleri karşılığını bulmadığı gibi Ermeniler aksine reaksiyon göstermişlerdir. Sadettin Paşa bu durumu şu sözlerle ifade etmiştir, “Teklifler boşa gider, aksine bu da yetmiyormuş gibi daha büyük gayreti çıkaracakları isyan için gösterirler”[54].
Aynı yıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı bölgelerinde bulunan ekalliyetlerin çıkarttığı isyanlarda olduğu gibi Ermeni komitelerinin de Avrupa’nın desteğini sağlayarak Doğu Anadolu’da özerklik kurmak amacıyla başlattıkları Van isyanları; Taşnak ve bu bölgede onun bünyesine giren Hınçak komite mensuplarının Ermeniler üzerinde yaptıkları tahrikler, tacizler ve tehditler sonucunda meydana gelmiştir. İngilizlerin Van konsolosu Williams, Van isyanı ile ilgili raporunda, “Ermeni komitelerini defalarca uyardığını, ancak komitecilerin sürekli yaptıkları tahrikler sebebiyle isyanın çıktığını” söylemiştir[55]. 1 Haziran’da başlayan Van isyanı askeri birliklerin müdahalesiyle sonlandırılmış, ancak 1896 yılının Ekim ayına kadar Ermeni asiler, Van ve civarında zaman zaman karışıklıklar çıkarmışlardır. Ermenilerin Van bölgesindeki gizli faaliyetleri, katliamları ve suikastları, Birinci Dünya Savaşı öncesine kadar devam etmiştir.
Ermenilerin savaş öncesi huzuru ve asayişi bozmaya yönelik faaliyetleri, bir taraftan Ermenilerle Kürtler arasında uzlaşma ortamı oluşturmaya çalışan, diğer taraftan da Avrupa’nın baskısını üzerinde hisseden Osmanlı Devleti için yönetilmesi zor bir durumu ortaya çıkmıştır. Ermeni komitacılar, Rusya ve Avrupa’nın Osmanlı Devleti üzerinde baskı kurması yoluyla istediklerini elde edemeyeceklerini anlayarak, Van ve civarında silahlı ayaklanmaları başlatmışlardır. Osmanlı Devleti’nin seferberlik ilan ettiği 03 Ağustos 1914 tarihinden sonra; Van’da Ermenilerin faaliyetleri hızlanmış ve Rusya ile hem askeri hem de siyasi iş birliğini arttıran girişimleri çoğalmıştır. 20 Nisan 1915 tarihinde bütün hazırlıklarını tamamlayan Ermeni isyancılar aynı anda silahlarını ateşleyerek Aram Manukyan komutasında Van isyanını başlatmışlardır. Ermenilerin isyanları önlenemez derecede tehlikeli seviyelere çıkmış ve cephedeki Osmanlı ordusu için handikap oluşturmuştur. Durumun vahametini tespit eden Van Valisi Cevdet Bey, hükûmete, çok gizli olarak çektiği telgrafta, Şitak (Çatak) ilçesinde çıkan isyanın büyüyerek yayıldığını, bölgedeki çatışmaların ve Ermeni saldırılarının çok ciddi boyutlara ulaştığını bildirmiştir[56].
Ruslarla iş birliği yapan Ermeniler, 8 Mayıs 1915’te Van merkezinde ve çevresinde tüm güçleriyle Müslümanlara karşı saldırıya geçmişlerdir. Ermeniler, kışlaları, hükûmet konağını, okulları, camileri ve memurların kaldığı evleri yakıp yıkmışlardır. Durum öyle bir hal almıştır ki; Van’ın Osmanlı Devleti idaresinde kalması ve bu bölgede Müslümanların can güvenliğinin sağlanması imkansızlaşmıştır. Önlem alınmadığı takdirde bütün Müslümanların katliama uğraması kaçınılmaz hale gelmiştir[57]. İçinde bulundukları şartları değerlendirerek hızlı bir şekilde kararını veren Vali Cevdet Bey, Müslüman halkın daha güvenli olan iç kısımlara göç ettirilmesi talimatını vermiştir[58].
Van’ı boşaltmasından dört gün sonra Rus öncü kollarının katılmasıyla komitacılardan Vartan, Hamazasb, Ermeni gönüllü birlikleri komutanlarından Antranik, General Nazarbekyan, Silikyan ve Dero komutasındaki Ermeni alayları ve Rus General Nikolayev’in emrindeki silahlı kuvvetler Van’a girmişlerdir[59].
Ermenilerin sevke tâbi tutulmasına sebep olacak son ve en önemli olay, Van’daki Ermeni isyanıdır. Osmanlı Hükûmeti, “Geçici Sevk ve İskân” kanununun yürürlüğe girmesiyle başlayan Ermenilerin zorunlu göçünün, belirli bir düzen ve güvenlik içinde gerçekleşmesi için büyük bir özen göstermiş, mevcut savaş koşullarına rağmen gereken tüm önlemleri almaya çalışmıştır. Van’da isyan ve şehrin Rus ve Ermenilerce işgali süresince meydana gelen hadiseler büyük bir yıkıma ve düzeltilmesi zor sosyal sorunlara sebep vermiştir. Savaşın başlamasından sonra çıkan isyanlar ve işgal sırasında, bölgeden, Diyarbakır, Bitlis ve Musul’a göç eden Van ahalisi Müslümanlarının %80’i yollarda çeşitli nedenlerle yaşamlarını yitirmişlerdir. Ön yargılı ve taraflı batı kamuoyu hep Ermenilerin kayıplarından ve vahim bir tablodan söz ederler, ancak elimizdeki veriler ve istatistikler Müslümanların ölüm sayısının daha acı boyutlarda olduğunu göstermektedir Bir karşılaştırma yapılırsa; savaş öncesinde Van’da yaşayan 313.000 Müslüman’dan isyan ve işgalden sonra geriye sadece 119.000 Müslümanın kalabildiğini görmekteyiz[60].
Osmanlı Bankası Baskını
Osmanlı Bankası baskını Avrupa’nın dikkatini çekmek için Ermeni komiteciler tarafından özellikle yapılmış bir eylemdir. Eylem için Osmanlı Bankası’nın seçilmesinin sebebi; İngiliz ve Fransız sermayesi ile kurulması ve yöneticilerinin yabancı uyruklu olmasıdır. Osmanlı Bankası baskınının bir diğer özelliği ise dünya tarihindeki “ilk siyasi terör eylemi” olmasıdır[61].
14 Ağustos 1896 tarihinde öğlen saatlerinde, 26 Taşnak komitesi mensubu üzerlerindeki silahlar ve bombalarla Osmanlı Bankası’na baskın düzenleyerek 150 kişiyi rehin almışlardır. Rus Büyükelçisi baş tercümanı Maksimof aracılığıyla isyancılarla Osmanlı Devleti yetkilileri arasında iletişim sağlanmıştır. Bankada yatırımları olan diğer ülkelerin elçileri de zarara uğrayacakları korkusuyla baskını sonlandırmak için girişimlerde bulunmuşlardır. Baskın yapan teröristler, Ermenilerin öldürülmesine son verilmesini ve Ermenistan adını verdikleri bölgelerde ıslahat yapılmasını istemişlerdir. Asiler, taleplerinin yerine getirilmemesi halinde bankayı bombayla havaya uçuracakları tehdidini savurmuşlardır. II. Abdülhamid isyancıların kendine iletilen isteklerine karşı acele etmeyerek beklemede kalmıştır. Araya giren yabancı ülkelerin elçileri tarafından Ermeni teröristlere isteklerinin yerine getirileceği teminatı verilerek bankayı terk etmeleri sağlanmıştır. Bu sırada İstanbul’un diğer bölgelerindeki Ermeni komiteciler, silahlarını gizledikleri yerlerden çıkartarak, önlerine çıkan Türkleri öldürmeye ve etrafı bombalamaya başlamışlardır. Türklerin telaşa düşmesi ve kendilerini koruma güdüsü ile karşılık vermeleri üzerine çatışmalar çıkmış ve olaylar büyümüştür.
Osmanlı Bankası baskını ve sonrasında meydana gelen olaylarda ölen insan sayısı batılı kaynaklara göre beş bin ile otuz bin arasında değişmektedir. Osmanlı Zaptiye Nezareti’nin raporuna göre; ölen Ermeni asilerin sayısı 1246 olup; Müslümanlardan ise 26 kişi ölmüş ve 38 kişi yaralanmıştır[62]. Ermeni teröristlerin Osmanlı Bankası baskını amacına ulaşmış ve olaylar Avrupa’nın dikkatini çekmiştir. Rus elçisinin ve diğer devletlerinin girişimiyle, baskını yapan komiteciler yargılanmadan, limanda bulunan İngiliz gemisi ile Fransa’ya götürülmüşlerdir[63].
II. Abdülhamid’e Suikast
Taşnak Komitesinin 1904 yılında Sofya’da yaptığı toplantıda II. Abdülhamid’e suikast yapma kararı alınmıştır. Yapılan plan doğrultusunda suikastı gerçekleştirecek komitecilere İstanbul Polonezköy’de eğitim verilmiş ve silah atış talimleri yaptırılmıştır. Komiteciler, silah ile ateş etmek suretiyle suikastı gerçekleştirmenin zor olacağı konusunda fikir birliğine vararak, bombalama yoluyla II. Abdülhamid’i öldürmeyi planlamışlardır. 21 Temmuz 1905 tarihinde II. Abdülhamid’e Cuma selamlığı sırasında suikast girişiminde bulunulmuştur. Ancak, Padişahın, Yıldız Hamidiye Camii dışına çıkışında yaptığı sohbetin uzaması ve bombanın patlatılmasının planlandığı saatten sonra dışarı çıkması, suikastı sekteye uğratmış ve Ermenilerin Padişahı öldürme girişiminin başarısız olmasını sağlamıştır[64]. Ermeni komitelerinin suikast girişiminin sebebi; Avrupa’ya seslerini duyurmak ve muhtariyet isteklerini gerçekleştirmek olduğu kadar, II. Abdülhamid’i, Ermeni Devleti kurmanın önünde bir tehdit ve engel olarak görmeleridir.
Beşinci bölümle DEVAM EDECEK.
:
Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar.
Kaynakça
[49] İhsan SAKARYA, “Belgelerle Ermeni Sorunu”, Genelkurmay ATASE Yayınları, Ankara, 1984, s. 119.
[50] Erdal İLTER, a.g.e., s.52.
[51] Faiz DEMİRCİOĞLU, “Van'da Ermeni Mezalimi (1895-1920)”, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını Ankara, 1985, s. 14- 15.
[52] Mustafa GÜL, “1896 Van Ermeni İsyanı ve Sonrasındaki Gelişmeler”, OTAM, Ankara Üniversitesi, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 1997, Cilt:8 sayı:8 s.143.
[53] Kamuran GÜRÜN, a.g.e., 162-163.
[54] Ergünöz AKÇORA, “Van ve Çevresindeki Ermeni İsyanları (1896-1916), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1994, s.80.
[55] Cevdet KÜÇÜK, a.g.e., s.140.
[56] Bülent BAKAR, a.g.e., s.68.
[57] Dilek AKGÜMÜŞ, “Birinci Dünya Savaşı Sırasında Ermeni Ayaklanmaları”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Cilt:12, Sayı: 23, 2013/1, s.35.
[58] İhsan SAKARYA, a.g.e., s.214-215.
[59] Dilek AKGÜMÜŞ, a.g.e., s.36.
[60] Justin MCCARTHY ve diğerleri, “The Armenian Rebillion at Van”, Utah Series in Turkish and Islamic Staudies, The University of Utah Press Salt Lake City, 2006, s. 246.
[61] Şahin DOĞAN, “Rus Arşiv Belgeleri Işığında 1896 Osmanlı Bankası Baskını”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2020, sayı:50, s.34.
[62] Şahin DOĞAN, a.g.e., s.346.
[63] Bülent BAKAR, a.g.e., s.41.
[64] M. Sadi KOÇAŞ, “Tarihte Ermeniler ve Türk Ermeni İlişkileri”, Kastaş Yayınları, İstanbul, 1990, s.182-183.
FACEBOOK YORUMLAR