Hüseyin ALPASLAN

Hüseyin ALPASLAN

[email protected]

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE MİLLİ EKONOMİ

26 Şubat 2021 - 11:20 - Güncelleme: 26 Şubat 2021 - 22:10


Cumhuriyet’in kuruluşunun onuncu yılında ekonominin                                               
gelişimine dair bir fotoğraf. 29 Ekim 1933[9].


MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE MİLLİ EKONOMİ

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından işgal edilen Anadolu, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Türk vatanperverlerin azim ve kararlılığı ile girişilen zorlu mücadelenin ardından yapılan İstiklal Savaşı ile düşmandan temizlenmiştir. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Türk’ün zaferi ve Türkiye’nin tapusu olan Lozan Barış Antlaşması’nın 23 Ağustos 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından onaylanmasından itibaren 6 hafta sonra Lozan Barış Antlaşması’nda yer alan “Türkiye Topraklarının Boşaltılmasına İlişkin Protokol” ve açıklama[1] gereğince işgal devletleri 6 Ekim 1923 tarihinde İstanbul’u ve Boğazları tamamen terk etmişlerdir.
29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Cumhuriyet ile toplumun çağdaşlaşması ve milli devlet olma yolunda çalışmalara başlanmıştır. Düşmanla yapılan savaş kazanılmıştır, şimdi ekonomik esaretten kurtularak gerçek bağımsızlığa ulaşma zamanıdır. Ancak, uzun yıllar boyunca batılı devletlere imtiyaz sağlayan kapitülasyonlar ve ikili ticaret antlaşmalarıyla emperyalizmin sömürgesi haline gelen Osmanlı İmparatorluğu’nda Balkan ve Birinci Dünya Savaşları’yla beraber her alanda yokluk ve yoksulluk zirveye çıkmıştır. 1923 yılına gelindiğinde sanayi ve teknolojide başka ülkelere bağımlı bulunan ülkenin tek gelir kaynağı tarımdır. Ülkede mili sermaye, milli sanayi hatta milli bir burjuvazi dahi yoktur.
Mustafa Kemal için ekonomi; ulusun kalkınması için hayati öneme haiz, doğrudan halkın refahını ve geleceğini belirleyecek bir gerçek ve ihmal edilemeyecek kadar önemli bir meseledir. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, ekonominin ülkenin her alanına etki eden kıymette olduğunu şu sözleriyle ifade etmiştir. “Hayat demek, ekonomi demektir”[2].
Mustafa Kemal, dünyada mevcut ekonomik sistemlerle ilgili nasıl bir yol ve yöntem izleneceği konusunda iktisatçılardan aldığı bilgiler ve yaptırdığı çalışmalardan sonra; ne sosyalist sistemi ne de liberalizmi tercih etmeyerek; Türkiye’nin kalkınarak hızlı bir şekilde geri kalmışlıktan ve ekonomik darboğazdan kurtulması amacıyla farklı bir yol izlemeye karar vermiştir. “Özel girişimciliğe yer veren, ancak kapitalist olmayan; devletçiliği öne çıkaran, ancak sosyalist olmayan ya da her ikisi de olan bir ekonomik kalkınma modeli”[3] ile üretime dayalı bir kalkınmayı hedeflemiştir. Tamamen Türkiye’ye has bir karakteristiği olan bu ekonomik modelin merkezinde devletçilik yer almıştır. Bu doğrultuda beş yıllık sanayi planları hazırlanarak uygulamaya konulmuştur.

Milli Tarım Ekonomisi
            Özellikle 19’uncu yüzyılda Anadolu’nun birçok yerinde verimli topraklar yabancılara satılmıştır. Türkler babadan kalma ilkel usullerle tarım yapıyordu. 1927 yılında 1 milyon 187 bin karasaban 211 bin demir pulluk bulunuyordu[4]. Tarım alanında bilgisizlik, öşür(aşar) vergisi[5] ve mültezimler[6] köylüyü borçlu, yoksul ve tarım yapamaz bir duruma getirmişti.
1923’ten sonra tarımı kalkındırmak ve millileştirmek maksadıyla yapılan belli başlı hamleler şöyledir;

  • 1925’te öşür(aşar) vergisi kaldırıldı

  • Tohumluk alımında gümrük vergisi kaldırıldı

  • Çiftçiye faizsiz uzun vadeli krediler verildi

  • Orta dereceli tarım okulları, yüksek Ziraat Mektebi ve Veterinerlik Enstitüsü açıldı

  • İpekböcekçiliği okulları ve enstitüsü açıldı

  • Yurt dışına tarım eğitimi almak için öğrenciler gönderildi.

  • Traktör kullanan çiftçilere mali ve eğitici destek yardımı getirildi

  • Ülkenin birçok ilinde tohum ıslah istasyonları kuruldu

  • Zirai Kredi Kooperatifleri kuruldu ve teşvik edildi

  • Hayvan iyileştirme kanunu çıkartılarak çiftlikler kuruldu.

Tarımda yapılan hamleler kısa sürede sonuçlarını verdi. Buğday, tütün, üzüm, pamuk, fındık ve incirde 4 yıl içerisinde  %100’leri geçen üretim yapılarak yarısı ihraç edildi.

Milli Sanayi ve Üretim Ekonomisi
            1923 yılında ülkede birkaç silah atölyesi ile iki tane dokuma fabrikası dışında üretim yapan bir tesis bulunmuyordu. Ülke, batı’nın pazarı haline gelmiş, yerli sermaye hiç yoktu. Ülkenin sanayide kalkınmasının yolu ulusal üretim ile büyüme hamlesinden geçiyordu. Üretimi esas alan sanayi hamlelerinin bir kısmı şunlardır;

  • Yerli sanayi ve ticareti koruyan gümrük vergileri düzenlemeye sokuldu

  • 1926’da Alpullu ve Uşak şeker fabrikaları açıldı

  • 1927’de önce “Sanayi Teşvik Kanunu”, sonra “Milli Sanayi Teşvik Kanunu” çıkarıldı

  • 1929 yılında dünyada yaşanan ekonomik buhran üzerine devletçilik politikası daha etkin rol aldı

  • 1933 yılında Sümerbank kuruldu

  • 1933’te “Petrol Arama ve İşletme İdaresi” kuruldu

  • 1933’de “Altın Arama ve İşletme İdaresi” kuruldu

  • Yeraltı kaynaklarından yararlanmak maksadıyla 1935’te Etibank kuruldu

  • 1935’te Maden aramaları yapmak ve üretime geçirmek için  “Maden Tetkik Arama Enstitüsü” kuruldu

  • 1936 yılında Çubuk Barajı açıldı

  • 1923-1938 yılları arasında ülkenin 22 şehrinde ve bazı yörelerde sanayi tesisleri, demir çelik, silah sanayi ve teknoloji alanında üretim yapan fabrikalar kuruldu

  • 1938 yılına kadar ülkenin birçok şehrinde çimento, deri, kundura, şeker, çeltik, iplik ve çini fabrikaları kuruldu[7].


Toprak sanayii, madencilik, gıda sanayii, kimya sanayii ve makine sanayii kollarında yapılan yatırımlar neticesinde; tekstil, maden kömürü, çimento, kösele, mensucat, şeker, un, sabun, kereste, cam ve dokuma gibi ürünlerde büyük oranlarda artışla üretim gerçekleştirildi[8].

Milli Ulaşım ve Bayındırlık Ekonomisi
1923’te savaşların yükünü taşımış, imardan yoksun Anadolu şehirleri; dar ve çamurlu sokaklarında dolaşan yoksul insanlarının görüntüsü içerisinde; yollar, parklar, sosyal alanlar ve ticaret merkezleri gibi kavramlardan uzak bir durumdaydılar. Şehirlerarası karayollarının yetersiz olması, mevcut olan toprak ve dar yolların kış aylarında doğaya yenik düşmesi ile ulaşım yapmak çok zor oluyor ve zaman alıyordu. Ülkede pazarın canlanması, ürünlerin taşınması için yol ve motorlu araçlara ihtiyaç vardı. Bu sorunları çözmek maksadıyla yapılan icraatlardan bir kısmı şunlardır;

  • 1925’te “Yol Mükellefiyet Kanunu” çıkartılarak 18-60 yaş arası erkeklere yılda 6-12 gün arasında yol inşaatlarında çalışma sorumluluğu getirildi

  • 1925’te “Türk Hava Kurumu” ve “Kayseri Uçak Fabrikası” kuruldu

  • 1926’da Kabotaj Kanunu çıkartıldı, Denizbank kuruldu ve limanlar devletleştirildi

  • 1926’da Eskişehir’de uçak bakım atölyesi açıldı

  • 1926 yılına kadar 27 bin 850 km. yol iyileştirmesi yapıldı

  • 1932 yılına kadar 1701 km. Karayolu yapıldı

  • 1933 yılına kadar birçok köprü, sulama kanalı, su bendi, ırmak ve çay iyileştirmesi yapıldı

  • 1933’e kadar 2213 km. 1938’e kadar 3038 km. yeni demir yolu yapıldı

  • 1933’te “Türk Hava Yolları Devlet İşletme İdaresi “kuruldu

  • Sivil havacılığa destek verildi, 1933’te sivil havacılık uçak sanayi kuruldu ve yolcu uçağı üretildi. Sivil havacılık çalışmalarına 5 uçakla başlandı.


Üretilen malların pazara zamanında ulaştırılması ve hızlı bir şekilde ihraç edilmesi maksadıyla ulaşıma önem verilmiş ve kısa zamanda ülke demir ağlarla örülmüştür. Mustafa Kemal Atatürk; geleceği göklerde görmüştür. Türkiye’nin şaşırtıcı bir hızla havacılıkta ileri ülkeler seviyesine çıkmasına, uçak üretmesine, fikri ve fiili önderlik yapmış ve yüksek dehası ile öngörüsünü bir kez daha ispatlamıştır.

Sonuç
            Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında TBMM’de  konuşulan konulardan birisi de ekonomik bağımsızlık ve ülkenin düştüğü durumdan ayağa kalkarak en kısa şekilde nasıl kalkınması gerektiğine dair izlenecek yolun belirlenmesidir. 1923’te yapılan İzmir İktisat Kongresi’nde ekonomide stratejileri belirlemek ve yapılacakları kararlaştırmak için tüccar, işçi, sanayici ve çiftçi gruplarıyla toplantılar yapılmıştır.
            Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’nin kalkınması için sanayi başta olmak üzere birçok alanda önemli hamleler ve yatırımlar yapılmıştır.1929 yılında tüm dünyada yaşanan ekonomik buhranın etkisiyle Türkiye ekonomisinde de sıkıntılar olmuş ve bunun üzerine devlet ekonominin her alanına müdahale etmiştir. 17 Nisan 1934 tarihinde Türkiye'de  yürürlüğe giren (1934-1939 yılları) Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ile önemli sanayi hamleleri yapılmış ve birçok fabrika açılmıştır. İkinci Beş Yılık Sanayi Planı, İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla uygulanamamıştır.
            Mustafa Kemal Atatürk; tüm ülkede ekonomik kalkınmayı ve özellikle sanayileşmeyi gerçekleştirerek gerçek anlamda bağımsızlığı kazanmayı bir milli dava olarak görmüştür. Çağının liberal ve sosyalist sistemlerini körü körüne taklitten kaçınmıştır. Türkiye’ye özgü ekonomik modellerle kalkınmayı, en kısa zamanda müreffeh ülkeler seviyesine çıkmayı hedeflemiş ve bu hedefe yürürken devletin kayıtsız kalmasına razı olmamıştır.
Sağlıcakla kalın…
____________________:
Hüseyin ALPASLAN; Tarihçi- Yazar. [email protected]
[1] İsmail SOYSAL; “Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları I. Cilt”, s.212, Türk Tarih Kurumu, 2000, Ankara
[2] Arı İNAN; “Eskişehir-İzmit Konuşmaları”, s.191, Kaynak Yayınları, 1982, Ankara.
[3] Metin AYDOĞAN; “Atatürk ve Türk Devrimi”, s.309, İnkılâp Kitapevi Yayın, 2017, İstanbul.
[4] Metin AYDOĞAN; “Atatürk ve Türk Devrimi”, s.338.
[5] Öşür (Aşar); “Eskiden toprak ürünlerinden alınan onda bir oranındaki vergi” TDK Sözlük.
[6] Mültezim; “Osmanlı toprak sisteminde açık arttırma usulüyle belirli eyaletleri (özellikle merkeze uzak) kiraya vermeye iltizam, İltizam sahibi olan kişiye de Mültezim denirdi,” https://www.tukcebilgi.com
[7] Yahya Sezai TEZEL; “Cumhuriyet Döneminin İktisat Tarihi”, s.286, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1994, İstanbul.
[8] Feridun ERGİN; “Atatürk zamanında Türk Ekonomisi No; 1”, s.50-51, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları, 1977, İstanbul.
[9] Tarihten Esintiler.com.

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum