KARADENİZ’İN KUZEYİNDE YAŞAMIŞ KADİM TÜRK KAVİMLERİ-II
Sevgili okurlar, geçen haftaki yazımda, aynı başlık altında; Kimmerler, İskitler (Sakalar) ve Avrupa (Batı) Hun Devleti’ni sizlere anlatmıştım. Bu haftaki yazım ise ikinci bölümle kaldığı yerden devam edecek olup, Türk kavimleri olan; Avarların, Hazarların ve Bulgarların kısa tarihlerini okuyacaksınız;
Avarlar
Hunlardan sonra, Karadeniz’in kuzeyi, Balkanlar ve Orta Avrupa’da hâkimiyet sağlayan Avarların kökleri; 350 yıllarına kadar dayanmaktadır. Ana Hun kütlesinden ayrılarak, Maveraünehir ve Soğdiana bölgesinde Ak Hun Devleti’ni ((Bizans kaynaklarında Eftalit, Çin kaynaklarında Ak Hiung-nu, Hint kaynaklarında ise Sveta-Hūna olarak geçmektedir) kuran Avarlar, Göktürklerin yükselişi üzerine batıya doğru göç etmişlerdir. Bu göç hareketi Karadeniz’in kuzeyinden Orta Avrupa’ya kadar sürmüş ve burada devletlerini kurmuşlardır. Avarların, Göktürklerin 552 yılında yıkarak hakimiyetlerinden kurtuldukları Moğol kökenli “Juan-Juan” devletiyle bir ilgisi yoktur [1].
550 yılından sonra Karadeniz’in kuzeyinde yaşayan kavimleri mağlup ederek, Volga ve Tuna arasında yaşayan Türk boylarını hakimiyeti altına alan Avarlar; hızla ilerleyerek kısa sürede Orta Avrupa’nın topraklarını ve kalelerini ele geçirmişlerdir. 560 yıllarında Dinyester, Karpatlar ve Tuna nehri havzasında hâkim duruma gelmişler ve Slavlar üzerinde tahakküm kurmuşlardır[2].
560 yılından sonra önderleri olan Bayan Han zamanında Orta Avrupa’da kudretli bir devlet haline gelmişler ve Don Nehri’nin güney batısından Kuzey Kafkaslara ilerleyerek sınırlarını uzatmışlardır. Çin sınırından Orta Avrupa’ya kadar uzanan sahada iki Türk kavminin hâkimiyetini gördüğümüz bu dönemde, Karadeniz’in kuzeyinin doğu kısımları Göktürklerin, batı kısımları ise Avarların hakimiyeti altına girmiştir[3].
Orta Avrupa ve Karadeniz’in kuzey batısında hakimiyet kuran Avarlar, bu sefer gözlerini Doğu Roma Devleti’ne dikmişler ve Trakya’ya kadar Bizans topraklarını istila etmişlerdir. 626 yılında Konstantinopolis’i kuşatan Avarlar, Bizans’ın savunmasını ve direncini kıramayarak etkilerini kaybetmişlerdir. 650’li yıllardan sonra Karadeniz’in kuzeyinde bulunan Bulgar Devleti’nin güçlenmesi ile batıya doğru çekilmek zorunda kalmışlardır. Bundan sonra Franklarla bir süre savaş halinde olmuşlardır. 796 yılında başlayan Frank-Avar savaşlarının sona erdiği tarih olan 805’de; Büyük Karl (Şarlman) tarafından, Avarların hakimiyetine son verilmiştir.
Frankların katliamlarından kurtulan Avarlar, 863 yılına kadar Franklarla mücadele etmişler ancak başarıya ulaşamamışlardır. Avarlar askeri gücünü tamamen kaybettikten sonra Franklar, Hırvatlar, Sırplar, Macarlar ve Bulgarlar arasında eriyerek tarih sahnesinden silinmişlerdir[4].
Hazarlar
Karadeniz’in kuzeyine doğudan gelen ve Türk kökenli bir halk olan Hazarlar, 626-1000 yılları arasında Avrupa’nın doğusunda derli toplu, düzenli devlet kuran ilk kavimdir[5]. Hazar’ın kelime anlamı “Sabar” gibi serbest dolaşan gezen demek olup; Hazarlar ağırlıklı olarak İtil boyunda yaşamakta ve çeşitli Türkçe lehçelerinde konuşmaktaydılar [6].
Hazarların yaşadıkları coğrafyanın; Çin’den Kuzey Avrupa’ya kadar olan ticaret yollarının kesişim noktasında bulunması, dört büyük nehrin havzasını teşkil etmesi nedeniyle jeopolitik ve stratejik öneme haiz konum kazanan Hazar Devleti, bu bölgede çok uzun süre hakimiyet kurmuştur. Bu elverişli coğrafi şartlar; Hazarlarda, ticaretin büyümesini, yerleşik hayatın gelişmesini ve ekonomik refahı sağlamıştır. 622 yılında Hazarlar, Göktürk Devleti’ne bağlı ve henüz müstakil olmayan bir devlet olarak Sasanilere karşı Bizans’a yardımda bulunmuşlardır. Göktürk Devleti’nin Çin egemenliği altına girmesinden sonra bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesinde yerlerini almışlardır.
Hazarlar, kısa sürede Karadeniz’in kuzeyi, Kuban’ın akarsu havzası, Karadeniz sahilleri ve Kırım’ı hakimiyetleri altına almışlar ve bulundukları konum ve komşuluk münasebetiyle dönemin güçlü devletlerinden Bizans ile ilişkilerini yoğunlaştırmışlardır[7]. Bizans ile ilişkiler akrabalık münasebetine dönüşerek iki Hazar Prensesi Bizans İmparatorları ile evlenmiştir. Doğu Roma İmparatoru IV. Leon (775-780) annesinden dolayı Hazar Leon olarak anılmıştır[8].
Hazar Hanlığı’nda ticaretin zirve yaptığı ve ekonomik olarak en güçlü olunduğu 8’nci yüzyılda, Yahudi tüccarlar Hazar topraklarına göç etmişlerdir. Hazar halkı Gök Tanrı inancına sahiptiler ancak yönetici sınıfı Yahudilerin ticaretteki maharetleri ve etkisiyle Museviliğin Karay[9] mezhebine girmişler ve halkı bu inancın kurallarına göre yönetmeye çalışmışlardır[10]. Günümüzde Kırım ve Polonya’da yaşayan, dilleri Türkçe, dinleri Yahudilik olan Karaimler, Hazar Türkleri’nin devamıdır[11].
Hazarların, Araplarla yaklaşık yüzyıl süren bir mücadelesi olmuştur. Halife Osman (644-656) ve Emeviler zamanında (Halife I. Velid (705-715) döneminde) yapılan Arap saldırılarında Derbent aşılarak Hazar’ın başkenti Belencer’e kadar ilerleyiş devam etmiş olsada, Arap Ordusu Hazarlar tarafından geri püskürtülmüştür. 730 yılında Azerbaycan topraklarından çıkarılan Arapların sonraki tüm taarruzları ise Kafkaslar’da durdurulmuştur.
Abbasiler döneminde yumuşayan Arap-Hazar ilişkileri; Hazarların, 764 yılında Tiflis’i, 799 yılında Ermenistan’ı ele geçirmeleri ile beraber yeniden farklı bir yöne evrilmiştir. İslam İmparatorluğu’nun en güçlü olduğu, Asya ve Afrika’da durdurulamadığı bir dönemde; Arapların, Hazarların topraklarında hakimiyet kuramamaları, Hazarların, Çin ve Doğu Roma kadar büyük ve güçlü bir devlet teşekkül ettiğini göstermektedir[12].
Hazarlar, 10’ncu yüzyılın ikinci yarısına kadar Doğu Avrupa’nın en güçlü devleti olmaya devam etmiştir. Zamanla ekonominin bozulması, askerlerin maaşlarının ödenmemesi, iç karışıklıklar nedeniyle güçleri azalan Hazarlar, Karadeniz’in kuzeyinde yoğun bir şekilde Slavların saldırılarına maruz kalmışlardır.
965 yılında Rusların, Don boyu, Kuban bölgesi ve Tama Tarhan şehrini işgali ve Kıpçakların, Harezm, Türkistan bağlantısını keserek ticarete darbe vurmaları üzerine iyiden iyiye zayıflayan Hazarlar; 11’nci yüzyılda Kuman-Kıpçak taarruzları ve baskısı altında dağılarak diğer kavimlerin arasında erimişlerdir. Karaim Türkleri ve Kafkaslarda yaşayan Karaçaylar, Hazarların kalıntıları olarak varlıklarına devam etmektedirler[13].
Bulgarlar
Son yıllarda yapılan arkeolojik araştırmalar ile Ön-Bulgar dil kalıntıları ve mezar taşlarındaki kitabelerden elde edilen bulgular; Bulgarların[14] bir Türk kavmi olduğunu ortaya çıkartmıştır[15]. Çin kaynaklarında, Bulgarların Karadeniz’de görüldükleri 7’nci yüzyıldan önceki tarihlerde (2 ve 3’ncü yüzyıllarda) Sibirya’dan Orta Asya’ya göç eden Hun kitleleri arasına karıştıklarını ve atalarının “On-Ugor” (On-Oğuz) zümresi olduğu yazmaktadır[16]. Macaristan’ın bugünkü İngilizcede söylenen “Hungary” ismi, kelime benzerliğinden dolayı yanlış bir kanıyla oluşmuş Hunlardan değil Avrupalılar tarafından On-Ugor kelimesinin Slavca telaffuzundan kaynaklanmaktadır. Macarlar, Don Irmağı civarında, Bulgarların atası olduğu kabul edilen On-Ugor zümresi içerisinde yüzyıllarca yaşamışlardır.
Orta Asya Hun Devleti dağıldıktan sonra, iki kol halinde Kuban ve Don nehrinin batısına göç eden On-Ugor boylarının sağ ve sol kolunun, Avrupa Hunlarının kalıntılarıyla birleşmesi sonucunda, karışık anlamına gelen “Bulgamak” tan neşet eden “Bulgar” isminin kullanılmaya başlandığı anlaşılmaktadır [17].
Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara gelen Bulgarlar, Dinyeper’den İran sınırına kadar olan sahada yaşayan tüm Bulgar Türklerini içine alan Büyük Bulgar Devleti’ni kurmuşlardır[18]. Büyük Bulgar Devleti’nin 665 yılından sonra Hazarlar tarafından yıkılmasının ardından Bulgar Hanı Kuvrat’ın (Kubrat) ölümüyle oğulları arasında anlaşmazlık çıkmış ve dağılan Bulgarların bir kısmı Tuna boylarına giderek Tuna Bulgar Devleti’ni, diğer bir kısmı ise Volga bölgesine yerleşerek 680 yılında Kotrag Han idaresinde İtil Bulgar Devleti’ni kurmuşlardır [19].
Volga bölgesinde önemli bir devlet kuran Bulgarlar, Arap, Rus ve Hazarlar ile ticari ilişkilerde bulunmuşlardır. Bölgeye gelen Müslüman tüccarla iyi münasebetler kurmuşlar ve bunların etkisiyle İslam dininin kendi ülkelerinde tanınmasına ve yayılmasına vesile olmuşlardır. Ruslarla birçok ikili anlaşma yapılmasına rağmen İtil Bulgar Devleti yoğun şekilde Rus saldırılarına maruz kalmıştır. Moğol istilasına kadar devam eden Rus saldırıları, 1006 yılında yapılan ticaret anlaşması ile bir müddet durmuştur.
1223’te Kalka Savaşı’nda Kuman ve Rus Ordularını yendikten sonra Aral bölgesine dönmekte olan Moğollar, Bulgarlar tarafından pusuya düşürülerek yenilgiye uğratılmışlardır. Bu yenilginin intikamını almak isteyen Moğollar, 1236 yılında Bulgarların ülkesine girerek şehirleri, köyleri yakıp yıkmışlardır.
İtil Bulgar Devleti, 1361-1391 yılları arasında Altınorda Hanlığı tarafından ağır saldırılara ve yıkıma maruz kalarak dağılmıştır. Kazan taraflarına göç eden Bulgarlar, Kıpçaklarla karışarak Kazan Hanlığı’nın asli unsurunu oluşturmuşlardır. Bugün aynı bölgede yaşayan Çuvaşların, Bulgar Türkleri’nin torunları olduğu kabul edilmektedir[20].
Haftaya üçüncü bölümle DEVAM EDECEK…
Hüseyin ALPASLAN
Tarihçi-Yazar
Kaynakça
[1] Taşağıl, A. (2013). Orta Asya Türk Tarihi, Bölüm: 1-4. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını.s.63.
[2] Kurat, A.N. (2019). IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri. Ankara: TTK.s.27.
[3] Kurat, A.N.s.29.
[4] Hersak, E. (2002). Avarlar: Etnik Yaratılış ve Tarihlerine Bir Bakış. Türkler, c.2, Ankara: YTY, 641-657
[5] Özkan, M. (2010). Türk Devletleri. İstanbul: Kalipso Yayınları.s.77.
[6] Taşağıl, A. s.66.
[7] Kurat, A.N.s.32.
[8] Taşağıl, A. s.67.
[9] Karay (Karailik): Bağdatlı Ben David isimli bir Hahamın, 8’nci yüzyılda kurduğu, yalnız Tevrat hükümlerinin dinde geçerli olduğunu savunan Musevi mezhebidir. Bkz. Sinanoğlu, M. (2001). Karailik. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: 24, ss. 424-426.
[10] Günay, U.T. (2015). Türklerin Tarihi. Ankara: Akçağ Yayınları. s.174.
[11] Taşağıl, A. s.69.
[12] Taşağıl, A. s.68.
[13] Taşağıl, A. s.68-69.
[14] Kurat, A.N. (2000). İdil Bulgar Hanlığı, Ankara: TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: 21, ss. 472-474.
[15] Kurat, A.N. (2019). s.108.
[16] Kurat, A.N. (2019). s.109.
[17] Taşağıl, (2013). s. 69, Kurat, (2019). s.109.
[18] Ayçiçek, A. (2019). Altın Orda Hanlığı’nın Sükutuna Kadar Karadeniz’in Kuzeyinde Türkler. Burdur: Oğuzhan Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:2, s. 103.
[19] Memişoğlu, H. (1995). Bulgaristan’da Türk Kültürü. Sayı: 28, Ankara: TKAE Yayınları. s.14.
[20] Taşağıl, A. s.70.
FACEBOOK YORUMLAR