İZMİT TEHCİRİ YARGILAMALARI-VI
15.Duruşma
25 Şubat 1920 tarihinde başlayan duruşmada, Derbent Nahiyesi Müdürü Vecihi Bey ile Bahçecik Nahiyesi Müdürü Ali Şuuri Bey’in yargılanmalarına devam edilmiştir. Duruşmanın birinci oturumunda ilk olarak ifadesine başvurulan tanık Mihran Semerciyan Efendi, Ali Şuuri Bey’in tehcir sırasında görevini kötüye kullanan eylemlerde bulunduğunu ve 650 lira ederi bulunan eşyasını gözdağı vermek suretiyle aldığını söylemiştir[84]. Mihran Semerciyan Efendi’den sonra tanık sandalyesine gelen Recep ve şikayetçi Ardaşes Efendiler, Semerciyan Efendi’nin beyanlarına benzer şekilde ifade vermişlerdir. Her ikisi de Derbent Nahiyesi Müdürü Vecihi Bey’in tehcir esnasında işlediği birtakım suçlardan söz ederek, bazı kişilerden rüşvet aldığını söylemişlerdir[85].
İddia ve savunmaların dinlendiği öğleden sonra başlayan ikinci oturumda; iddia makamında bulunan savcı Şevket Bey, davayla ilgili iddialarını sıralamış ve devamında: “Gıyaben muhakemesine devam edilenlerden Hapishane Umumi Müdüri Esbakı İbrahim Bey’in ve Jandarma Faik Çavuş’un öldürme fiiline adları karışmış olmalarından dolayı idamlarını, vicahi muhakemesi devam edilenlerden Vecihi Bey ile Süleyman ve Ahmet Efendilerin Ceza Kanununun 82. Maddesi gereğince cünha[86] ile mahkumiyetlerini ve Ali Şuuri Bey ile Hacı Halid ve Hasan Beylerin ise beraatlarını talep etmiştir.”[87] Savcının iddia ve talebinin okunmasının ardından 29 Şubat 1920 tarihinde yapılacak duruşmada mahkemenin kararının bildirileceği açıklanarak oturum sonlandırılmıştır.[88]
Karar Duruşması
İzmit Merkez, Derbent ve Bahçecik Nahiyeleri tehciri yargılamalarında, 29 Şubat 1920 tarihinde gerçekleşen 16. duruşmada; Esat Paşa başkanlığında toplanan Divân-ı Harb-i Örfîde davaya ilişkin karar açıklanmıştır. İzmit Merkez, Derbent ve Bahçecik Nahiyeleri tehciri sırasında, çeşitli devlet görevlilerinin, vazife ve yetkilerini kötüye kullandıklarının tespiti üzerine yapılan yargılamalar neticesinde, mahkeme tarafından açıklanan karara göre;
Firarda bulunan eski Dersaadet Hapishane Genel Müdürü İbrahim Bey, yokluğunda, İzmit’te görevli olduğu sırada Bahçecik, Döngel ve Ovacık köylerindeki Ermenilerin tehciri sırasında insanlara kötü muamelede bulunduğu ve mallarına el koyduğu gerekçesiyle 15 yıl kürek cezasına çarptırılmış olup ayrıca rütbe ve memuriyetinden mahrumiyetine karar verilmiştir. Bahçecik Nahiyesi Jandarma Kumandanı Faik Çavuş’un yokluğunda 3 yıl 200 gün hapsine (50 liralık para cezası 200 gün hapse çevrilmiştir) karar verilmiştir. Tutuklu olarak yargılanan Bahçecik Nahiyesi Müdürü Ali Şuuri Bey’in 1, Derbent Nahiyesi Müdürü Vecihi Bey’in 2 yıl süreyle hapislerine, Ahmed Çavuş, Hasan Efendi ve Derbent Nahiyesi Jandarma Takım Kumandanı firari Cemal Çavuş’un 4’er ay hapsedilerek 15’şer değnekle[89] darp edilmelerine, Süleyman Çavuş, Hacı Halid ve Hacı Salih Efendilerin de beraatlarına karar verilmiştir[90].
Mahkemenin kararını açıklamasından sonra, yargılama sırasında tutuklu bulunan sanıklardan; tutukluluk süresi ceza süresini tamamlayan Bahçecik Nahiyesi Müdürü Ali Şuuri Bey, hakkındaki soruşturma zaman aşımına uğradığı için Derbent Nahiyesi Müdürü Vecihi Bey, ceza sürelerini Bekirağa Bölüğü’nde tamamladığı anlaşılan Ahmed Çavuş ile Hasan Efendi ve beraat eden Süleyman Çavuş’la Hacı Halid Ağa tahliye edilmişlerdir[91]. Tutuklu sanıkların tamamı tahliye edilirken, mahkeme tarafından en ağır cezalara çarptırılan İbrahim Bey ile Faik Çavuş firarda oldukları için onların durumu sonraya kalmıştır.
29 Şubat 1920’de açıklanan mahkeme kararını Padişah 6 Temmuz’da onaylamış ve karar resmî gazetede 11 Temmuz 1920 tarihinde yayımlanarak kesinleşmiştir. Takvim-i Vekayi’de neşredilen Divân-ı Harb-i Örfînin kararı şöyledir:
“Mehmed Vahideddin
İzmit livası merkezi ile Bağçecik nahiyesinden ve Döngel ve Yuvacık karyelerinden nakl edilecek olan Ermenileri kablelnakl darb ve işkence etmek ve emval ve eşyasını gasb eylemekle maznun-aleyhüm olub hal-i firarda bulunan Dersaadet Hapishane-i Umumi Müdir-i sabıkı İbrahim Bey’in tafsilatı 8 Cemaziyelahir 1335 ve 29 Şubat 1336 tarihli ve 35/38 numrolu mazbata-i hükmiyede muharrer olduğu üzre a’zam cürmünden dolayı mülkiye ceza kanununun yüzüçüncü maddesine tevfikan onbeş sene müddetle kalabendliğine ve müebbeden rütbe ve memuriyetden mahrumiyetine ve hukuk-ı medeniyeden ıskatıyla emval-i mahcuzesinin usulü dairesinde idare etdirilmesine ve Bağçecik nahiyesi jandarma kumandanı olub kezalik hal-i firarda bulunan Faik Çavuş’un kanun-ı mezkurun ikiyüzotuzüçüncü maddesine tatbikan üç sene hapsiyle elli lira ceza-yı nakdi alınmasına ve askeri ceza kanununun ondördüncü maddesi yerine kaim olan 3 Mart 1331 tarihli kanunun beşinci maddesi mucebince ceza-yı nakdi-i mezkure mukabil ikiyüz gün daha habsine ve mezkur Bağçecik nahiyesi müdir-i sabıkı olub mevkuf bulunan Ali Şuuri Bey’in a’zam cürmünden dolayı 24 Temmuz 1330 tarihli Kanun-ı muvakkatin üçüncü maddesine tevfikan bir sene müddetle küreğe konulmasına ve İzmit livasına merbut Derbend nahiyesinin Arslanbey karyesi Ermenilerini tehcir esnasında darb ve işkence ve mallarını nehb ü garet eyledikleri iddiasıyla maznun-aleyhüm olub mevkuf bulunan sabıkan mezkur Arslanbey jandarma karagolu ikmal efradından Gekbüzeli Mustafa oğlu Ahmed Çavuş ve İzmit jandarma efradından İzmitli Kadri oğlu Hasan Efendi ile Derbend nahiyesi jandarma takım kumandanı firari Cemal Çavuş’un Askeri Ceza kanunnamesinin doksansekizinci maddesi mantukunca onbeşer değnek darbıyla dörder ay hapislerine ve mevkuf bulunan mezkur Derbend nahiyesi müdir-i sabıkı Vecihi Bey’in dahi mülkiye ceza kanununun seksenikinci maddesinin birinci fıkrasına tatbikan iki sene müddetle habsine dair Dersaadet Birinci İdare-i Örfiye Divan-ı Harbi’nden İbrahim Bey’le Faik ve Cemal Çavuşlar haklarında gıyaben ve diğerleri hakkında vicahen verilen hüküm ve karar firariler ele geçdiklerinde tekrir-i muhakeme edilmek üzere tasdik olunmuşdur.
İşbu irade-i seniyenin icrasına Harbiye Nazırı memurdur.
19 Şevval 1338 6 Temmuz 1336
Harbiye Nazır Vekili Namına Ahmed Hamdi, Sadrazam Namına Şeyhülislam Abdullah”[92].
Divân-ı Harb-i Örfîde alınan karar, İzmit Merkez, Derbent ve Bahçecik Nahiyelerinde gerçekleşen tehcir sırasında, bazı devlet görevlilerinin Ermenilere kötü muamelede bulunduğunu ve eşyalarını aldıklarını göstermekle beraber, öldürme, taciz vb. hadiselerin olmadığı anlaşılmakladır. Osmanlı Hükûmeti’nin tehcirle ilgili gönderdiği talimatlara aykırı hareket eden ve suç işleyen her vilayetteki görevliler, İzmit Livası’ndaki görevliler gibi aynı şekilde yargılanmış ve çeşitli cezalara çarptırılmışlardır. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı Devleti’nin yöneticileri, önceki yazılarımızda teferruatlarıyla izah ettiğimiz gerekçelerden dolayı bazı bölgelerde zorunlu göç yapmak mecburiyetinde kalmıştır. Ancak, Osmanlı Hükûmeti hiçbir talimatında ve uygulamasında Ermenilerin kötü muamele görmesini istememiş, aksine muhafazaları için tedbirler almıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında oluşan şartlarda İzmit’te olduğu gibi diğer bölgelerde de kişilerin görevlerini kötüye kullanmalarından ve çete faaliyetlerinden kaynaklanan istenmeyen olaylar meydana gelmiştir. Aynı savaşta bir milyondan fazla Müslüman’ın sürgüne tabii tutulduğu, Müslüman göçmenler ile beraber başta Doğu Anadolu olmak üzere, Ege, Doğu Karadeniz, Kafkaslar ve Güney Anadolu bölgelerinde, Türklerin ve diğer Müslümanların, Rus ve Yunan askerleri ile İtilaf Devletleri’nin kuvvetleri ve onlarla iş birliği yapan Ermeni ve Rum çeteleri tarafından acımasızca öldürüldükleri de bir gerçektir.
İzmit Merkez, Derbent ve Bahçecik Nahiyeleri tehciri davası sırasında tanıkların mahkemeye verdikleri ifadelerden, 1915 yılında gerçekleşen tehcir sırasında İzmit Livası’ndan, Deyr-i Zor’a, Suriye’nin kuzey bölgesine ve Kuzey Irak’a göç ettirilen Ermenilerin büyük çoğunluğunun geri dönüş yaptıklarını ve Emval-i Metruke Komisyonu tarafından kayıt altına alınan mallarını teslim aldıklarını tespit etmekteyiz.
Hüseyin ALPASLAN
Tarihçi-Yazar
[email protected]
Kaynakça
[84] Çelik, a.g.t., s.99; Bilgi, a.g.m., s.847.
[85] Bilgi, a.g.m., s.847; Alemdar, 26 Şubat 1920, s. 2; İleri, 26 Şubat 1920, s. 4.
[86] Cünha: Türkçede küçük suç, İslam hukukunda kabahatten ağır cinayetten hafif suç. bk. TDK, Güncel Türkçe Sözlük.
[87] Çelik, a.g.t., s.100; Bilgi, a.g.m., s.847.
[88] Bilgi, a.g.m., s.847; İkdam,26 Şubat 1920; Alemdar, 26 Şubat 1336, s. 2; İleri, 26 Şubat 1920, s. 4.
[89] Divân-ı Harb-i Örfî tarafından Jandarma görevlisi üç kişiye verilen cezalar ile ilgili Takvim-i Vekayi’de yayımlanan kararda ve Şaban Ortak’ın makalesinde, 15’şer değnek vurulma cezası olarak yazılmıştır. Ancak, Bilgi’nin makalesi ile Çelik’in tezinde, mahkeme kararındaki verilen cezalar yazılırken 20’şer değnek olarak belirtilmiştir. bk. Takvim-i Vekayi, 11 Temmuz 1920; Ortak, a.g.m., s.166; Bilgi a.g.m., s.848; Çelik, a.g.t., s.100.
[90] Bilgi a.g.m., s.848; Alemdar, 1 Mart 1920; Çelik, a.g.t., s.100; Ortak, a.g.m., s.166-167; Raymond Kevorkian, Ermeni Soykırımı, çev. Ayşen Taşkent Ekmekçi, İletişim Yayınları, İstanbul 2015, s.1106.
[91] Alemdar, 1 Mart 1920; İleri, 1 Mart 1920.
[92] Takvim-i Vekayi, 11 Temmuz 1336(1920) Nr. 3900, 3.
FACEBOOK YORUMLAR