İZMİT TEHCİRİ YARGILAMALARI-IV
5.Duruşma
İzmit tehciri yargılamalarında, Derbent ve Bahçecik davalarına Divân-ı Harb-i Örfîde Esat Paşa başkanlığında 10 Aralık 1919 tarihinde devam edilmiş olup, iddia makamında ise bu duruşmada Hilmi Bey bulunmuştur. Beşinci duruşmaya tanıkların dinlenilmesi ile başlanmıştır. İlk olarak çağrılan tanık Agob Nişanyan Efendi ifadesinde; sanıkları tanımadığını, dört sene önce 16 arkadaşıyla beraber sevk edildiğini, İzmit’e gittikleri sırada sevk olacak 600-700 kadar Ermeni’nin olduğunu, kendilerinin kiliseye götürüldüklerinde, orada Polis Müdürü Reşad Bey ile Cezaevi Müdürü İbrahim Bey’i gördüğünü, bütün göçmenlerin kiliseye kapatıldığını, orada üç gün kaldıktan sonra 16 kişi ile beraber trenle Konya’ya sevk edildiklerini ve İbrahim Bey’in tehcirde görevli olduğunu söylemiştir[47].
Agob Nişanyan Efendi’den sonra ikinci olarak posta ve telgraf muhasebe kâtiplerinden Edward Efendi dinlenmiştir. Tanık ifadesinde, sanıkları tanımadığını, tehcir yılında sırasıyla İzmit’e, Eskişehir’e ve Konya’ya sevk edildiğini, İzmit’te on iki gün kaldıktan sonra yedi kişi ile birlikte sevk edildiği Konya’da üç sene bulunduğunu söylemiştir. Edward Efendi ifadesinin devamında; İzmit’ten ayrıldıklarında kiliseye götürüldüklerini, burada Reşad ve İbrahim Beyleri gördüğünü, kendisine, “…silah ve bombalar nerede?” sorusunu yönelttiklerini, bilgisi olmadığını söylediğinde şiddetli bir şekilde dövüldüğünü, parmağının sakatlandığını, İbrahim Bey’in doktor getirme vaadiyle kendisinden para aldığını, ancak doktorun gelmediğini, Derbent ve Bahçecik Nahiye müdürleri hakkında ise bir bilgisi olmadığını beyan etmiştir[48].
Tanık olarak salona alınan Hikmet Hanım ile sanık Ali Şuuri Bey’in oturumun gizli yapılması talebi mahkeme heyetinin oy birliği ile reddedilmiştir. Hikmet Hanım ifadesinde, “Tehcirde İzmit’de idim. Herkes gibi bizi de sevk ediyorlardı. O zaman bir hastahanede esir-i firaş [yatalak] olan valdem ve büyük annem Ali Şuuri Bey’den beni bir kere daha görmek için müsaade istemişlerdi. Bunun üzerine Ali Şuuri Bey bir adam göndererek iskeleden beni celb etdi valdem ile görüşdürdü. Halet-i nez’de [can çekişme] olan valdem, Ali Şuuri Bey’den beni tehcirden kurtarmasını rica eyledi ve ben de bunun üzerine kendi arzumla din-i mübin-i İslamiyeti kabul eyledim. Ali Şuuri Bey’in bana karşı gösterdiği muhabbet hüsn-i muameleden fevkalade memnunum. Bugünde kendisinin zevcesiyim ebediyen de kendisine merbut kalacağım. Anam, babam ve her şeyim Ali Şuuri’dir.” Demiştir[49]. Nejdet Bilgi, makalesinde İkdam gazetesini kaynak göstermiş ve dip not olarak, “Hikmet Hanım’ın nikahlarının bir papas, imam ve muhtar huzurunda kıyıldığını ve beş yaşında bir çocuğu olduğunu söylediğini” belirtmiştir[50]. Mahkeme Başkanı bir sonraki oturumda bazı şahitlerin dinlenmesine karar vererek duruşmayı sonlandırmıştır[51].
6.Duruşma
Derbent ve Bahçecik tehciri davalarına 18 Aralık 1919 tarihinde Esat Paşa başkanlığındaki Divân-ı Harb-i Örfîde devam edilmiştir. İddia makamında Şevket Bey’in bulunduğu mahkeme salonunda ilk önce tanık sıfatıyla Asadur Efendi ifade vermiştir. Önceden verdiği yazılı ifadesi okunan Asadur Efendi, bu ifadesini doğruladıktan sonra, “Maznunların hepsini tanırım. İzmit’de verdiğim ifademde evimin kapısı kırılarak birçok eşya ve kerestelerimin yağma edildiğini söylemişdim. Filhakika avdetimde eşyalarımı ötede beride bulmuşdum. Bu eşyalarımı Ali Şuuri Bey’in almadığını anladığımdan kendisiyle bir davam olmadığına dair istida vermişdim. Emin olunuz bu hususda kimse beni icbar etmemişdir. Evvelce Ali Şuuri Bey’in eşyalarımı aldığını zan ederek dava eylemişdim. Bilahire vukuu bulan tahkikatım ve eşyalarımı Protestan mektebinde bulmaklığım üzerine davamdan feragat eylemiş, yanıldığımı anlamışdım. Ali Şuuri Bey’den bir şikâyet ve davam yokdur.” Demiştir[52]. Mahkeme azası Süleyman Şakir Bey, Mahkeme Başkanına yönelmiş ve Paşa hazretleri şeklinde hitap ederek; mahkemelerinin özel hukuk davalarına bakmadığını, genel hukukun olduğunu, Asadur Efendi’nin, Ali Şuuri Bey hakkında evinin kapısını kırarak eşyalarını çaldığını söyleyerek onun tutuklanmasına sebebiyet verdiğini beyan etmiş ve bu yönde ifade verilmesini istemiştir[53]. Bunun üzerine mahkeme başkanı Ali Şuuri Bey’e, Asadur Efendi’nin yaklaşık bir sene önce aleyhinde dava açtığını, eşyalarını almadığı halde durumu niçin şikayetçiye bildirmediğini sormuştur. Ali Şuuri Bey cevaben, dava edildiğini tesadüfen öğrendiğini söylemiştir[54].
Asadur Efendi’nin Ali Şuuri Bey ile ilgili ifadesi tamamlandıktan sonra tanıklardan Mıgırdıç Efendi’nin bilgisine başvurulmuştur. Mıgırdıç efendi ifadesinde; “Maznunları tanımam. Bendeniz İstanbul’dan iki yüz kişi ile beraber tehcir edilerek Kangırı’ya gitdim. Üç ay kaldıkdan sonra İzmit’e götürdüler. İzmit’de beş gün kaldım. Hapishane-i Umumi Müdir-i Esbakı İbrahim Bey orada idi. Bir hane vardı. Ermenileri oraya götürürler döğerdi. Beni de döğdü. Birkaç gün sonra da Konya’ya sevk olundum. İbrahim Bey hakkında başka bir şey bilmiyorum.” Şeklinde beyanda bulunmuştur[55].
Mıgırdıç Efendi’den sonra ifadesine başvurulan tanık Serope Efendi [56] şunları söylemiştir, “Maznunlardan hiçbirini tanımıyorum. Beni buradan İzmit’e sevk etmişdiler ve orada iki gün kalmış, sonra da Konya’ya gönderilmişdik. İzmit’de bulunduğumuz esnada Reşad ve Hikmet Beyler de orada idiler. İbrahim Bey’in birçok kimseleri fena halde döğdüğünü biliyorum. Beni kimse döğmemişdi. Lakin dayak yiyenlerden birçoğunu gözlerimle görmüşdüm. Dayağı İbrahim Bey’in maiyeti atıyordu. Reşad Bey buna iştirak etmiyordu. İbrahim Bey’in birçok kimselerden para aldığını bilmiyorum. Yalnız Sıvacıyan Efendi’den beş yüz lira aldıklarını işitmişdim.”[57]
Altıncı duruşmada bilgisine başvurulan son tanık ise Patrikhanede temizlik görevlisi olan Kirkor Efendi olmuştur. Kirkor Efendi ifadesinde, “Manzunlardan hiçbirisini tanımıyorum. (331) senesi Ağustos’unda İzmit’e sevk olunmuşdum. Bizi kiliseye habs etdikleri zaman Reşad ve Hikmet Beyler de orada idi. İbrahim Bey’in birçok kimseleri darb etdiğini işitiyordum. Bir gün beni de üç arkadaşımla alıb götürmüşler ve ayrı bir yere habs, sonra da İbrahim Bey’in huzurunda falakaya yatırarak darb etmişlerdi. "Bu esnada bayılmışdım. Ayıldığımda kemerimdeki paraların aşırılmış olduğunu gördüm. İbrahim Bey’in bir mahbusdan üç yüz lira istediğini işitmişdim. Lakin bu mahbusun kim olduğunu şimdi hatırlayamıyorum.” Demiştir[58].
Tanıkların ifadeleri bittikten sonra Mahkeme Başkanı, tanıkların ifadelerine istinaden sanıklara birtakım sorular yöneltmiş, devamında bazı tanıkların ifadelerinin ikamet yerlerindeki mahkemelerden istenmesine ve bir sonraki oturumda diğer tanıkların dinlenilmesine karar vererek duruşmayı sonlandırmıştır[59].
7.Duruşma
4 Ocak 1920 tarihinde yapılan yedinci duruşmada, bir önceki duruşmada Ali Şuuri Bey ile ilgili ifadesi alınan Asadur Bey ile hizmetlilerinden Bahçecik Nahiyesi’nden Murat Çavuş’un tanık olarak ifadesine başvurulmuştur. Murat Çavuş, Mahkeme Başkanı’nın sorularına verdiği cevapta, “Seferberliğin onüçüncü ayında asker oldum. Muahharen beni İzmit mahkemesinde istintak etdiler. Asadur Ağa’nın yanında tehcire kadar çalışdım. Tehcir olunurken İzmit’de bir esnafa kömürünü tamamıyla satdım, kozalarını dahi bir tüccara satdı. Hayvanatını ben satdım, paraları kendisine teslim etdim. Tekrar mağazaya vürudumda emval-i metruke namıyla eşyanın taht-ı nezarete alındığını gördüm. Ali Şuuri Bey’in emval-i metrukeyi yağma etdirdiğini katiyyen ne duydum ne de gördüm. Ahalinin maşatlıkda eşyalarını satdığını gördüm. İbrahim Bey’i şahsen görmedim.” Demiştir[60].
Murat Çavuş’un ifadesi alındıktan sonra; daha önce mahkeme tarafından İzmit’ten talep edilen bazı bilgiler üzerine Divân-ı Harb-i Örfîye gönderilen yazılar okunmuştur. Bu yazılar arasında Derbent Nahiye Müdürü Vecihi Bey’in tehcir sırasında Ermenilere ait malları yanında getirdiği ve Çerkeslerle beraber aldığına dair iddialar ile Ali Şuuri Bey’in topladığı yardımlara dair verilen bilgiler bulunmaktaydı. Yeni gelen yazıların okunması üzerine hakkındaki iddialar ile ilgili tekrar savunma yapan Vecihi Bey, tarafına isnat edilen suçlamayla ilgili açıklama yaptıktan sonra tanıklardan Mıgırdıç’ın dilekçesi ile ilgili soruşturma yapılması talebinde bulunmuştur. Ali Şuuri Bey’de yardım toplama konusunda hakkındaki iddialara cevap olacak şekilde, toplanan yardımların teslim edildiğine dair belgeleri mahkemeye arz etmiştir. Ali Şuuri Bey’in sunduğu belgelerde; Bahçecik Nahiyesi’nde vatandaşlardan toplanan 13.000 kuruşun nerelere harcandığı kayıtlıydı. Mahkeme Başkanı, İzmit’ten istenen diğer bilgilere dair cevaplar gelene kadar davayı tehirle beklemeye aldığını belirterek duruşmayı sonlandırmıştır[61].
BEŞİNCİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK.
Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar
[email protected]
Kaynakça
[47] İkdam, 11 Aralık 1919; Alemdar, 11 Aralık 1919; Çelik, a.g.t., s.95; Bilgi, a.g.m., s.843.
[48] Çelik, a.g.t., s.95.
[49 Türk Dünyası, 11 Aralık 1919; Alemdar, 11 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.843.
[50] İkdam, 11 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.843
[51] Türk Dünyası, 11 Aralık 1919.
[52] Alemdar, 11 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.844; Çelik, a.g.t., s.96.
[53] Çelik, a.g.t., s.96.
[54] Çelik, a.g.t., s.97.
[55] Alemdar, 19 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.844.
[56] Derbent ve Bahçecik tehciri davasının tanıklardan Serope Efendi’nin ismi Akın Çelik’i tez yazısında, “Sorupa” olarak aktarılmıştır. bk. Çelik, a.g.t., s.97.
[57] Alemdar, 19 Aralık 1919; İleri, 19 Aralık 1919; İkdam, 19 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.844.
[58] Alemdar, 19 Aralık 1919; İleri, 19 Aralık 1919; İkdam, 19 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.844.
[59] İkdam, 19 Aralık 1919; Alemdar, 19 Aralık 1919.
[60] Vakit, 5 Ocak 1920; Bilgi, a.g.m., s.845.
[61] Vakit, 5 Ocak 1920; Alemdar, 5 Ocak 1920; Bilgi, a.g.m., s.845.
FACEBOOK YORUMLAR