İTTİHAT VE TERAKKİ ÜYELERİNİN YARGILANMALARI-VI
Malta Sürgününden Sonra Geride Kalan İttihatçıların Davasına Devam Edilmesi
İttihatçı tutukluların yargılamaları sürerken bir kısmının Malta’ya sürülmesi üzerine; 3 Haziran 1919 tarihinde Divân-ı Harb-i Örfî mahkemesinde geride kalan tutukluların yargılanmalarına devam edilmiştir. İlk duruşmada Savcı Feridun Bey, itibarlı ve nüfuz sahibi İngiltere devleti tarafından Sait Halim Paşa ve arkadaşlarının cezaevinden alınarak semti meçhule gönderildiğini söylemiş ve bu sanıkların yokluğunda davanın ayrılmasını talep etmiştir. Savcının isteğini uygun bulan mahkeme, sürgün olan tutukluların dosyalarının ayrılmasına karar vermiştir[63]. Önceden Almanya’ya firar eden İttihatçıların yargılanmalarına ise gıyaplarında devam edilmiştir. 3 Haziran’da başlayan oturumda yargılanmalarına vicahen devam edilen sanıklar şunlardır: Eski Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi, eski Posta, Telgraf ve Telefon Nazırı Hüseyin Haşim Bey ve eski Ayan Reisi (Senato başkanı) Rifat Bey[64]. Mahkeme başladığında, yargılanan üç kişi hakkında düzenlenen 22 Mayıs tarihli soruşturma heyeti raporu ile 26 Mayıs tarihli mahkeme kararnamesi okunmuştur. Kararnamede, yargılanan kişilerin işlediği iddia edilen suçlar anlatılarak, İttihat ve Terakki Partisi’nin tehcir sırasında hükûmetin aldığı kararlara müdahale ettiği, işlenen suçlarda İttihat ve Terakki Parti teşkilatlarında görevli üyelerin de mesuliyeti olduğu ifade edilmiştir. Savaş döneminin hükûmetleriyle beraber, İttihat ve Terakki Partisi Kâtib-i Mesullerinin ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın tehcir sırasında işlenen suçlara destek verdikleri, tehcirde meydana gelen olayların gerçekleşmesinde müşterek mesuliyetleri bulunduğu, Malta’ya sürgüne giden sanıklara isnat edilen suçların şu an mahkemede yargılanan kişileri de kapsadığı, dolayısıyla geride kalanların bu suçlardan yargılanacakları açıklanmıştır[65]. Tarık Zafer Tunaya, mahkemenin tutumunun bağımsız bir yargılamadan daha çok tutukluları suçlu ilan eden muhalifler tarafından yargılandığı izlenimini verdiğini, hatta Mahkeme Başkanı Mustafa Nazım Paşa’nın sanki Hürriyet ve İtilaf Partisi temsilcisi gibi davrandığını, soruşturmada, sadece iddia edilen suçların kanıtlanması yoluna gidilerek, sanıkların suçları olup olmadığı hakkında hiçbir araştırma yapılmadığını anlatmıştır[66].
Mahkeme Başkanı, Musa Kâzım Efendi ile Haşim ve Rifat Beylerin İttihat ve Terakki Genel Meclisi üyeleri olmalarından dolayı, İttihat ve Terakki Partisi’nin işlediği suçlarda mesuliyetleri olduğunu, partiye yöneltilen suçları, sanıkların da işlediğini söyleyerek, bu kişilerden savcının iddianamesini can kulağıyla dinlemelerini istemiştir. Savcı Feridun Bey’e göre bu dava, cihana hükmeden bir imparatorluğu felakete sürükleyen ittihatçıların hesabının görüleceği bir davadır. Savcı, iddianamesini okurken İttihat ve Terakki üyelerinin suçunu Âdem ile Havva’nın yaratılışına kadar götürmüş ve devamında özetle şunları anlatmıştır[67];
“…1855 ve 1877 yıllarında yaşanan Kırım ve 93 harbinde yüce İngiltere Devleti, Osmanlı Devleti’nin bağımsızlığını iki büyük tehlikeden kurtarmış, yüce Fransa Devleti verdiği borçlarla nesiller boyu Osmanlıyı beslemiştir. İttihatçılar, İngiltere ve Fransa karşısında savaşa girmekle büyük bir yanlış yapmışlar ve ülkenin kaderini Almanya Devleti’nin vahşi alın yazısına bırakmışlardır. Savaş sırasında meydana gelen suistimaller ve ekonomik cinayetler sonucunda oluşan kıtlık sebebiyle ölen çocukların katilleri de onlardır. Sonuçta memleketimizi bu acı nihayete onlar sürüklemişlerdir.” [68] Savcı iddianamesinin devamında, İttihatçıları bir parti olamamakla, cinayet korku ve dehşet salan bir komite olarak kalmakla ve ülke içinde dördüncü bir kuvvet haline gelmekle suçlamıştır. Feridun Bey, İttihatçıların işlediğini iddia ettiği suçları mahkemede bulunan sanıklara da yükleyerek iddianamesini tamamlamıştır. Savcılık makamının iddialarını sıralamasının ardından sanıkların sorgulamasına geçilmiştir. İlk sorgulanan kişi Musa Kâzım Efendi olmuştur. Mahkeme Başkanı, eski Şeyhülislama İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üyeliğinden başlayarak, göreve gelişine kadar geçen zaman diliminde yaşanan olaylar ile ilgili çok sayıda soru yöneltmiştir. Musa Kâzım Efendi ifadesinde; savaş sırasında Ermenilerin öldürüldüğüne şahit olmadığını, sadece bazı dedikodular duyduğunu, ancak, çok sayıda Müslüman’ın Ermenilerce katledildiğini, mallarının gasp edilip yağmalandığını, köylerin Ermeni çeteler tarafından yakıldığını, Ermenilerin bir kısmını ordunun cephe gerisinde bulunan kritik noktalarına sabotajlar düzenleyerek Osmanlı askerlerini iki ateş arasında bıraktıklarını, Osmanlı Devleti’nin Ermenilerin bu tehlikeli eylemleri sonrasında tehcir yapmaya karar verdiğini söylemiştir[69]. Musa Kâzım Efendi, Ermenilere mezalim yapıldığını ve öldürüldüklerini işitmediğini ifade ettikten sonra, “zaten böyle bir şey duysaydım, o hükûmete de cemiyete de lanet okur çıkar giderdim” diyerek tehcir ile ilgili ittihatçılara isnat edilen suçlamaları reddetmiştir[70].
3 Haziran’da yapılan duruşmada, eski Posta Telgraf ve Telefon Nazırı Hüseyin Haşim Bey ve eski Ayan Reisi (Senato başkanı) Rifat Bey’in, İttihat ve Terakki Genel Merkezi ile bir ilgilerinin olmadığının anlaşılması, mahkeme heyetinde şok etkisi yaratmıştır. Dolayısıyla günah keçisi olarak ellerinde kalan Musa Kâzım Efendi’ye meşrutiyetin ilanından 31 Mart Vakasına, Teşkilat- Mahsusa’dan Hasan Fehmi’nin ve Ahmet Samim’in öldürülmesine ve Şer-i Mahkemelerin Adliye Bakanlığı’na tabi olmasına kadar çok sayıda soru sorulmuştur. 12 Haziran’da yapılan dördüncü duruşmada, kulağı duymayan eski Şeyhülislam Esat Efendi, sağlık sebebiyle duruşmadan sarfı nazar edilmiştir[71].
YEDİNCİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK
Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar
[email protected]
Kaynakça
[63] Kocahanoğlu, Divan-ı Harb-i Örfî Muhakematı Zabıt Ceridesi, s.311.
[64] Ata, a.g.e., s.208.
[65] Ata, a.g.e., s.209.
[66] Tunaya, a.g.e., s.562-563.
[67] Savcı Feridun Bey’in iddianamesinin tamamını okumak için bkz. Kocahanoğlu, Divan-ı Harb-i Örfî Muhakematı Zabıt Ceridesi, ss. 312-316.
[68] Tunaya, a.g.e., s.563-564; Kocahanoğlu, Divan-ı Harb-i Örfî Muhakematı Zabıt Ceridesi, s. xxxııı.
[69] Ata, a.g.e., s.210.
[70] TV, 12 Haziran 1335, nr.3573 sayısına ilişik DHÖZC, 3 Haziran 1335, s.147; Ata, a.g.e., s.210.
[71] Kocahanoğlu, Divan-ı Harb-i Örfî Muhakematı Zabıt Ceridesi, s. xxxıv.
FACEBOOK YORUMLAR