Hüseyin ALPASLAN

Hüseyin ALPASLAN

[email protected]

İTTİHAT VE TERAKKİ ÜYELERİNİN YARGILANMALARI-V

06 Mayıs 2022 - 09:27


İTTİHAT VE TERAKKİ ÜYELERİNİN YARGILANMALARI-V

Yargılanan İttihatçıların Malta’ya Sürülmeleri
İttihatçıların Divân-ı Harb-i Örfîde yargılanmaları sürerken, Yunan askeri birlikleri tarafından İzmir’in işgal edilmesi, ülkede havayı birdenbire değiştirmiştir. 23 Mayıs’ta Sultan Ahmet’te yapılan mitinge yaklaşık 200.000 kişi katılmış, konuşmacılar, işgallere karşı halkı direnmeye çağırmışlardır. İngiliz Yüksek Komiseri Calthorpe’nin Yunan işgali nedeniyle İzmir’de bulunduğu sıralarda, yardımcısı Amiral Webb, oluşan ortamdan endişelenerek, Bekirağa Bölüğü’nde bulunan tutukluların serbest bırakılacağından şüphelenmiştir. İngilizler, mahkemede görülen duruşmalarda İttihatçılara yapılan suçlamalar ile ilgili bir yol alınamadığı ve yeterli delillere ulaşılamadığının farkındadırlar. İttihatçılar lehinde gelişen şartların İngiltere’nin aleyhinde olacağını değerlendiren Amiral Webb, tutukluları İstanbul dışına çıkarmak için İngiliz Donanma Komutanlığı’ndan bir gemi talep eder ve General Milne’ye durumu bildirir bir rapor gönderir. Amiral Webb raporda özetle, “Tutuklu kişilerin Bekirağa Bölüğü’nde kalmalarının uygun olmadığını, onay verildiği takdirde tutukluların cezaevinden teslim alınmalarını, teslim aldığınızı bildiren cevaba kadar durumu Türk hükûmetine bildirmeyeceğini, Prencess Ena gemisinin bu iş için görevlendirilmesi amacıyla gerekli girişimlerde bulunduğunu” söylemiştir[47]. 19 Mayıs 1919 tarihinde Padişah tarafından yeniden sadrazam tayin edilen Damat Ferit ve onun oluşturduğu yeni hükûmet, İngiliz yetkililerinin İttihatçı tutukluların sürgün edilmeleri ile ilgili çalışmalarına destek vermiştir. Sadrazam Damat Ferit’in, Bekirağa Bölüğü’nde bulunan tutukluların İstanbul’dan ayrılmalarının uygun olacağını İngiliz yetkililerine bildirmesi üzerine, aynı görüşe sahip olan İngilizler harekete geçmişlerdir. Bekirağa Bölüğü’nde bulunan tutukluların kamuoyu baskısıyla çıkarılabilecekleri veya “Bastille Baskını” gibi bir olayın yaşanabileceği dedikodularının yayılması üzerine, cezaevinin muhafazasını sağlamak ve firar olaylarını önlemek amacıyla, İngiliz ve Fransız askerler Bekirağa Bölüğü’ne yerleştirilmiştir[48]. Nihayetinde; İngilizler, Bekirağa Bölüğü’nde bulunan tutukluların bir an önce Malta’ya sürgün edilmesi konusunda karar almışlar ve götürülecek ittihatçıları tespit ederek faaliyetlerini hızlandırmışlardır.
İttihatçıların yargılamasına devam eden Divân-ı Harb-i Örfî, 17 Mayıs’ta gerçekleşen son duruşmadan sonra, yeni duruşmayı yapmak için hazırlıklarını tamamlamıştır. Ancak, 28 Mayıs’ta İngilizlerin Bekirağa Bölüğü’ne yaptığı operasyon ile yargılama yeni bir boyut kazanmıştır. 28 Mayıs 1919 günü sabahın erken saatlerinde İngiliz Genel Karargâhından gönderilen bir binbaşı elindeki listeyi Harbiye Nezareti’ne teslim etmiştir[49]. İngilizlerin Harbiye Nezareti’nden teslimini istedikleri listedeki tutukluların sayısı önce 20 kişiden oluşurken, bu mevcut daha sonra 67 kişiye çıkartılmıştır. İngilizler araçlarla Bekirağa Bölüğü’ne giderek ellerinde bulunan listeyi cezaevi müdürüne vermişler ve isimleri yazılı tutukluların kendilerine teslim edilmelerini istemişlerdir. 28 Mayıs’ta Bekirağa Bölüğü’nden, İngiliz subaylar tarafından teslim alınan tutuklular, otomobillere bindirilirken İstanbul Muhafızı Seyyit Paşa’da hazır bulunmuştur. Teslim alınan tutuklular, İngiliz ve Fransız askerlerin muhafazasında, önce Arapyan Hanı’na, oradan da Princess Ena isimli İngiliz gemisi ile Malta’ya sürgüne gönderilmişlerdir[50]. Bilal Şimşir, 28 Mayıs’ta sürgüne gönderilenlerin bulunduğu gemidekilerin sayısının, farklı yayınlarda 67 kişi olarak verildiğini, aslında bu sayının yanlış olduğunu söyleyerek, 28 Mayıs’ta 78 kişinin sürgüne gönderildiğini yazmıştır. Şimşir, 78’ler konusunu şöyle açıklamaktadır; “Bekirağa Bölüğü’nden alınan tutuklu sayısı 67 kişidir ve bu sayı doğrudur. Ancak, İngilizler, dağıttıkları Kars Şurası’nın 11 üyesini Türk hükûmetinden habersiz bir şekilde gemiye bindirmişlerdir. Dolayısıyla gemide bulunanların sayısı 78 kişiye ulaşmıştır.”[51]. Tutuklu 67 kişi ile Kars Şurası üyesi 11 kişiyi götüren gemi, önce Limni ’ye uğramış ve eski sadrazam Sait Halim Paşa, Abbas Halim Paşa, Mithat Şükrü Bleda, Hacı Adil Bey, Ziya Gökalp, Halil Menteşe, Kara Kemal, Ali Münif, Ahmet Şükrü, Ağaoğlu Ahmet, Hüseyin Tosun Bey ve Mahmut Kâmil Paşa gibi birinci sınıf sürgün sayılan 12 kişiyi Mondros limanına bırakarak, diğer tutukluları Malta’ya götürmüştür. Mondros’ta hapsedilen ve 12’ler adı verilen tutuklular, 21 Eylül’de Malta’ya sürülerek diğer İttihatçılar ile aynı cezaevine kapatılmışlardır[52]. Bekirağa Bölüğü’nde bulunan 67 tutuklu İttihatçının İngilizlere teslim edildiği, İstanbul Muhafızı Seyyit Paşa tarafından 29 Mayıs tarihli bir yazıyla Divân-ı Harb-i Örfîye bildirilmiştir. Bu yeni durum karşısında, savcılık makamı nereye götürüldüğü bilinmeyen sanıkların dosyalarının ayrılmasına karar verilmesini mahkemeden talep etmiştir[53].
Hürriyet ve İtilafçılar ile İngilizlerin, İttihat ve Terakki Partisi’nin liderlerini, eski bakanlarını ve genel merkezde görevli mensuplarını savaş suçları sebebiyle cezalandırmak amacıyla, Osmanlı Hükûmeti’ne kurdurdukları olağanüstü yetkililerle donatılmış Divân-ı Harb-i Örfî, eski sadrazam ve bakanların Malta’ya sürgün edilmeleri üzerine önemli kişileri yargılayamamış ve kuruluşunda güdülen maksada ulaşamamıştır. Sürgüne gönderilen tutuklular arasında eski sadrazam Sait Halim Paşa, eski Nafia Nazırı Abbas Halim Paşa, eski Şeyhülislam Hayri Bey, Eski Hariciye Nazırı Ahmed Nesimi Bey, Eski Adliye Nazırları Halil ve İbrahim Beyler, eski Dahiliye Nazırı İsmail Canbolat, eski Nafia Nazırı Ali Münif Bey, eski Maarif Nazırı Şükrü Bey ve eski iaşe Nazırı Kemal Bey ile İttihat Terakki Partisi genel merkezi üyelerinden Midhat Şükrü Bey ve Ziya Gökalp’te bulunmaktadır[54]. Bu tarihten sonra İttihatçıların yargılanması için Divân-ı Harb-i Örfîde yapılan ilk duruşmada savcının talebi üzerine; mahkeme tarafından, İngiliz askerlerinin Bekirağa Bölüğü’nden teslim alarak semti meçhule götürdükleri 67 kişinin içinde yargılaması devam eden eski nazırların da bulunduğu ve sanıkların mahkemeye gelme imkanlarının olmadığı gerekçesiyle, geriye kalanların yargılamalarına devam edilmek üzere şimdilik davanın ayrılmasına karar verilmiştir[55].
Kamuran Gürün, İttihatçıların Malta’ya sürülmesi ile ilgili şöyle bir yorumda bulunmuştur:
Mahkeme sürerken İngilizlerin önemli addettiği ittihatçıları Malta’ya sürgün etmesi ile İngilizlerin dava ile ilgisi kalmamıştır…  Damat Ferit Hükûmeti ve Vahideddin özellikle İttihat ve Terakki Partisi’ni kötülemek ve kuvvetli rakiplerden kurtulmak için bu konuda İngilizlerin maşası olarak hareket etmişlerdir. İngilizler, kendileri muhakeme etmek üzere önemli gördükleri kişileri Malta’ya götürmeselerdi, Damat Ferit Hükümeti’ne onları da astırabilirlerdi.”[56]
İttihatçıların ileri gelenlerin yargılamaları Divân-ı Harb-i Örfîde devam ederken, İngilizler tarafından adeta mahkemenin elinden hukuksuz bir şekilde alınarak Malta’ya götürülmeleri kamuoyunda farklı tepkilere yol açmıştır. İngilizlerin siyasi baskısı altında ve İtilaf Devletleri’nin fiili işgali altında bulunduğu siyasi ortamda çekingen davranan İstanbul basını, Malta’ya yapılan sürgüne hiçbir yorum getirmeden, olayı olağan bir haber olarak vermiştir. Hükûmet yanlısı Hürriyet ve itilaf taraftarı basında ise, İttihatçılara duydukları kinden dolayı, sürgünü memnuniyetle karşılayan manşetler atılmıştır. Partizanlığın öne çıktığı bazı gazeteler, ittihatçıların sürgün dahil her türlü cezayı hak ettiklerini yazmışlardır. İttihatçılara karşı düşmanca bir yayın politikası sürdüren Sabah Gazetesi’nde, sürgünden iki gün sonra 30 Mayıs’ta “Malta’ya Doğru” başlıklı isimsiz imzasız bir makale yayınlanmıştır.  Makalede; “Büyük bir İmparatorluğu felakete, uçuruma götürenlerin ve tarihte eşine rastlanmayan kötülükleri icra edenlerin, amaçlarına ulaşamadan, Akdeniz’in mavi dalgalarını küçük bir gemi içinde yararak gittiklerini, onların böyle bir sonuçla karışılacaklarının aşikâr olduğu ve Avrupa’nın, bu suçluları cezalandıracağını önceden ilan ettiği” yazılmıştır. Aynı makalede; İttihatçıların yargılandığı mahkemeye de değinilerek, İttihatçıların yargılama süresince çeşitli gerekçelerle mahkemenin işini yapmasına set çektikleri ve geciktirdikleri, yargılanan kişilerin amaçlarının yargılamadan kurtularak servetlerini İsviçre’de harcamak olduğu, İttihat ve Terakki yönetiminde on sene boyunca bir baskı rejiminin uygulandığı, şimdi Malta yolunda tatlı hülyalarından uyanacakları anlatılmış ve Avrupa’nın adaletinin yüceliğinden dem vurulmuştur[57].
Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nde ise; tutuklu İttihatçıların Malta’ya sürülmesi hadisesini meşrulaştıran ve İtilaf Devletleri’ni aklayan bir makale yayınlanmıştır. Makalede; Mütareke sonrası Osmanlı hükûmetlerinin İttihatçıların cezalandırılması ve adaletin yerini bulması konusunda ağır davrandığı, gerekli iradeyi ve kararı gösteremediği, İttihatçılara layık oldukları cezaların verilmediği için sürülmelerinin beklenen bir durum olduğu, İtilaf Devletleri’ni suçlamanın yersiz olacağı yazılmıştır[58].
İttihatçıların siyasi rakibi olanlar, Ermeniler, Rumlar ve İngilizler, yargılamada gidişatın İttihatçıların lehine evrilmesinden endişelenmişler ve İzmir’in işgali üzerine kamuoyunda oluşan tepkilerin etkisiyle cezaevindeki tutukluların salıverilebileceklerinden korkmuşlardır. Bu sebeple sürgünün haklı olduğunu kabul eden bir tutumu, basın vasıtasıyla kamuoyunda alıştırmaya çalışmışlardır. Muhalifler ve Ermeniler sürgünü sevinçle karşılamışlardır. İngilizlerin ve Ermenilerin amaçları bellidir, ancak, ülke işgal edilmişken, hala siyasi kin ve intikam peşinde koşup, İttihatçıların cezalandırılmasını her şeyin önüne koyarak işgalciler ile ortak hareket edenlerin durumu ise üzüntü vericidir.
Yukarıda da bahsi geçtiği üzere Bekirağa Bölüğü’nden tutukluların kaçırılması tehlikesine karşı İngiliz ve Fransız askerler muhafız olarak görevlendirilmişlerdir. Muhafızların yarısını oluşturan Fransızlar, bu tedbir alınırken İngilizlerin tutukluları alacaklarından habersizdiler. Onlar, herhangin bir firar veya kaçırılma olayına karşı askerlerini burada görevlendirmişlerdir. İngilizlerin kendi amaçlarını gerçekleştirmek için Fransız askerlerini alet etmeleri, Fransız kamuoyunca bir İngiliz darbesi olarak algılanmıştır. Önceki tarihlerde, İngilizlerin İttihatçıların yargılanmaları hususunda farklı alternatifler içeren görüşlerine Fransızlar karşı çıkmışlardır. Fransızlar, Türk tutukluların sadece Türk mahkemelerinde yargılanabileceklerine dair kesin görüşlerini İngilizlere bildirmişlerdir.  Dolayısıyla, Fransızların tutumunu bilen İngilizler, yargılaması devam eden ittihatçıların Bekirağa Bölüğü’nden alınması ile ilgili operasyonu çok gizli tutmuşlardır. Fransızların veya İtalyanların haberlerinin olması halinde Malta sürgünü gerçekleşemezdi.  İngiliz entrikasına uğradıklarını ve kullanıldıklarını anlayan Fransızlar, bu duruma çok içerleyerek tepki göstermişlerdir. Olayı öğrenir öğrenmez çok hiddetlenen İstanbul’daki müttefik kuvvetlerin Başkomutanı Fransız General Franchet d’Esperey, İngiliz General Milne’ye bir protesto yazısı göndermiştir[59]. General Franchet d’Esperey yazısında özetle; haberleri olmadan Fransız askerlerinin İngiliz siyasi amaçları için kullanılmasının kabul edilemez olduğunu ifade ettikten sonra İngilizlerin bu operasyonunun yaratacağı siyasi nitelik ve duyguları bakımından, Fransız askerlerinin muhafazası altında bulunan İstanbul’da asayişin önemli derecede etkilenebileceğini söyleyerek, İngiliz Ordular Komutanı General Milne’den iki istekte bulunmuştur. Fransız General, İngilizlerin komutası altında bulunan Fransız taburunun oradan ayrılması ve bundan sonra Fransız askerlerinin İngilizlerin siyasi emelleri uğruna kullanılmaması talebinde bulunmuştur. Fransız General Franchet d’Esperey’in isteklerini kabul eden İngiliz General Milne, müttefik kuvvetlerin başkomutanından özür dilemiştir.  Milne, bu olayın itilaf güçlerinin beraber hareket etmeleri prensibi doğrultusunda gerçekleştiğini söyleyerek mazeretini bildirmiştir. Milne, Fransızların niyetini bilmelerinden dolayı, gizlice, bilinçli ve planlı bir şekilde tutukluların teslim alınıp gemiye götürülmesine kılıf bulmaya çalışarak, Fransız askerlerin kullanılmasını masum bir hata olarak göstermek istemiştir[60].
İngilizler tarafından Bekirağa Bölüğü’ndeki ittihatçı tutukluların gizli bir operasyonla alınarak Malta’ya sürülmesi sırasında Fransız yetkililerden habersiz şekilde Fransız askerlerinin alet edilmesine karşı oluşan tepkiler, General Milne’nin özür dilemesi ve Fransız General Franchet d’Esperey’in isteklerini kabul etmesinden sonra da sükûn bulmamıştır. Bu hadise, İstanbul’da bulunan İngiliz ve Fransız kuvvetleri arasında bir çekişme yaşanmasına sebep olmuştur. Fransız komutanların ve yüksek komiserlerinin Londra’ya gönderdikleri protestoların ardından Fransız Hükûmeti ’de olayı kınayan bir protesto göndermiştir. Fransız Büyükelçiliği tarafından İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na 4 Haziran’da verilen notada, kendilerinden habersiz yapılan tutukluların sürgüne gönderilme olayının yanlış bir siyasi davranış olduğu, bu hususta İngiltere ve Fransa hükûmetleri arasında önceden yazışmalar yapıldığı anlatılmıştır. Fransa’nın, İngiltere’ye verdiği uzun nota şöyle devam etmiştir:
Fransa Hükûmeti, mütarekeden önce işgal edilmemiş olan Osmanlı topraklarında tutuklanan Osmanlıların Türkiye dışına sürülmelerine karşıydı. Gerçekten, Türkiye dışındaki hiçbir mahkeme bu kimseleri yargılamak, bu amaçla delil toplamak, tanıkları dinlemek bakımlarından usulü gereğince yetkili olamaz. Sonra Osmanlı sanıklarının Türkiye dışına sürülmeleri, müttefiklere karşı olanlarca keyfi bir öç alma olarak gösterilebilir ve suçluları Türklerin gözünde meşhur edip şehitlik mertebesine yükseltebilir…
Fransa hükûmeti (…) İstanbul’daki İngiliz makamlarının, oradaki Fransız makamlarına önceden haber bile vermeden Osmanlı suçlularını (ittihatçılar) alıp Malta’ya sürmeye karar vermiş olmalarını öğrenmekten üzüntü duymaktadır.”[61]
İngiltere, Fransız notasına karşı 10 gün sonra verdiği cevapta, İstanbul’dan bu hususta kapsamlı bilgi beklendiğini, Türk mahkemelerindeki yargılamaların gecikmiş olmasından ve tutukluların kaçma tehlikesi gibi nedenlerden dolayı Bekirağa Bölüğü’nde hapsedilen tutukluların Malta’ya sürülmesi doğrultusunda karar alınmış olunabileceğini bildirmiştir. 20 Haziran’da İstanbul’dan gelen rapor İngilizler tarafından bir nota ile Fransızlara bildirilmiş, Lord Curzon, tutukluların Malta’ya sürülmesi ile ilgili kararın, İstanbul’daki Fransız makamlarına bildirilmemesinden dolayı üzüntü duyduğunu iletmiştir[62]. Nihayetinde Fransızların tepkileri ve hükûmet düzeyindeki girişimleri Malta’ya sürülenleri geri getirmedi. İngiltere, bundan sonraki tarihlerde de İstanbul’dan Malta’ya yaptığı sürgünlerle, siyasetinde bir değişiklik olmadığını göstermiş ve böylece yaptığı ilk eylemden de pişmanlık duymadığını açıkça belli etmiştir. Müttefiki Fransa’dan ise tek başına karar alarak yaptığı sürgünden dolayı değil sadece operasyonu Fransız yetkililere bildirmediği için özür dilemekle yetinmiştir.
ALTINCI BÖLÜMLE DEVAM EDECEK

Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar
[email protected]

Kaynakça
[47] Şimşir, a.g.e., s.121.
[48] Cavid Bey, Felaket Günleri, Mütareke Devrinin Feci Tarihi I, yay. haz. Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, İstanbul, 2000, s193.
[49] Akın, a.g.m., s.89.
[50] Ata, a.g.e., s.205-206.
[51] Şimşir, a.g.e., s.133.
[52] Şimşir, a.g.e., s.134.
[53] Kocahanoğlu, Divan-ı Harb-i Örfi Muhakematı Zabıt Ceridesi, s.311-312.
[54] Kocahanoğlu, Divan-ı Harb-i Örfi Muhakematı Zabıt Ceridesi, s. xxxıı. 
[55] Kocahanoğlu, Divan-ı Harb-i Örfi Muhakematı Zabıt Ceridesi, s. 312; TV,10 Haziran 1335, nr.3571 sayısına ilişik DHÖZC, 3 Haziran 1335, s.128.
[56] Gürün, a.g.e., s.312.
[57] Sabah, 30 Mayıs 1919, nr.10607, akt. Ata, a.g.e., s.208.
[58] Tasvir-i Efkâr, 30 Mayıs 1919, akt. Ata, a.g.e., s.208.
[59] Şimşir, a.g.e., s.140-141.
[60] Şimşir, a.g.e., s.142.
[61] F.O., 371/4173/84188, Fransız Büyükelçiliğinden Foreign Office’e nota, Londra, 4 Haziran 1919, akt. Şimşir. a.g.e., s.143-144.
[62] Şimşir, a.g.e., s.144.



 

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum