Hüseyin ALPASLAN

Hüseyin ALPASLAN

[email protected]

İTTİHAT VE TERAKKİ ÜYELERİNİN YARGILANMALARI-I

11 Mart 2022 - 09:12

                         İTTİHAT VE TERAKKİ ÜYELERİNİN YARGILANMALARI-I

                                                                                    Hüseyin ALPASLAN

Giriş  
Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup ayrılacağının kesinleşmesinden sonra İttihat ve Terakki Hükûmeti saygınlığını kaybetmiştir. Kamuoyunda ve yerli basında İttihatçılar aleyhinde yoğun bir eleştiri furyası başlamış ve Talat Paşa Hükûmeti görevden ayrılmıştır. İttihat ve Terakki Hükûmeti yerini 14 Ekim 1918 tarihinde kurulan Ahmet İzzet Paşa Hükûmetine bırakmış ve 30 Ekim’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile yeni bir döneme girilmiştir. 1 Kasım’da İttihat ve Terakki Partisi’nin son kongresi yapılmış ve Talat Paşa, Parti başkanlığından istifa etmiştir. 2/3 Kasım gecesi İttihat ve Terakki liderlerinin yurt dışına firar etmelerinden sonra 5 Kasım’da İttihat ve Terakki Partisi’nin lağvedildiği ilan edilmiş ve yerine Teceddüt Fırkası kurulmuştur. İşte bu gelişmelerden sonra Türk siyasi tarihinde muhasebe ve intikam alma süreci başlamıştır. İttihatçıların iktidarı kaybetmesiyle beraber işgal devletlerinin politikaları doğrultusunda hareket eden yeni hükûmetler, ittihatçıları tüm kötülüklerin kaynağı göstererek bir cadı avı başlatmışlardır. İttihatçıların cezalandırılması için en çok gayret sarf edenler ise Damat Ferit Paşa hükûmetleri ile Hürriyet ve İtilaf Partisi olmuştur. Türk siyasi tarihine damgasını vuran İttihatçıların iktidara yükseliş süreçleri ile zayıflama ve iktidarı bırakma durumuna kadar geldikleri zaman diliminde, Osmanlı Devleti’nde yaşanan önemli siyasi gelişmeleri bilmek, ileride anlatacağımız yargılamaların içeriğini ve seyrini anlamamıza yardımcı olacaktır. (İttihat ve Terakki’nin doğuş sürecini ve kuruluşunun tarihini okumak için bkz. Hüseyin Alpaslan, “Kuruluşundan II. Meşrutiyet’e Kadar İttihat ve Terakki Cemiyeti” Ticari Hayat Gazetesi, 13.08.2020) İttihatçılar, 1908’de Jön Türk devrimini gerçekleştirerek; II. Meşrutiyet’in ilan edilmesini, seçimlerin yapılmasını ve II. Abdülhamit’in 16 Şubat 1878 tarihinde tatil ettiği, 30 yıl toplantıya çağrılmayan Meclis-i Mebusan’ın 17 Aralık 1908 tarihinde açılmasını sağlamışlardır. 31 Mart Vakası’nın akabinde II. Abdülhamit’in 27 Nisan 1909 tarihinde hal edilmesiyle de ülkede yönetimin tek sahibi olmuşlardır. II. Abdülhamit’in askıya aldığı Kanuni Esasi’yi yeniden yürürlüğe sokarak yeni bir siyasi dönemin başlangıcını sağlamışlardır. 23 Ocak 1913’te Enver Paşa ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen Bâb-ı Âli baskını sonrasında kurulan Mahmut Şevket Paşa Hükûmeti ile başlayıp, Mehmed Said Paşa ve Mehmed Talat Paşa hükûmetleri devam eden İttihat ve Terakki hükûmetleri 14 Ekim 1918 tarihinde son bulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nda 23 Temmuz 1908 tarihinde başlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin hakimiyeti, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ve İttihatçı liderlerin yurt dışına kaçmaları ile nihayete ermiştir. İttihatçıların egemen olduğu eski dönemin sona ermesi ile yeni girilen periyota “Mütareke Dönemi” adı verilmiştir. Yeni dönemde, önceden Osmanlı Devleti’nde gücü elinde bulunduran İttihatçılar, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı’nda alınan yenilgilerin baş sorumlusu olarak gösterilmişler ve Ermeni tehcirini bir imha harekatına dönüştürdükleri gibi ciddi suçlamalar ile karşı karşıya kalmışlardır. 13 Kasım 1919 tarihinde İtilaf Devletleri’nin İstanbul’u fiilen İşgal etmelerinden iki gün önce iktidara getirilen Ahmet Tevfik Paşa Hükûmeti, savaş suçlusu ilan edilen İttihatçıları cezalandırabilmek için İttihat ve Terakki hükûmetleri dönemindeki uygulamalarını araştırmak üzere Tetkik-i Seyyiat komisyonlarının kurulmasına karar vermiştir[1].  Bu komisyonu izleyen tarihlerde üç bakanlık tarafından aynı maksatlarla özel komisyonlar kurulmuştur. Bu çalışmaların nihayetinde ise; Ermeni tehciri sırasında işlendiği iddia edilen savaş suçlarını araştırmak ve dönemin sorumlularını sorgulamak amacıyla, 7 Aralık 1918 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile heyetler oluşturulmasına karar verilmiştir. On farklı araştırma bölgesine gönderilmek üzere kurulan heyetlerde Ermeni temsilcilerde bulunmuştur[2].
Soruşturmaların yargılamaya dönüşmesi maksadıyla, Osmanlı Hükûmeti 18 Aralık 1918 tarihinde Divân-ı Harb-i Örfîlerin kurulması kararını almıştır. Yargılama tartışmalarına son vermek ve tehcir yargılamalarını meşrulaştırmak amacıyla oluşturulan sıkı yönetim mahkemelerinin kurulmasına, 2 Ekim 1877 tarihli örfi idare kararnamesi yasal dayanak olmuştur. Divân-ı Harb-i Örfîlerin kurulmasına dair çıkan kararnamede, 1877 tarihli Örfi İdare Kararnamesi’nin yanı sıra, 1910 tarihli Silahlı Çeteler Kanunu’nun 25. maddesine de atıfta bulunulmuştur[3]. Padişahın onayı ile yürürlüğe giren kararnamenin derhal uygulanmasına geçilmiştir. Tevfik Paşa Hükûmeti, kurulan mahkemelerin uluslararası alanda kabul edilebilirliğini temin etmek ve işgal güçlerinin baskısı altında bir yargılama yapılmasını engellemek maksadıyla, Birinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmış ülkelerden olan İsveç, İsviçre, Danimarka, Hollanda ve İspanya hükûmetlerinden savaş süresince ve Ermeni tehciri sırasında işlendiği iddia edilen suçların soruşturulması maksadıyla 19 Şubat 1919 tarihinde ikişer yargıç görevlendirilmesini talep etmiştir. Maksat, hiçbir dış etki altında kalmadan hareket eden yargı mensupları tarafından adil bir soruşturma ve yargılama yapılması sonucunda alınacak kararın uluslararası bir meşruiyet kazanmasıdır. Ancak, tarafsız yargıçların idare edeceği mahkemelere etki edemeyeceklerini düşünen, istedikleri kişileri tutuklatamayacakları telaşına kapılan ve Ermeni meselesini kendi amaçları doğrultusunda bir operasyona dönüştürme planlarının gerçekleşemeyeceğinden korkan İstanbul’daki İngiliz yetkililer, Tevfik Paşa’nın tarafsız ülkelerden yargıç talebine şiddetle karşı çıkmışlar ve bağımsız yargıç girişimini, Tevfik Paşa Hükûmeti’ni indirip yerine 4 Mart 1919 tarihinde Damat Ferit’in Sadrazamlığa atanmasını sağlayarak engellemişlerdir[4]. Nihayetinde İstanbul’da kurulan ilk Divân-ı Harb-i Örfî de başkanlığa Ferik Mahmut Hayret Paşa getirilmiştir. 8 Ocak’ta İstanbul’da birinci, ikinci ve üçüncü mahkemelerinin kurulması ile yeni Divân-ı Harb-i Örfîlerin oluşturulmasına devam edilmiştir[5].
Bu mahkemelerde yapılan yargılamaları kronolojik sırayla önceki yazılarımda anlattım. Tehcir yargılamalarında ana mahkeme olarak İttihat ve Terakki mensuplarının yargılandığı dava kabul görmüştür. Bu davanın en önemli tehcir yargılaması olduğu gerçeğine rağmen, bu konudaki çalışmamızda bazı hususların yerli yerine oturması ve anlaşılır olması adına, tarihi sıralamaya uygun yazmayı doğru buldum. Nihayetinde, İttihat ve Terakki Mensuplarının yargılanmalarını anlattıktan sonra Musul, İzmit, Elâzığ vb. yargılamaları kronolojik sırasına göre yazmaya devam edeceğim.
Şimdi, Divân-ı Harb-i Örfîlerin kurulmasının arkasında yatan sebepleri izah ederek anlatmayı sürdürelim. Divân-ı Harb-i Örfîlerin kurulmasının esas gerekçesinin, İtilaf Devletleri’nin güçlü tazyiki ile tehcirin intikamın almak isteyen Ermeni ve Rumların girişimlerinin etkisi kadar; sözde savaş suçlarının olduğu gibi ittihatçılara yüklenmesini isteyen muhaliflerin, Padişahın ve dönemin Osmanlı hükûmetlerinin barış görüşmelerinde daha iyi kazanımlar elde edebilme ümitlerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz[6]. Guenter Lewy’e göre, askeri mahkemelerin oluşturulmasının en mühim nedeni; tehcir sırasında öldürülen Ermeniler ile ilgili sorumlu görülen ittihatçıların cezalandırılması için üsteleyen ve kuvvetli bir şekilde hükûmete baskı yapan savaşın galibi İtilaf Devletleri’dir[7]. İttihat ve Terakki Partisi mensuplarının yargılanmaları süresince Padişah ve Damat Ferit hükûmetleri, Ermeni tehciri sırasında işlendiği iddia edilen suçlardan dolayı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin üst düzey yöneticileri ile dönemin İT hükûmetlerinden belli sayıda kişilerin suçlu olduklarını her mecrada anlatmışlardır.  Jön Türkler ise, Birinci Dünya Savaşı sırasında işlenen bazı suçların kişisel olduğunu, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin adının ve kurumsal kimliğinin lekelenemeyeceğini söyleyerek, Hürriyet ve İtilafçıların söylemlerine karşı çıkmışlardır.
Mütareke döneminde, kamuoyunda İttihatçılar aleyhinde yoğun bir kampanya ve karalama furyası sürdürülürken, ittihatçılar davalarına tam bir bağlılıkla hareket ederek ülkenin işgalden kurtuluşu için çeşitli refleksler göstermişlerdir. Sırlarını hiçbir şart altında açık etmemişlerdir. Tarihi 1889 yılına kadar giden İttihat-Terakki Cemiyeti, 1907 yılında gizli bir örgüt olarak kurulmuş ve o tarihte mensupları cemiyetin sırlarını açıklamayacaklarına Kur’an ve silah üzerine nasıl el basıp namus sözü vermişlerse, her dönemde bu yeminlerine ölünceye kadar sadık kalmışlardır. Ölümü kabullenip sırlarını ifşa etmemişlerdir. 1919 yılında yapılan sorgulamalar ve yargılamalar esnasında, Teşkilat-ı Mahsusa konusunda çok fazla bilgisi olanlar bile, bu gizli istihbarat örgütü hakkında hiçbir bilgi vermemişlerdir. Üstelik İstanbul’un işgalinde yeraltı örgütü olarak Karakol Cemiyeti’ni kurmuşlar ve Millî Mücadele döneminde başta istihbarat ve silah kaçırma faaliyetleri olmak üzere birçok hizmette bulunmuşlardır[8].

İKİNCİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK.

Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar
[email protected]

Kaynakça

[1] Bünyamin Kocaoğlu, Mütarekede İttihatçılık, İttihat ve Terakki Fırkası’nın Dağılması, İstanbul, Temel Yayınları, 2006, s.187.
[2] Rıdvan Akın, “İttihat ve Terakki Hükümetleri’nin Divan-ı Harb-i Örfi’de Yargılanması ve Malta Sürgünleri (1918–1921)”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Doç. Dr. Melike Batur Yamaner’in anısına armağan, c.I, 2014/1, s.64.
[3] Feridun Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir Yargılamaları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2017, s.17.
[4] Uluç Gürkan, Malta Yargılaması, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2014, s.51-52.
[5] Akın, a.g.m., s.70.
[6] Guenter Lewy, 1915 Osmanlı Ermenilerine Ne Oldu, Timaş Yayınları, İstanbul, 2020, s.122-123,
[7] Lewy, a.g.e, s.122.
[8] Osman Selim Kocahanoğlu, İttihat-Terakki’nin Sorgulanması ve Yargılanması (1918-1919), Temel Yayınları, İstanbul, 1998, s. 18.


 

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum