Hüseyin ALPASLAN

Hüseyin ALPASLAN

[email protected]

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

18 Mart 2021 - 17:14 - Güncelleme: 18 Mart 2021 - 20:02

 ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
                            

                                                                                                                                                                                                                                                                                        

 

ÇANAKKALE’DE DESTAN YAZAN KAHRAMANLAR




28 Temmuz 1914’de başlayan Birinci Dünya Savaşı’nda, Osmanlı Devleti, Uzlaşma veya Anlaşma Devletleri’nden birinin yanında savaşa dahil olmamışken, 2 Ağustos 1914 tarihinde, Sadrazam Sait Halim Paşa yalısında gizli bir Türk- Alman ittifakı imzalanmıştır[1]. Gizli anlaşmadan bir gün sonra 3 Ağustos 1914’te ilan edilen seferberlikle beraber ağustos ayının ortalarından itibaren Boğaza mayın hatları döşenmiştir. Aralık ayı sonuna doğru boğaza döşenen ve bir kısmı sabit olan mayın hatları 9 sıra olmuştur. Ana mayın hatları; Çanakkale Boğazı’nın en dar yeri olan 1,5 km genişliğindeki Soğanlıdere-Dardanos önünden başlamıştır. Kıyılara da bu hatları koruyacak gizli obüs bataryaları yerleştirilmiştir[2].
Osmanlı Devleti’nin, Birinci Dünya Savaşı’na katılan hiçbir ülkeye savaş ilan etmediği ve resmi olarak hala tarafsızlığını koruduğu 1914 yılının Eylül ayında, İngiltere Deniz Kuvvetleri Bakanı Winston Churchill tarafından Çanakkale’ye sefer düzenleme fikri ortaya atılmıştır[3].  Churchill’in bu teklifi İngiliz Hükûmeti tarafından savaşın seyrine göre değerlendirilmek üzere askıda bekletilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun 11 Kasım 1914’te İtilaf Devletleri’ne savaş ilanından sonra Osmanlı Ordusu’nun Mısır’a 25 Kasım’da düzenleyeceği harekâtı öğrenen Churchill yeniden Çanakkale’ye saldırma görüşünü ileri sürmüştür. Ancak, İngiltere’nin batı cephesinde henüz tam olarak tertiplenmemiş olması ve savaşta yaşanan birtakım güçlükler sebebiyle Çanakkale seferi düşüncesi bu dönemde uygulamaya geçirilememiştir.
Osmanlı Ordusu’nun, Kafkas Cephesi’nde, Rus Ordusu’nu ciddi biçimde tehdit etmesi üzerine batı cephesini takviye edemeyen Ruslar, Almanlara karşı zor duruma kalmışlardır. Rusların sıkıntılı hali İtilaf Devletleri’ni bir Rus sorunu ile karşı karşıya bırakmıştır. Rus Orduları Başkomutanı’nın, “Osmanlı Devleti’ni güçsüz bırakacak bir eylemde bulunulması” isteğini Londra’ya bildirmesinden sonra; Churchill’in, İngiliz Hükûmeti’ne sunduğu 31 Aralık 1914 tarihli Çanakkale raporu, Savaş Bakanı Lord Kitchener tarafından kabul edilmiştir. Lord Kitchener’in Çanakkale seferini Kraliyet Donanması’nın tek başına yapmasının yeterli olacağı görüşüne karşı Deniz Kuvvetleri Bakanı Churchill tarafından verilen cevapta; “Haritaya bakıldığında Çanakkale’nin ancak kara ve deniz ordularının yapacağı bir harekatla geçilebileceği, 60 km uzunluğundaki boğazın en geniş yerinin 7 km. olduğu, savaş gemilerinin boğazın akıntısı, mayın hatları ve topçu ateşi tehlikesi altında bulunacağı, Boğaza girildikten 21 km. sonra en dar noktaya ulaşılabileceği, kıyıda buluna kalelerin bu noktada top menzili içerisinde bulunduğunu, bir kara ordusu tarafından kıyının emniyete alınması halinde  donanmanın geçmesinin mümkün olabileceği” anlatılmıştır[4].
 Bu sırada savaş Osmanlı topraklarına sıçramış Rus Ordusunun Doğu Anadolu’daki harekâtı Osmanlı Ordusu tarafından Erzurum Köprüköy’de durdurulmuş ve durum Türk Ordusu lehine dönmeye başlamıştır.  Doğu Anadolu’da Ruslar aleyhine dönen savaşı öğrenen Rus Çarı II. Nikola, 2 Ocak 1915’te İngiltere’ye müracaat ederek, Doğu Anadolu’da savaştığı Türkiye’nin herhangi bir zayıf yerinde yeni bir cephe açıp açamayacaklarını ve kendilerine askerî malzeme konusunda yardımcı olup olamayacaklarını sormuştur[5]. 3 Ocak 1915’te İngiltere savaş kabinesi tarafından, Deniz Kuvvetleri Bakanlığı’nda yapılan toplantıda; Rusları mutlaka savaşta tutmanın gerekliliği üzerinde düşünce birliğine varılarak, o tarihlerde Çanakkale Boğazı’nın dışında bulunan İngiliz Filosu Komutanı Amiral Sackville Carden’den Çanakkale’ye yapılacak seferle ilgili görüşü sorulmuştur. Amiral Carden, herkesi şaşırtan bir cevap vermiştir. Carden’e göre; “Çanakkale bir saldırıda ele geçirilemez, esaslı bir plan yapılarak, operasyonu çok sayıda gemiyle genişletmek gerekir!” Amiral Carden’in verdiği cevap savaş komitesince de uygun bulunarak Çanakkale’ye sefer için hazırlıklara başlanmıştır [6]. “Amiral Carden Planı”, 13 Ocak 1915’te İngiltere Savaş Konseyi tarafından onaylanarak yürürlüğe konulmuştur.
            Amiral Carden planı şöyledir; “İlk başta, Boğazın girişini koruyan Anadolu yakasındaki Orhaniye ve Kumkale ile Rumeli yakasında bulunan Ertuğrul ve Seddülbahir’de (Boğaz genişliği ve araları 4 km.) bulunan dış bataryalar uzun mesafeden ateşle taciz edilecektir. Boğaza girilerek Kepez ve Kilitbahir’e kadar merkezi savunma sistemleri tahrip edilecektir. Bundan sonra Çanakkale ile Nara arasında kalan savunma düzeninin son kısmı ateş altına alınarak Marmara Denizi’ne girilecek ve İstanbul’a ulaşılacaktır”[7]. 20 Ocak’a kadar sürmesi planlanan harekât hazırlıkları devam ederken; Fransa’ya, Çanakkale seferine katılma teklifi yapılmıştır. Fransa, İngiltere Donanmasının tek başına İstanbul’a girme ihtimalini çıkarlarına aykırı bularak Çanakkale seferine katılma teklifini kabul etmiştir. Çanakkale seferine katılmak ve İstanbul’a girmek isteyen Ruslar ise içinde bulundukları savaş şartlarından dolayı sadece Askold Kruvazörü’nü harekata katılmak üzere gönderebilmişlerdir.
Şubat ayının başına kadar 4 tanesi Fransız zırhlısı olmak üzere 18 savaş gemisi toplanmıştır. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan Tuğamiral de Robeck, Komutan yardımcısı ve Komodor Keys Kurmay Başkanı olarak Amiral Carden'in, emrine girmiştir. Beş İngiliz hafif kruvazörü, altısı Fransızlara ait 22 torpido botu, dördü Fransızlara ait dokuz denizaltı, Ark-Royal uçak gemisi, Blenheim ikmal kruvazörü, on iki deniz uçağı ve Askold kruvazörü harekât için Donanma Komutanlığı’nın kullanımına verilmiştir. Limni Adası'ndaki Mondros Limanı, Çanakkale Boğazı'ndan sadece 15 mil kadar uzaktaydı ve Çanakkale harekâtını yapacak filo için istenen şartlara uygundu. İtilaf Devletleri’nden yana olmayı baştan beri çıkarlarına uygun gören ve bu hususta Yunan Kralı I. Konstantin ile çatışma içinde bulunan Başbakan Elefterios Venizelos tarafından yapılan hamleyle; Yunanlıların işgali altında bulunan Limni Adası boşaltılmış ve limanı korumak için yerleştirdikleri toplarda müttefiklerin hoşuna gitmesi için orada bırakılmıştır.  Tuğamiral Wemys, İngiltere'den gelerek önce Limni valiliği yapmış, daha sonra Koramiral Carden'in komutası altında üs komutanlığı görevini almıştır[8].
9 Şubat 1915 tarihinde saat 10:00’da Çanakkale Savaşı başlamıştır. Dördü İngilizlere, ikisi Fransızlara ait altı zırhlı savaş gemisi, Anadolu kıyısındaki Kumkale ve Orhaniye ile Rumeli yakasında bulunan Seddülbahir ve Ertuğrul’da konuşlu tabyaları etkisizleştirmek için harekete geçmiştir. Müttefiklerin savaş gemileri 12 kilometreye kadar uzanan menzilden ateş etme imkanına sahiptiler ve Türk bataryalarını ve mevzileri ateş altında tutmuşlardır. Menzili kısa olan Türk bataryaları bu ateşe karşılık verememiştir. Öğleden sonra kıyıya yaklaşan zırhlılar, atış mesafelerini 5 kilometreye düşürünce Türk bataryaları da karşılık vermeye başlamıştır. Türk bataryalarının ateş şiddetini arttırması üzerine iki gemi isabet almış ve Amiral Carden geri çekilme kararı almıştır[9]. Yeni bir saldırı hava şartlarından dolayı 25 Şubat’a kadar yapılamamıştır.
Anadolu ve Rumeli yakasında, Boğazın girişinde bulunan tabyalara 19 Şubat’ta yapılan ilk saldırı, İstanbul’da büyük bir telaş ve endişe yaratmıştır. Erenköy'den Nara'ya kadar iki kıyıda 80 adet 15-35 cm. çapında Türk topları bulunmaktaydı. Fakat bunların çoğu eski model olduğundan 7000 metre mesafeden uzağa ateş edemiyorlardı. Buna karşın Dardanos ve Hamidiye toplarının menzili 15.000 metreden fazlaydı ve boğazı yan ateşine alabiliyorlardı.  Çanakkale Savaşı’ndan hemen önce Alman Genelkurmayı’nın görevlendirdiği subayların yönetiminde, istihkâmların onarım ve iyileştirmeleri yapılarak araç ve gereç durumu daha iyi hale getirilmiştir. Askerlere eğitimler verilerek tatbikatlar yaptırılmıştır. Cephanenin yetersizliği ve İstanbul’dan ulaşımı sorun olmuştur. Rusların Çanakkale seferine desteğini önlemek için Yavuz (Goeben) Savaş Gemisi ile Karadeniz’de görevlendirilmiştir.  20 kadar obüs topu ve pek çok sayıda sahra topu, boğazın sularını ateş altına almak için, arazinin engebelerinden yararlanılarak mevzilendirilmiştir. Ayrıca Kepez Burnu'nun iki tarafına yapılan 10 adet denizaltı mayın barajı yapımı tamamlanmıştır[10].
25 Şubat’ta başlayan İkinci saldırıya 12 savaş gemisi katılmıştır. Türk dış bataryaları tarafından düşman zırhlılarına karşılık vermek için büyük uğraşı vermiş, hatta iki önemli isabet sağlamıştır. Ancak bir süre sonra, menzillerinin kısalığından ve güçlü savaş gemilerinin üstün ateş gücünden dolayı Türk bataryaları susmak zorunda kalmıştır. İtilaf Devletleri Donanması 26 Şubat ve devam eden günlerde Boğazın iki yakasında bulunan iç bataryaları yok etmek maksadıyla saldırılarına devam etmiştir. Mayın tarama gemilerinin öncü olduğu savaş gemilerinin amacı Dardanos ve Erenköy tabyalarını savaş dışı bırakarak Boğazın içerisine girmektir. Ancak, işler İtilaf Devletleri’nin planladığı gibi gitmemiştir! Gizlenmiş şekilde Boğazın kıyılarına yerleştirilen seyyar sahra bataryaları ile Dardanos topçusu savaş gemilerine nefes aldırmamıştır. Amiral Carden, İngiliz Deniz Kuvvetleri Bakanı Churchill’e çektiği telgrafta; planladıkları tarihin geciktiğini, mart ayının ortalarında İstanbul’a ulaşabilecekleri ümidini taşıdığını bildirmiştir[11].
Amiral Carden ile Churchill tarafından 11 Mart’ta yapılan görüşme ve harekât ile ilgili değerlendirmede, Carden, harekatın başarılı olması kara kuvvetlerine mutlaka ihtiyaç olduğunu söylemiştir. Çanakkale seferine iştirak etmek üzere kara kuvvetinin oluşturulmasına karar verilmiş ve bu kara gücünün başına General Ian Hamilton getirilmiştir. İngiltere Hükûmeti, Savaş Konseyi ve Churchill; Almanların Çanakkale Cephesi’ne mühimmat göndereceklerini, istihkamların yeniden toparlanarak güçlendirileceğini, Alman ve Avusturya Denizaltıların da bölgeye geleceğini değerlendirerek bir an önce Çanakkale harekâtına devam etme kararında uzlaşmışlardır. General Hamilton’un Çanakkale’ye gönderilmesiyle beraber; 15 Mart’ta son saldırı için talimat verilmiş ve 17-18 Mart’ta Boğazın geçilerek İstanbul’a ulaşılması planlanmıştır. Bu arada Donanma Komutanı Amiral Carden, planının başarısız olması üzerine psikolojik rahatsızlık geçirmiştir. Carden’in doktor tavsiyesi ile Londra’ya dönmesi üzerine yerine İrlanda asıllı Amiral Sir John Michael de Robeck, 17 Mart’ta atanmıştır.
Amiral de Robeck, donanmanın yapacağı harekâttan önce General Hamilton'dan Gelibolu Yarımadası’na kara kuvvetlerinin yapacağı çıkarma ile ilgili bilgi istemiştir. Bunun üzerine General Hamilton, General Amade ile birlikte bir savaş gemisine binerek kıyılarda keşif yapmış ve Türk savunma sistemi hakkında bilgi toplamaya çalışmıştır. Türk tarafı gündüzleri yarımadada hiçbir faaliyette bulunmuyor ve görüntü vermiyordu. Sayısı her gün artan toplar kazılan siperlere gizlice gömülerek deniz uçaklarının görmesi engelleniyordu. Müttefiklerin mayın tarama gemileri, zırhlıların hareket edecekleri bölgeyi temizlediklerini düşünüyorlardı. Gerçekte ise onlar sadece deniz yüzüne çok yakın olanları veya denizaltılar için konulmuş olan ağların bağlı olduğu şamandıraları görebiliyorlardı. 16-17 Mart gecelerinde o bölgede birçok mayın patlatılınca, daha başka mayınların da olabileceği hususunda hiç kuşkulanılmadı. Türkler ise 17 Mart akşamı ellerinde kalan son 50 kadar mayını daha önce bombalanan Erenköy Koyu’nda kıyıya paralel olarak döşediler. Müttefik filodan hiç kimse bunun farkına varmadı[12].
18 Mart saat 09.00'da Müttefik Donanması, Mondros limanından hareket ederek Çanakkale Boğazı'na doğru ilerlemiştir. Planları, ilk önce savaş gemileri ile tabyaları etkisiz hale getirmek ve mayın tarama gemilerinin mayınları temizlemelerine imkân sağlamaktır. Saat 11.00'de 1’nci Tümen’e ait, birbirlerini 1 km. aralıklarla izleyen lnflexible, Lord-Nelson, Agamemnon, Oueen-Elizabeth zırhlılarından oluşan savaş gemileri Boğaza girmiştir. Bu gemileri sağ ve sol gerilerinden Majestic ve Triumph gemileri takip etmiştir. Stroyerler ve tarak Filikalar, mayınları temizlemek için zırhlıların yanında hareket etmişlerdir. Fransız gemileri Suffren, Bouvet, Charlemagne, Gaulois 2’nci Tümen'i oluşturuyordu. Yanlarında Svviftsure ve Prince-Georges gemileri olduğu halde 1’inci Tümen'i 2 km geriden izliyorlardı. 3’ncü Tümen, Ocean, Albion, Irresistible, Vengeance zırhlılarından oluşuyor ve 2'nci Tümen'i 4 saat sonra değiştirecek bir mesafeden ilerliyorlardı. Cornvvallis ve Canopus ihtiyatta idiler. Onlar geceleyin mayın tarama gemilerini koruyacaktı [13].
1’nci Tümen saat 11.25'te 13.000 metreden Nara Koyu'na ateş açmıştır. Oueen-Elizabeth'in, Agamemnon ve Lord-Nelson zırhlılarının topları Mecidiye ve Namazgâh tabyalarını vuruyordu. Savaş gemilerinin uzak menzilden yaptığı ateşlere Türk tabyalardan açılan ateşler etkisiz kalıyordu. Saat 11.50'de Fransız Tümeni iki gruba ayrılarak; Suffren ve Bouvet Asya kıyısında, Gaulois ve Charlemagne ise Avrupa kıyısında demirlemiştir. Kıyılarda bulunan Türk tabyalarının bir süre suskunlaştığını fark eden Amiral de Robeck savaş gemilerine daha yakın mesafeye yanaşarak ateş etmeleri emrini vermiştir. Savaş gemileri büyük çaplı topları ile bir taraftan Kilitbahir ve Mesudiye, diğer taraftan Dardanos ve Aktepe tabyalarına ateş ediyordu. Bir anda tüm gemiler harekete katılmışlardı ve bu durum Amiralleri heyecanlandırmıştı. Bir süre sonra kıyılara gizlenmiş Türk toplarından atılan mermiler zırhlıların üzerine düşmeye başlamıştı. Inflexible' ye isabet eden bir top mermisi yangın çıkarmış ve gemi geri çekilmiştir.  İsabet alan gemilerden Bouvet'de de   yangın çıkmış, Prince Georges zırhlısının kaptan köprüsünün bir kısmı havaya uçmuş, Suffren’e, ise 15 dakika içinde 14 top mermisi düştüğünden saf dışı olmuştur.
Türk bataryaları tarafından isabet alan 2’nci Tümen savaş gemileri Amiral de Robeck’in emriyle 13.45’te boğazın dışına çıkmışlardır. Fransız Tümenine ait savaş gemileri tarafından yapılan ateş sonucunda Namazgâh ve Hamidiye tabyası tahrip edilmiştir. Bu sırada isabet alarak çekilen Fransız gemilerinin yerine geçmek için Vengeance, Ocean, Albion, Irresistible, Triumph ve Majestic zırhlılarından oluşan bir İngiliz filosu hareket etmiştir.  Kepez ile Çanakkale arasındaki mayınları temizlemeleri için mayın tarayıcıları da bölgeye yaklaşmıştır. Müttefiklere göre; harekât önceden hazırlanmış plâna uygun olarak müttefikler yararına devam etmekteydi, gemilerin ateş üstünlüğü açıkça belli oluyordu ve uğranılan personel kaybı ise önemsizdi. Fakat Boğazdan çıkmak, girmek kadar kolay değildi! 7-8 Mart gecesi, Ruslarca Karadeniz kıyılarına dökülüp Türkler tarafından toplanmış olan mayınlardan 26 tanesi, Nusrat adlı mayın gemisi tarafından, Erenköy’deki karanlık limanın güney kısmına, Erenköy açıklarından doğuya doğru olacak şekilde yerleştirmiştir. Bu mayınlar diğerleri gibi Boğaza dik olarak değil, paralel olarak yerleştirildiği için düşman tarafından kıyıda olabilecekleri tahmin edilemeyecektir [14].
İsabet alan İngiliz zırhlıları yerlerine yeni zırhlıların gelmesi için dönüş manevrası yaparken, mayına çarpan Bouvet zırhlısı birden sağ tarafa doğru eğilip alabora olmuştur ve bir dakikadan az bir sürede 700 personeli ile sulara gömülmüştür. Bouvet zırhlısının personelini kurtarmak için hareket eden Gaulios zırhlısı da Türk topçusunun atışında aldığı isabet sonucunda su almaya başlamış ve geri çekilmiştir. Saat 14.00’dan sonra 6 İngiliz zırhlısı ile Türk bataryaları arasında karşılıklı ateş yeniden başlamış, bu arada Dardanos bataryasının komutanı ve subayları şehit düşmüştür. Dardanos bataryasındaki suskunluk Türk ordusundaki komutanların aldığı tedbirlerle kısa sürede giderilmiştir. Bir süre sonra Irresistible zırhlısı bir denizaltı torpidosuna çarparak yan yatmış, onu kurtarmaya çalışan Ocean zırhlısı da mayına çarparak hareket edemez duruma gelmiştir. Saat 17.00’de Amiral De Robeck, yenilmez denilen armadadan geri kalan zırhlılarına geri dönmeleri emrini vermiştir.
18 Mart akşamı Amiral de Robeck Deniz Bakanlığı’na şu telgrafı gönderiyordu: "Batan veya arızalanan gemiler dışındakiler derhal yapılacak bir harekete hazırdır. Fakat taarruz plânının yeniden düzeltilmesi ve yüzer mayınlara karşı savunma usulleri bulmak gereklidir." [15]. İtilaf Devletleri Donanmasının Başkomutanı, beklenmedik başarısızlıktan ve uğranılan kayıplardan çok üzüntü duymuştur. Ertesi gün Amiral Vemyss ile konuşurken harekât için "felâket" sözcüğünü kullanmıştır.
18 Mart’ta 1915 tarihinde, Müttefiklerin 12 büyük zırhlısı Çanakkale Boğazı’nı geçmek istemiştir. Ancak, bu savaş gemilerinden 3’ü batmış, 4’ü de savaş dışı kalmıştır. İngiliz ve Fransızların, 44 top ve 800 de insan kayıpları vardı. Diğer gemiler de az çok isabet almışlardır. Osmanlı bataryalarının ise hepsi isabet almış, 176 toptan 8’i kullanılamayacak duruma gelmiş, 40 şehit verilmiş, 18’i Alman askeri olmak üzere 74 kişi yaralanmıştır [16]. Türkler, uğradıkları kayıplara rağmen moral olarak üstün duruma geçmişler, İstanbul’da ve Anadolu’nun tüm şehirlerinde bu zafer sevinçle kutlanmıştır.
Çanakkale Deniz Savaşı’nda alınan yenilgi, Londra ve Paris’te büyük şaşkınlık yaratmıştır. Bu yenilginin altında kalmak istemeyen Uzlaşma Devletleri İngiltere ve Fransa, İstanbul’u almak için bu defa karadan çıkartma yaparak donanmayı Boğazdan geçirmek istemişlerdir. Nisan, mayıs ve ağustos aylarında Yarımada’ya çıkartma yapmak isteyen İtilaf Devletleri bu sefer de karşılarında önce 19’uncu Tümen Komutanı, sonra Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal’i ve şanlı Türk Ordusu’nun kahraman askerlerini bulmuşlardır. Uzlaşma Devletleri, 18 Mart Çanakkale Deniz Savaşı’ndan sonra kara çıkartmalarında da yine aynı akıbete uğrayarak hezimet ve hüsranı tekrar tekrar yaşamışlardır.
Çanakkale Savaşı, güçlü bir donanma ile desteklenen kara ordusuna karşı verilen tek savaştır. Taraflar arasında büyük bir güç farkı vardır.  Aradaki bu farkı kapatan ve Birinci Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiren faktör ise; tahammülün, metanetin ve cesaretin örneği Anadolu insanıdır. Kendi hayatlarının değerini hiçe sayarak vatanın bir karış toprağı için savaşan, dehşetli bir kudret göstererek “Çanakkale Geçilmez” gerçeğini dosta düşmana ezberleten, Çanakkale Savaşları’nın emsalsiz kahramanları ruhlarınız şad olsun.
_______________:
Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar
[email protected]

Kaynakça
[1] Yusuf Hikmet BAYUR; “Türk İnkılabı Tarihi Cilt: III 1914-1918 Genel Savaşı Kısım: I”, s.642, Türk Tarih Kurumu,1991, Ankara.
[2] Cemalettin TAŞKIRAN; “18 Mart Çanakkale Deniz Savaşı”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt:25, Mart 2009. Sayı 73. s.30.
[3]  Yusuf Hikmet BAYUR; “Türk İnkılabı Tarihi Cilt III 1914-1918 Genel Savaşı Kısım II”, s.20, Türk Tarih Kurumu,1991, Ankara.
[4] David FROMKİN; “Barışa Son Veren Barış”, (Çev. Mehmet HARMANCI), s.114, Epsilon Yayıncılık, 2013, İstanbul
[5] Andre Mandelstam; “20. Yüzyılda Rusya’nın Akdeniz’e Çıkış Politikası”, Ulus Gazetesi, 1.11.1946, Tefrika no:565, aktaran: Süleyman Kocabaş.
[6] Enver Ziya KARAL; “Osmanlı Tarihi IX. Cilt”, s.431. Türk Tarih Kurumu, 2011, Ankara.
[7] Enver Ziya KARAL, a.g.e., s.432.
[8] A. Thomazi; “Çanakkale Deniz Savaşı”, (Çev. Hüseyin Işık), s.23-24, ATASE Yayınları, 1997, Ankara.
[9] Enver Ziya KARAL, a.g.e., s.434-435.
[10] A. Thomazi. a.g.e., s.26.
[11] Enver Ziya KARAL, a.g.e., s.435.
[12] A. Thomazi. a.g.e., s.35-36.
[13] A. Thomazi. a.g.e., s.36.
[14] Cemalettin TAŞKIRAN, a.g.e., s.35.
[15] A. Thomazi. a.g.e., s.41.
[16] Enver Ziya KARAL, a.g.e., s.443.
[17] Sinan Meydan; “Çanakkale Boğaz Harbi’nde Atatürk”, Sözcü Gazetesi, 19.03.2018.

  

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum