BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA ERMENİLER VE TEHCİR-IV
Sevgili okurlar, aynı başlıklı yazımızın önceki bölümlerinde II. Meşrutiyetin ilanı sonrasında Ermeni komitelerinin yaptıkları yıkıcı ve bölücü faaliyetleri, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Hükûmeti’ni zorunlu olarak tehcir kararı almaya iten süreci ve tehcir kararlarının alındığı 24 Nisan 1915 Genelgesi ile Sevk ve İskân Geçici Kanunu’nu anlatmıştık. Bugün ise tehcirin Osmanlı Devleti topraklarında nasıl uygulandığını anlatacağım yazımı okuyacaksınız
Tehcirin Uygulanması
İlk olarak savaş bölgelerinde başlatılan tehcir uygulamasında, ivedilikle sevk işleminin başlatılması için kararlaştırılan yerler; İçişleri Bakanı Talat Paşa’nın talimatı ile şöyle belirlenmiştir[47];
1.Van, Bitlis ve Erzurum vilayetleri.
2.Adana, Mersin ve Sis (Kozan) şehir merkezleri hariç olmak üzere Adana, Mersin, Kozan ve Cebel-i Bereket Sancakları.
3.Maraş şehir merkezi hariç olmak üzere, Maraş sancağının diğer yerleri.
4.Merkez kazaları hariç olmak üzere Halep vilayetinde İskenderun, Beylan, Cisr-i Şugur (Suriye topraklarındadır), Antakya kazaları, köyleri ve kasabaları.
Tehcir Kanunu uygulanmaya başladığı zaman, Urfa’nın bazı yöreleri ile Birecik, Erzurum, Aydın, Trabzon, Edirne, Samsun, Çanakkale, Adapazarı, Halep, Bolu, Kastamonu, Tekirdağ, Konya ve Karahisar-ı Sahip gibi yerleşim yerlerinde yaşayan Ermenilerin sevke tabi tutulmalarına gerek görülmemiştir[48]. Yine Dahiliye Nezareti tarafından ilgili makamlara gönderilen 27 Mayıs 1915 tarihli bir belgede, Diyarbakır, Harput ve Sivas bölgesindeki Ermenilerin ihracına lüzum görülmediği bildirilmiştir[49]. Görüldüğü gibi tehcir kararı ile Ermenilerin tamamının sevke tabi tutulmalarının amaçlandığı iddiası doğru değildir. Ermenilerin daha sonra bütün bölgelerde sevke tabi tutulmaları ile ilgili zorunlu olarak alınan kararların arkasında yatan sebep; Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu savaşta, cephe gerisinde güvenliğini tehdit eden ve ordu için tehlike oluşturan bir durumun oluşmasıdır. Sevkler yapılırken, o bölgedeki tüm Ermenilerin isyana iştirak edip etmedikleri kıstas olarak alınmıştır. Sevk için ana gerekçe ve ölçü belirlenirken, yöredeki Ermenilerin tamamının isyan ile iştigal edip etmedikleri üzerinde yoğunlaşılmıştır. Bir bölgede halkın olduğu gibi isyana destek verip vermediği incelenerek, zararlı faaliyette bulunanlar hariç diğer Ermeniler sevke tabi tutulmamışlardır.
Ancak, savaş devam ederken Ermeni isyanlarının Anadolu’nun birçok bölgesine sirayet etmesi ve meydana gelen karışıklıklar, sevke tabi tutulan Ermenilerin sayısını arttırmıştır. Müslümanları öldüren, ordudan kaçan, düşman ülkelerle iş birliği yapan, komitelerin kışkırtmasıyla silah bulunduran ve isyan için fırsat kollayan kişiler başka bölgelere nakledilmiştir. Özellikle tüccar ve esnaf kesiminden olup sadece işiyle iştigal eden, kimseye zararı dokunmayan ve komitelerle ilişkisi olmayan Ermeniler yerlerinde kalmışlardır. Ermeni vekiller ve aileleri, öğretmenler ve aileleri, muvazzaf askerlerin aileleri, çocuğu orduda vatani görevini yapan aileler, yalnız kalmış kadınlar ve çocukları, hastalar, körler, Ermeni memurlar, Düyûn-ı Umûmiye’de görevli olanlar, Osmanlı Bankası ve reji idaresinde bulunanlar, demiryollarında çalışanlar, Protestan ve Katolik Ermeniler sevke tabi tutulmamışlardır[50].
Ermeni nüfusun az olduğu İstanbul, Kastamonu, Balıkesir ve Urfa gibi illerde, Ermenilere ait evlerde yapılan aramalarda, silah ve cephane bulunan kişiler hakkında yasal işlem uygulanmış, bunların takip altında tutulabilmeleri için kayıtları yapılmıştır. Bu illerde ayrıca tehcir yapılmasına gerek duyulmamıştır İstanbul’da ikâmet eden, 77.735 Ermeni’den isyan hareketlerine destek vermekten suçlu bulunan 235 kişi tutuklanmıştır. Geriye kalan Ermenilerle ilgili hiçbir uygulamaya gidilmemiştir. İstanbul’da kalan Ermeniler İşlerini daha evvelden olduğu gibi yürütmeye devam etmişlerdir. Bu durum bile Osmanlı Devleti’nin Ermeniler hakkında hiçbir ön yargısının olmadığını, toptancı bir bakış ile göçe tabii tutulmadıklarını, İsyan etmeyen ve suç işlemeyen Ermenilerin diğer vatandaşlarla aynı haklara sahip olarak yaşamlarını sürdürdüklerini göstermektedir[51].
Osmanlı Hükûmeti’nin tehcirin uygulanması için yaptığı planlama, Ermenilerin yıldırma ve saldırı faaliyetlerinin çoğalması üzerine, daha teferruatlı ve geniş kapsamlı olarak yeniden düzenlenmiştir. 1915 yılının temmuz ayında sevke tabii tutulan Ermenilerin sayılarının artması nedeniyle, iskân edilecek yerlerin genişletilmesi zarureti doğmuştur. Kerkük Sancağı’nın İran hududuna seksen kilometreye kadar olan iskân bölgeleri, Musul Vilayeti’nin güney ve batısı ile Diyarbakır sınırından içeriye doğru 25 kilometre, Habur ve Fırat Nehri platosundaki yerleşim sahalarını içine alacak şekilde Zor Sancağı’nın batısı ve güneyi iskân alanları olarak yeniden düzenlenmiştir. Yine Halep Vilayeti’nin güney, güneydoğu ve batısında kalan kasabalar ve köyler ile Suriye Vilayeti’nin Kerek ve Havran sancaklarını dahil edecek şekilde demiryolu hattının 25 kilometre içerisine giren bütün bölgelerdeki ikamet alanlarına, buralarda yaşayan Müslüman halkın yüzde onunu geçmemek şartıyla, tehcire tabi tutulan Ermenilerin yerleştirilmeleri kararlaştırılmıştır[52].
Osmanlı arşiv belgelerine göre vilayet ve kazalardan sevk ve iskâna tabi tutulan Ermeni nüfusu şu şekildedir[53];
Adana:14.000, kalan:15-16.000,
Ankara (Merkez):21.236, kalan:733,
Aydın:250,
Birecik:1.200,
Diyarbakır: 20.000,
Dörtyol:9000,
Erzurum:5.500,
Eskişehir:7000,
Giresun:328,
Görele:250,
Halep:26.064,
Haymana:60,
İzmir:256,
İzmit:58.000,
Kalacık:257,
Karahisar-ısahip:5.769, kalan:2.222,
Kayseri:45.036, kalan:4.911,
Keskin:1.169,
Kırşehir:747,
Konya:1900,
Kütahya:1.400,
Mamuretülaziz:51.000, kalan:4.000,
Maraş kalan:8.845,
Nallıhan:479,
Ordu:36,
Perşembe:390,
Sivas:136.08, kalan:6.055,
Sungurlu:576,
Sürmene: 290,
Tirebolu:45,
Trabzon:3400,
Ulubey:30,
Yozgat:10.916 olup, Toplam sevk edilenlerin sayısı:422.668, kalanların sayısı:32.766 kişidir.
Başbakanlık Osmanlı Arşivlerine göre verdiğimiz listede Tehcire tabi tutulan Ermenilerin sayısı 422.668 olup, çeşitli sebeplerle sevki yapılamayan ve bir müddet bekletilen Adana Ermenileriyle beraber bu sayı 440.000 civarındadır.
Beşinci bölümle DEVAM EDECEK.
Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar
[email protected]
KAYNAKÇA
[47] BOA, Babı âli Evrak Odası (BEO), 326758, akt. Bülent Bakar, a.g.e., s.85.
[48] Ahmet Altıntaş, a.g.m., s. 88.
[49] BOA, DH. ŞFR. 53/295.
[50] Ahmet Altıntaş, a.g.m., s. 88-89.
[51] “Aspirations Et Agissements Revolutionnaires Des Comites Armeniens Avant Et Apres La Proclamation De La Constitution Ottomane”, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Kolektif, No:51, Ankara, 2001, s.322-323.
[52] BOA, DH. ŞFR, 54/315.
[53] BOA, DH. ŞFR, 54/315, DH. EUM. 68/77, DH. EUM 68/77, DH. EUM. 69/250, DH. EUM,68/101, DH. EUM. 68/89, DH. ŞFR, 54/162, DH. EUM. 68/72, DH. EUM. 68/41, DH. EUM. 68/76, DH. EUM. 68/66, DH. EUM. 69/260, DH. EUM. 68/67, DH. EUM. 68/79, DH. EUM. 68/73, DH. EUM. 68/75, DH. EUM. 68/66, DH. EUM, 69/34, DH. EUM.68/93, DH. EUM. 68/70, DH. EUM. 68/41, DH. EUM. 68/84, DH. EUM. 68/41, DH. EUM. 68/66, akt. Ahmet Altıntaş, a.g.m., s. 92-94.
FACEBOOK YORUMLAR