YUNANİSTAN YA SINIRLARINI GENİŞLETECEK YA DA BÜYÜK FELAKETİN BAŞLANGICINI YAPACAK
Yunanistan Mora yarımadasında 1830 yılında yine emperyalist devletlerin zorlamasıyla Londra Antlaşmasıyla bağımsız bir devlet olarak kurdurulmuştu. O günden bu güne kadar küçük şeytanlıklar yapıp, topraklarına ilave topraklar katarak bugünkü Yunanistan haline geldi. Fransa’da 1830 yıllarda Osmanlının elinden Cezayir’i koparmıştı.
1970’li yıllarda Kıbrıs meselesi gündemdeydi. Türkiye ayaktaydı. Yunanistan’la sorunumuz büyüktü. Dış politikayı takip etmek o zamanki biz geçlerin önde gelen göreviydi. Çünkü Başbuğ Türkeş her konuşmasında Ülkücülerin her konuda yarınlara hazırlanmasını istiyor, gerekçelerini de sıralıyordu. Vatan millet aşkı, Başbuğ sevgisi ve saygısı ülkücüyü bu yöne iteledi. Ülkücünün her konuda derinliğine bilgisi olması gerekiyordu.
Bu görüş ve düşünceler ışığında o günün şartları gereği dış politikaya ağırlık vererek Ortadoğu gazetesinde ilk makalemi yazmış, Kıbrıs’la ilgili düşüncelerimi paylaşmıştım. Bu birkaç yazı olarak devam etmişti ve Yunanistan’ın bir şekilde durdurulması gerektiğini belirtmiştim.
Şimdi Yine Rumlarla, Yunanlılarla sıkıntılıyız. Önemli kışkırtıcılardan biri Macron Fransa’sı. Yani dünle ilintili bir sorun. Bu konu bağlamında şimdiye kadar değerli dış politika görevlilerinden, akademisyenlerden ve bu konu ile uğraşan uzmanlaşmış kişilerden edindiğim ve belleğimin en önemli yerine kaydettiğim bilgileri kendi düşüncelerimle sentezleyerek aktarmak isterim.
Olmazsa olmaz şartların ilki, devleti yönetecekler milli, Dış politika dâhil olmak üzere her konuda öngörülü olmalıdır. Dış politikayı uygularken, takip ederken konuya hâkim ve bilgisinin yeterli olması kendini güçlü kılacaktır. Dış politikada, inanç, mezhep ekseni değil çıkar ekseni geçerlidir ve duygusallığı kaldırmaz.
Dış politika uzmanlarının önemli tavsiyesi, mümkün olduğu kadar bulunduğun bölgede veya dünyada yalnız kalacak politika izlenmemelidir. Bölgenin stratejisi ve konumuna göre dostluklar, bilinçli kurulmalıdır. Bugünkü gibi Akdeniz’de ve Ortadoğu’da yalnız kalabilecek hatalar yapılmamalıdır.
Doğu Akdeniz sorununa gelince.
Doğu Akdeniz sorunu, Doğu Akdeniz sorunu olmaktan çıktı. Akdeniz hatta daha ileri giderek söyleyeyim, Türkiye’nin denizler de de sıkıştırılması, kıpırdayacak alan bırakmama eylemine dönüştü. Yani Türkiye’nin egemenlik sorunu haline geldi. ABD, Rusya, Fransa, Almanya, Mısır, BAE, Suudi Arabistan, İsrail hepsi de Türkiye’yi dışlayan yalnız bırakan politika takip ediyorlar. Türkiye ise yapması gereken hamleleri zamanında yapmadı. MEB (Münhasır Ekonomik Bölge! Sorununun daha konuşmazken GKRY ve Yunanistan kıyı ülkeleriyle GKRY antlaşmalar yapıyorlardı. Buna karşılık Türkiye hareketsizdi.
Sorunun ilk ortaya çıkış noktasında Türkiye sorunla ilgili önemli tespit yapamadı, uygulayamadı. Karşı tarafın adımlarına karşı, önünü kesecek adılar atılmadı. Sadece Libya ile yapılan antlaşma bizi bu noktada tutuyor.
Sonuca neler olabilir. Ya Türkiye ile Yunanistan ve Müttefikleriyle savaş başlayacaktır. Bunun sonucunu kestirmek zordur. Ya bizim zararımıza olan anlaşmaya evet denecektir. Yunanistan şimdiye kadar yaptığı gibi önceden yaptığı yasal olmayan eylemlerini meşrulaştıracak sonuca doğru gitmektedir. Yani yasal olmayan kazanımları, 18 ad ve diğer kazanımları kendi hanesine işlenecektir
Bu arada Kıbrıs’a dikkat edilmelidir. Oynanan oyunlardan biri Kıbrıs’ı eski birleşik Kıbrıs haline getirip Rumlara teslim etmektir. Böyle olursa Akdeniz’de tutunacak dalımız kalmaz, Oradaki Türklerin hayat garantisinin ve özgürlüklerinin kalmayacağı gibi.
Önümüzdeki günler çok sıcak ve bunaltıcı günler olacaktır. Allah bizlere yardım etsin.
Yunanistan Mora yarımadasında 1830 yılında yine emperyalist devletlerin zorlamasıyla Londra Antlaşmasıyla bağımsız bir devlet olarak kurdurulmuştu. O günden bu güne kadar küçük şeytanlıklar yapıp, topraklarına ilave topraklar katarak bugünkü Yunanistan haline geldi. Fransa’da 1830 yıllarda Osmanlının elinden Cezayir’i koparmıştı.
1970’li yıllarda Kıbrıs meselesi gündemdeydi. Türkiye ayaktaydı. Yunanistan’la sorunumuz büyüktü. Dış politikayı takip etmek o zamanki biz geçlerin önde gelen göreviydi. Çünkü Başbuğ Türkeş her konuşmasında Ülkücülerin her konuda yarınlara hazırlanmasını istiyor, gerekçelerini de sıralıyordu. Vatan millet aşkı, Başbuğ sevgisi ve saygısı ülkücüyü bu yöne iteledi. Ülkücünün her konuda derinliğine bilgisi olması gerekiyordu.
Bu görüş ve düşünceler ışığında o günün şartları gereği dış politikaya ağırlık vererek Ortadoğu gazetesinde ilk makalemi yazmış, Kıbrıs’la ilgili düşüncelerimi paylaşmıştım. Bu birkaç yazı olarak devam etmişti ve Yunanistan’ın bir şekilde durdurulması gerektiğini belirtmiştim.
Şimdi Yine Rumlarla, Yunanlılarla sıkıntılıyız. Önemli kışkırtıcılardan biri Macron Fransa’sı. Yani dünle ilintili bir sorun. Bu konu bağlamında şimdiye kadar değerli dış politika görevlilerinden, akademisyenlerden ve bu konu ile uğraşan uzmanlaşmış kişilerden edindiğim ve belleğimin en önemli yerine kaydettiğim bilgileri kendi düşüncelerimle sentezleyerek aktarmak isterim.
Olmazsa olmaz şartların ilki, devleti yönetecekler milli, Dış politika dâhil olmak üzere her konuda öngörülü olmalıdır. Dış politikayı uygularken, takip ederken konuya hâkim ve bilgisinin yeterli olması kendini güçlü kılacaktır. Dış politikada, inanç, mezhep ekseni değil çıkar ekseni geçerlidir ve duygusallığı kaldırmaz.
Dış politika uzmanlarının önemli tavsiyesi, mümkün olduğu kadar bulunduğun bölgede veya dünyada yalnız kalacak politika izlenmemelidir. Bölgenin stratejisi ve konumuna göre dostluklar, bilinçli kurulmalıdır. Bugünkü gibi Akdeniz’de ve Ortadoğu’da yalnız kalabilecek hatalar yapılmamalıdır.
Doğu Akdeniz sorununa gelince.
Doğu Akdeniz sorunu, Doğu Akdeniz sorunu olmaktan çıktı. Akdeniz hatta daha ileri giderek söyleyeyim, Türkiye’nin denizler de de sıkıştırılması, kıpırdayacak alan bırakmama eylemine dönüştü. Yani Türkiye’nin egemenlik sorunu haline geldi. ABD, Rusya, Fransa, Almanya, Mısır, BAE, Suudi Arabistan, İsrail hepsi de Türkiye’yi dışlayan yalnız bırakan politika takip ediyorlar. Türkiye ise yapması gereken hamleleri zamanında yapmadı. MEB (Münhasır Ekonomik Bölge! Sorununun daha konuşmazken GKRY ve Yunanistan kıyı ülkeleriyle GKRY antlaşmalar yapıyorlardı. Buna karşılık Türkiye hareketsizdi.
Sorunun ilk ortaya çıkış noktasında Türkiye sorunla ilgili önemli tespit yapamadı, uygulayamadı. Karşı tarafın adımlarına karşı, önünü kesecek adılar atılmadı. Sadece Libya ile yapılan antlaşma bizi bu noktada tutuyor.
Sonuca neler olabilir. Ya Türkiye ile Yunanistan ve Müttefikleriyle savaş başlayacaktır. Bunun sonucunu kestirmek zordur. Ya bizim zararımıza olan anlaşmaya evet denecektir. Yunanistan şimdiye kadar yaptığı gibi önceden yaptığı yasal olmayan eylemlerini meşrulaştıracak sonuca doğru gitmektedir. Yani yasal olmayan kazanımları, 18 ad ve diğer kazanımları kendi hanesine işlenecektir
Bu arada Kıbrıs’a dikkat edilmelidir. Oynanan oyunlardan biri Kıbrıs’ı eski birleşik Kıbrıs haline getirip Rumlara teslim etmektir. Böyle olursa Akdeniz’de tutunacak dalımız kalmaz, Oradaki Türklerin hayat garantisinin ve özgürlüklerinin kalmayacağı gibi.
Önümüzdeki günler çok sıcak ve bunaltıcı günler olacaktır. Allah bizlere yardım etsin.
FACEBOOK YORUMLAR