KISA BİR PANORAMA ÇİZELİM -1-
Osmanlı Devleti Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra duraklama dönemine girdi. Kanuni’den sonra devleti yönetenlerin önemli bir kısmı yeterli olmadıkları için Osmanlı Devleti eskisi gibi yönetilemiyor, ekonomik, siyasi, askeri yanlışlar hız kesmeden devam ediyordu. Osmanlı Devleti güç kaybı nedeniyle artık coğrafi olarak ilerleyeceği sınırın sonuna gelmişti. O şartlarda Doğu, Batı, Güney ve Kuzey cepheden sadece ilerleyebileceği bir cephe kalmıştı, Güney cephesi. Bu cephe de denizdi. Denizde ilerleyebilmek için de denizcilikte ileri seviyede olmak gerekiyordu. Osmanlı Devleti’nde denizcilik açısından da yeterli bilgi, teknik seviye ve savunma araçları mevcut değildi. Bu cephede çok güçlü donanmasıyla denizlere hâkim olan Portekizliler vardı.
Osmanlı Devleti’nin Doğu tarafında Türk devletleri vardı fakat o tarafa yönelmedi veya yönelemedi. Batıda zaten Viyana’ya kadar gidilmiş fakat ileri gidilememişti. Kuzeyde ise Don ve Volga kanalları vardı ki orada geçilememişti. Ayrıca dünyadaki gelişmeler takip edilmemiş, ekonomik, savunma araçları, kültürel, siyasi, teknik, yönetsel ve sanayi alanında gerekli donanıma sahip olunmamış, dünyadaki bu gelişmelere karşı ilgisiz kalınmıştı. Bu durumda Osmanlı zayıfladı, güçsüzleşti. O zayıfladıkça düşmanları ortaya çıkmaya başladı, o güçsüzleştikçe düşmanları çoğaldı. Hepsi bir taraftan başkaldırdıkça Osmanlı Devleti içi boşalmış bir çınar ağacı gibi devrildi.
Büyük Atatürk bu büyük devletin enkazından arkadaşları ve Türk milletiyle beraber yeni ama küçük bir devlet kurdu. Atatürk dönemi yeni devlet olmanın verdiği zorluklarla geçti. Tarihte 2. defa Türk adıyla kurulan devletin kurum ve kurallarının oturmasını sağlamak için büyük çaba gösterdi. Bu denli güçlü mücadelenin içindeyken Hatay gibi önemli bir sorunun çözüme kavuşmasının başlangıç ve gelişme bölümünü planladı ve uyguladı. Kültürel ve dünya gerçeklerine uygun bir devlet kurarken iç ve dış cephelerde etkili güçlerle de mücadele etti.
Bize biz olduğumuzu unutturan, bizi benliğimizden uzaklaştıran ve yanlış yönlendirmeye çalışan hainlere karşı mücadele ederek, yeni Türk devletini medeniyetin gerekleriyle donatılmış devlet haline getirmek için büyük çaba harcadı. Atatürk’e karşı muhalefet edenlerin içinde Atatürk’ün tökezlemesini, halkın Türklüğünü unutması idealini taşıyan ümmetçi yönetim şeklinin uygulanmasını isteyenler vardı. Engelleme hareketine Atatürk hak vaki olup da dünyadan göçene kadar devam edildi. Ama Atatürk büyüktü, Atatürk liderdi. Atatürk güvenilen biriydi ve aynı zamanda toparlayıcıydı. İstekleri bu nedenden dolayı gerçekleşiyordu.
Atatürk’ten sonra olanlar üzücüydü. Evet, Atatürk’ün arkadaşlarıydılar ama onun zamanındaki psikolojik ezikliğin verdiği hazımsızlıkla yanlış uygulamalar yaptılar.
1946 yılına kadar bu süreç devam etti. 1946 yılından başlamak üzere iktidar el ve zihniyet değiştirdi. Bu durum sağlıklı da değildi, bu dönemin yöneticileri de bundan önceki iktidarın kadrolarıydılar. Bunların adı toptancı yaklaşımla isimlendirilerek “sağ iktidar” unvanını aldılar.
Fuat YILMAZER