FIRATIN DOĞUSU BELANIN KALANIDIR
Davutoğlu ile çarşafa dolaşan dış politikamız, Çavuşoğlu ile toparlanma dönemine girdi diye düşünüyorum.
Çavuşoğlu, Davutoğlu’nun “Sıfır sorun” adlı yanlış politikasıyla oluşan çizgiyi terk edip, toplumu hataya sürüklemeden politikasını sürdürüyor ve “neye mal olursa olsun bu işi yapacağız” diye de karşısındakilere bir çizgisi olduğunu hatırlatıyor.
Davutoğlu’nun yaptığı gibi sınırlarımız dışındaki tek Türk toprağı olan Süleyman Şah türbesini yangından mal kaçırır gibi kaçırıp onu da Türk milletine başarı diye anlatmıyor.
Amerika’nın Rusya’nın, AB ülkelerinin komşumuz haline geldiği bir zaman diliminde Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, İdlip Harekatı ve son olarakda Menbiç’te Amerika ile anlaşarak PKK lı teröristleri çıkartmak için Türkiye ile ortak devriye görevine başlamalarını Çavuşoğlu diplomasisinin bir başarısı olarak görüyorum.
Askeri harekâtlarımızda bazen Rusya ve İran ile bazen de Amerika ile yakın hareket etmemiz de dış politikadaki diplomasi başarının bir başka yönüdür. Politikanın ve çıkarların kuralına göre hareket edildiğinin bir göstergesidir diye düşünüyorum.
Bunlar yeterli değildir. Önümüzde zorlu bir süreç bizi beklemektedir. Afrin’de, İdlip’te, Fırat Kalkanı Harekâtında, PKK-YPG-PYD ye karşı ve onları destekleyenlere karşı başarılı olunmuştur. Kararlılığımızın getirisi olarak Menbiç’te de kontrolü beraber sağlayarak terör örgütünü oradan çıkartma işleminin başlanması sağlanmıştır.
Şimdi de yıllardır başımıza sıkıntı olan merkeze, Kandil’e harekât yapılmaktadır. Kandil’e yapılan harekâtın da başarılı olması kesindir. Çünkü Türk ordusunun gücünün çapı 21 yüzyılda da belli olmuştur. Zaten kendisi de Allah’ın ordusu olarak bilinmekte ve inanılmaktadır.
Kandil’e yapılan bu harekât sırasında Kandil’de çok fazla terörist kalmadığı dile getirilmektedir. Doğruluk payı yüksektir. Önemli oranda Kandil boşaltılmıştır. Bu konuda Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı Paşa Kandil Harekâtı hakkında verdiği mülakatta “ Hava Kuvvetlerinin desteği ile güzel bir operasyon yapılır. Ancak operasyon çok dillendirildi ve artık orada kimseyi bulamazsınız. Kandil’de ki PKK’lıların büyük kısmı, Ayn El Arap ve Fırat’ın doğusuna gitti. Ancak buna rağmen Kandil önemli bir yerdir, harekât yapılmalı ama çok fazla dillendirildiği için istenilen sonuç alınmaz.”[1] Diye görüş belirtirken Emekli Tuğgeneral ve Stratejist Nejat Eslen Paşa da; “Türkiye yıllardır PKK terör örgütü ile mücadele etmektedir. Türkiye için bölgede en büyük güvenlik tehdidi PKK. Kandil dağında bulunan teröristler öncelikle Hakurk bölgesindeki üslere geliyor ve oradan Türkiye’ye geçip eylemlerini gerçekleştiriyor. Bu açıdan öncelikle Hakurk bölgesine yapılacak operasyonları önemsiyorum. Kandil ise PKK’nın ana üs bölgesi ve yığınak yaptığı yer. Bir anlamda Kandil PKK’nın egemenlik alanı. Türkiye’nin Kandil’e operasyon gerçekleştirmesi psikolojik açıdan önemlidir. Şu anda Türkiye PKK ile mücadelede psikolojik üstünlüğü ele geçirmiştir ve bunu da sonuna kadar kullanmalıdır” diyor ve devam ediyor “ PKK/PYD’nin varlığı hem Suriye’de, hem de Irak’ta gelişmiştir. Burada şunu gözlüyoruz. Dış güçlerin çabalarıyla koridor yeniden oluşturulmak isteniyor. Burada esas olan öncelikle Suriye’nin kuzeyindeki PKK varlığının bütünleşmesini engellemek. Bunu gerçekleştireceğimiz coğrafi kesim ise Sincar Bölgesi olmalıdır. Bu nedenle yapılacak harekâtta önceliğin Sincar bölgesine verilmesi gerekir. Türkiye’nin PKK/PYD oluşumuna karşı uygulayacağı stratejinin önceliği, Suriye’nin kuzeyindeki PKK/PYD oluşumuyla, Irak’ın kuzeyindeki PKK oluşumunun bütünleşmesini engellemek, sonrada ayrı ayrı püskürtmek olmalıdır.”[2] Diye bir başka bakış açısı ortaya koyuyor.
Yalnız bir gerçeği de söylemeden geçmek olmaz. Kandil’in psikolojik olarak beyinlerde ele geçmez, güçlü bir kale imajı vardır. Toplumumuzda engel ve güç olarak önemli bir konuma, önemli bir coğrafya gücünü sahip Kandil Dağı askerlerimizce ele geçirilince o muhkem sığınak etkisiz hale getirilince bölücü terörde etkisini büyük ölçüde kaybetmiş olacaktır.
Suriye’de, Irak’ta bir miktar toprağının kontrolümüz altında olması bir süre için ülkemizin tehlikeden uzak yaşayacağının göstergesidir. Hatta kan dökerek, can vererek temizlediğimiz bizi tehlikeden koruma özelliğine sahip yerlerden de çıkış için acele edilmemeli, Irak ve Suriye’de kontrol altına aldığımız topraklardan, iki devletin de yönetim olarak birliği sağlanıp devlet oldukları kesinleşene kadar o topraklar terk edilmemelidir. Çünkü güvenliğimiz için alınan yerlerin tekrar bir kargaşaya düşmesi bize büyük sıkıntı getirir.
Dikkat edilirse yeni bir tehlike söz konusudur. PKK-YPG-PYD Fırat’ın doğusuna gönderilmiştir. Fırat’ın doğusuna gönderilmesi bizim açımızdan önemli bir tehlikedir. Bunun neticesinde terör örgütünün birikmiş insan ve silah gücü ortaya çıkmaktadır. Ellerinde modern silah ve teçhizatı olan 70 bin kişilik bir milis kuvvetten bahsedilmektedir. Ayrıca herkesçe malum bazı büyük devletlerden de siyasi, askeri ve ekonomik yardım da gelmektedir.
Emekli General, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı İsmail Hakkı Pekin “ABD’nin kafasında birleşik Kürt devleti olduğunu, bu amaçla İran ve Türkiye’den parça almak düşüncesinde oldukları ile ilgili planları var” diyor ve “ABD kelime oyunları yapıyor, alçak profilden gidiyor ve meydan okumuyor. Meydan okunduğu zaman Türkiye’nin neler yaptığını gördüler” diye görüş belirtiyor. Ve devamla “ ABD’nin Kürdistan yaratmaya çalışırken, Türkiye’nin hassasiyetlerini göz önünde tutarak bu işi yapıyor. Menbiç’te plan yapalım, bu yönetimi yerele devredelim, bunu daha sonra Rakka ve diğer yerlere uygularız diyor ve böylece Fırat’ın doğusunda oluşacak bir Kürdistan’a Türkiye’yi ikna etmeye çalışıyor” diye ekliyor.[3]
Dolayısıyla nasıl yapılır nasıl şartlar hazırlanır bilmem ama mutlaka Menbiç kontrol altına alındıktan sonra Fırat’ın doğusu da temizlenmelidir.
Şimdilik önemsiz gibi görünen ve gösterilmeye çalışılan ama çok önemli olduğuna inandığım Fırat’ın Doğusu adı verilen teröristlerin toplandığı yer önemli bir sorundur. İlerde çok büyük sıkıntılar çıkaracak evsaftadır.