Bugünlerde ülke gündemimizi dolduran Doğu Akdeniz’de ki GKRY, Yunanistan ve Türkiye arasındaki krizdir. Yani Söz konusu iki topluluğu destek vererek arenaya sürenlerin dikkatle takip edip gelişme beklediği sorundur.
Bir Türk Milliyetçisi olarak belirtmeliyim ki “Türk’e, Türklüğe, Türkiye’ye zarar veren veya vermeyi düşünenlerin kimliği, inancı, imanı, mezhebi yeri, konumu ne olursa olsun tam cephe karşımızdadır ve yanımızda kabul görecek zerrece yeri yoktur. Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığı şuuruna inanmış bir hareketin neferi olarak aykırı düşünmemiz mümkün değildir.
Ayrıca bir gerçeğinde farkındayız. Rahmetli dava büyüğümüz Dündar Taşer’in söylediği “Biz çadırımızı sırtlanların yolu üzerine kurmuşuz.”
***
Türkiye ve Yunanistan arasında bir kriz çıksa krizi ortadan kaldırmak isteyenlerin olacağı gibi, olayların büyümesi için Yunanistan tipi devletleri tahrik edip yönlendirmek isteyenlerde vardır ve çoktur.
Akdeniz’de Güney Kıbrıs Rum yönetimi ile Yunanistan, bugün dünya gündeminde olan bir haksızlık başlatmış, Türkiye’de ona geçit vermemiştir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan Akdeniz’de aranan doğal gazdan kendilerinin, İsrail’in ve Mısır’ın yaralanmasını istemiştir. Akdeniz’de kıyısı olmadığı halde Macron’un Fransa’sı da bu işe Gemi ve uçak göndererek dâhil olmak istemektedir. Bu haksız ve dayanaksız durum Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkan Yardımcısı Didier Billion tarafından da, Savaş gemileri göndererek olayların içinde yer alan Fransa’ya “hata yapıyor” diyerek uyarıda bulunmuştur. Ayrıca Milliyet gazetesindeki habere göre Billion Akdeniz’de kıyısı olan Türkiye’nin işin dışında tutulamayacağını, yapılacakların deniz hukukuna göre oluşturulması gerektiğini de açıklamıştır.
Almanya başbakanı Merkel’de 21 Temmuz’da başlayan krizle ilgili devreye girerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis’le görüştü müzakere yoluyla çözümlenmesi teklifinde bulundu. Merkel’in diplomatik atağı iki tarafça da kabul edildi. Müzakereler başladı ve imza safhasına kadar geldi. Ve aldıkları en önemli karar aradaki pürüzlerin giderilmesi için Dışişleri Bakan Yardımcıları başkanlığındaki heyetlerin müzakerelere devam etmesi kararı idi. Ama Yunanistan yine kendine yakışanı yaptı ve imzalanması beklenirken ani bir manevra ile Mısır’la Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması imzaladı. Bu anlaşmaya göre de Türkiye Münhasır Ekonomik Bölge sahasını dar bir koridor olarak tespit edip bizi oralarda sıkıştırmak istedi.
Türkiye bu beklenemedik hamle karşısında sessiz kalmadı ve Oruç Reisi NAVTEX ilan ederek donanmamıza bağlı gemilerle bölgede arama tarama işlemine başlattı.
Gelişmeler bu şekilde bu günlere kadar geldi. Cuma Günkü Bakanlar Kurulu Toplantısından sonra Cumhurbaşkanı’nın şu sözleri her şeyi özetlemektedir. “Yunanistan’ı Türk donanmasının önüne atanların yarın yaşanacak ilk sıkıntıda asla ortada gözükmeyeceklerini bizim kadar Yunanlı komşularımızın da bilmesinde fayda mülahaza ediyorum”
Gerçekleri ifade eden bu sözün yanında bir gerçek daha unutulmamalıdır. Yunanlılar Devlet olarak kabul edildikleri topraklarına mutlaka döndürülmelidir. Yoksa sık sık ayağımıza dolaşmaya devam edecektir.
FACEBOOK YORUMLAR