Ben Her şeyi Bilirim!
Ben kelimesi ve kullanılış yer ve sayısı kişideki ego seviyesini gösterir. EGO’su tavan yapmışlar ben kelimesini sık kullanırlar.
Ben…Ben…Ben….
Ben her şeyi bilirim!
Ben her şeyin iyisini bilirim!
Ben o konuyu herkesten daha fazla bilirim!
Ben herkesten fazla hizmet ettim!
Ortaya çıkan eser benim sayemde oldu!
Bu durumu inanarak söylemek hastalıklı bir ruh halinin eseridir.
Hiçbir şey tek başına kimsenin eseri olamaz, her işte mutlaka dolaylı veya dolaysız katkı ve destek vardır.
Yumurtayı suyla beraber tencerenin içine koyup ateşte kaynatmak la o pişen yumurtanın sahibi o noktaya getireni o kişi olamaz. Kişinin yaptığı pişirme işlemine kadar yumurta birkaç safhadan geçmiştir.
Yumurtanın o noktaya gelmesini üzerine alırsan, vücudunda taşıyarak yumurta haline getiren Tavuk, Tavukla ortaklaşa eylem yapan ona hücre gönderen horoz, onları besleyen sahipleri, yumurtayı tüketicilere ulaştırmak için çalışan toptancı veya bakkalları vs. nerede görmemiz gerekir.
Demek ki yumurta sofraya gelene kadar pek çok canlıdan destek almıştır. Her işi yapan tek kişi olsaydı yumurtanın “ben” i kim olurdu? Tavuk mu? Horoz mu? Bakıcısı mı? Aracı mı? Satıcı mı? Tüketicimi?
Peki, yapılan işlemler için canlı cansız varlıkları sebep olsun diye yaratan, seferber eden, sebep kılan, kâinatın gerçek sahibi yüce yaratan için ne denmeli?
***
Ben kelimesini birde cahillerin çok konuştuğu bilinir. Cahil demek okumamış insan demek değildir. Okumuş mektep medrese görmüş insanlar içinde de cahili görmek mümkündür.
Cehalet yani cahillik insan onuruna yakışmaz. Çünkü cehalet insan onurunu da, aklını da kenarda tutma geri plana atma eylemidir.
Yazının başlığını okuyanlar nereden çıktı bu cehalet emaresi diye düşünebilirler.
Gecenin ilerlemiş bir saatinde okuduğum bir kitapta Mevlana’nın şu sözü ile karşılaştım. “ cahille sohbet etmek güçtür bilene, çünkü cahil ne gelirse söyler diline.” Bunu okuyunca halk arasında da buna benzer “Cahille etme sohbet küstürün…” diye başlayan bir sözü hatırladım.
Atasözlerinin, özlü sözlerin ne kadar önemli olduğuna bir kez daha kanaat getirdim.
İvan Pavlov “Asla her şeyi bildiğini sanma. Gerçekten çok bilgili olsan da, kendi kendine “ben cahilim” diyebilecek cesaretin daima olmalı” der.
İmam-ı Azam ’da “cahillerle yaptığım bütün tartışmaları kaybettim” diyerek konunun önemine dikkat çeker.
Peygamberimiz de “cahil cesur olur” demek suretiyle hem cahille yakınlaşmamayı, hem de cahillikten çok çok uzaklaşmayı tembihlemektedir.
Buna daha değişik açıdan bir misalle yaklaşmak mümkündür.
“Baba Tilki yetişmekte olan yavrularına hayatla ilgili bilgiler verir.
“- Yavrum, şu gördüğünüz bütün bağlardan üzüm yiyebilirsiniz. Hatta istediğiniz kadar yiyebilirsiniz, yakalanmamak koşuluyla. Sadece Köyün Mollasına ait şu bağdan üzüm yemeyin… Hatta aç kalsanız dahi aklınızdan bile geçirmeyin, der.
Yavru Tilki çok merak eder ve babasına sorar;
-Neden?
O bağın üzümleri zehirli mi?
Baba Tilki cevap verir:
-Hayır, yavrum zehirli değil amma eğer Molla bağından üzüm yedinizi anlarsa yarın hemen “tilki eti helaldir” diye fetva verir ve neslimizin yok olmasına sebep olursunuz” der.
Cahil kendi çıkarı için çaba sarf ederken toplumun ve bireyin inanç ve hukuk normlarını da yok sayar.
Yani Cehalet hastalığına yakalanmış birey veya toplumda şuur sorunu olduğu için, hem korkulmalı, hem de başını nasıl bir kayaya çarpacağını gözlemlemek için dikkatlice takip edilmelidir.