Evrak-ı Perişanım
Kanlı balgam bir çocukluk, bozuk paranın düşüşü gibi
yuvarlanıp kanalizasyona düştü.
Elden düşme ergenlikle attan düşmüş ilk gençlik;
Yaşatırlar mı sandın seni delikanlılık!
Geçmişi Ortaçağ olanın olgunluğundan ne olur işte.
Kin ve nefret çıbanı kuşatmış çaresizlik sille olur
çınlar bir masumun yanağında
saçlarına toz bulaştırırsın onun da
kendin hiç olmamışsındır.
Coğrafya değildir mesele; kader ailedir!
Kederli bir tulumbada çeker durursun âhı,
Kaç kadehe katık etmişsin çaresiz kaç günahı.
Kırka ermemelidir bir yılgın seyyah,
zamanın saman yollarında.
Eh, elbet bu beden de soğuyacak ölümün tekinsiz kollarında.
Bilin ki ben bir prizmayım, ışığınız kadar görünürüm;
Boşa zahmet çelmeler, ben her dem sürünürüm
bahtımın ayağına.
Düşerim, düşlerim ne gam ömrüm geçmiş hamlıkla,
Kimine diğerkâmlık, kimine göre kahramanlıkla.
Kanı soğuk olanın gözyaşı sıcak olur;
Gecenin karanlığı kirpiye kucak olur.
Acele etmeyin! Hikâyemin de nihayeti/sonu var.
Kan kusmanın bilmezsiniz onlarca yolu var.
Zannedersin Pikasso amca yaratmış çarpık ruhumu,
Çamurla doldurmaya alışmış gönül çukurumu.
Kirpiyim, yaklaşmayın batar dikenim; göz dikmeyin yavandır etim.
Gelmiş bulundum neylersiniz, rahatsız etmek değil niyetim.
Fevzi Yetkin
FACEBOOK YORUMLAR