YUNANİSTAN’DA, YANAN OSMANLI CAMİSİNDE YAPILAN ÇOK ÖZEL BİR KEŞİF
Dimetoka, Yunanistan’ın Türkiye sınırına yaklaşık 1, Edirne’ye ise 40 km mesafede bulunan bir yerleşim yeridir. I. Murad’ın padişahlığı döneminde Osmanlı topraklarına katılır. Edirne’nin de fethinden sonra Sultan Murad Dimetoka’da saray yaptırır ve bir süre burada ikamet eder.
I. Murad’ın vefatından sonra yerine oğlu I. Bayezid (Yıldırım Bayezid) ondan sonra da I. Mehmed geçer, bu yıllar Osmanlı devleti için kritiktir. Ankara Savaşı, Fetret Dönemi ve daha niceleri bu zaman diliminde yaşanmıştır. Zorlu geçen yıllara rağmen I.Mehmed Dimetoka’da bir cami yaptırır. ÇELEBİ SULTAN MEHMED ya da daha çok BAYEZİD olarak anılan bu cami mimarisi ile de çok özeldir. Hicri 823 yılının Rebiülevvel ayında (Mart-Nisan 1420) ibadete açılan cami günümüzde Yunanistan’daki Türk-İslam eserlerinin en önemlisi olarak kabul edilmektedir. Mevcut hali ile restorasyona ihtiyacı olan bu eser 22 Mart 2017 tarihinde çok ciddi bir yangın geçirir ve durumu daha da ağırlaşır.
Tekrar 1400’lere dönelim, I.Mehmed’in ardından, II. Murad padişah olur. II. Murad devrinin en önemli olaylarından biri hiç kuşkusuz İstanbul’un kuşatılmasıdır. İstanbul, II. Murad öncesinde birkaç kez kuşatılır fakat muhtelif sebeplerle başarılı olunamaz. Haziran 1422 tarihinde II. Murad’ın başlattığı kuşatma yaklaşık elli gün sürer fakat yine başarılı olunamaz. Son kuşatmanın diğerlerinden bir farkı vardır. Osmanlı ordusu bu kuşatmada ilk defa FALCONET türü toplar kullanırlar. Bu toplar kısa ve kalındı, tekerlekli ve en önemlisi daha mobilize idi. Bu topların varlığı bilinse de günümüze ulaşan herhangi bir görseline (çizim, gravür vb.) ulaşılamamıştır.
Dimetoka’da 2017 yılında geçirdiği yangın ile zaten kötü olan durumu iyice ağırlaşan Bayezid Camii, değerini bilen herkesi üzüntüye boğar. Bunlardan biri de Evros Eski Eserler Müdürlüğü'nün arkeoloğu Lila Sampanopoulou’dur. Lila Hanım, meydana gelen yıkımı yerinde tetkik etmek için camiye gittiğinde mihrabın sol tarafındaki duvarda dikkatini çeken bir çizim ile karşılaşır. Duvardaki resimde, üç tane tekerlekli top ve çevresinde çadırlar vardır.
Konunun uzmanlarınca yapılan inceleme sonucunda resmin İstanbul’un 1422’deki II. Murad tarafından kuşatılmasını tasvir ettiği, ilk defa kullanılan bu topların ön plana çıkarılarak gösterildiği ve çadırların kuvvetle muhtemel padişahın çadırları olabileceği ifade edilir.
Yunanistan’daki yetkililer bu resmin kendilerince neden önemli olduğunu şöyle özetliyorlar. Birincisi arkeolog Lila Sampanopoulou’nun da belirttiği gibi bu resim tekerlekli topun bugüne kadar bilinen en eski tasviridir. İkincisi yazılı kaynaklarda geçen tarihi bir olayın bu şekilde kayda geçmesidir. Konu, Lila Hanım tarafından bilimsel bir makaleye dönüştürülmüştür. Makale, resmin keşfedilmesinden sonraki iki yıl içinde, detaylı incelemeler ve eserin tüm detaylarının Merkezi Arkeoloji Konsey’inin oy birliği alınan olumlu görüşü sonucu ortaya çıkmış ve Kültür Bakanlığı Eski ve Modern Anıtları Koruma Dairesi Başkanlığına sunulmuştur.
Burada ilginç olan şu ki bu resim önceden görünür değildir, yangın ile birlikte görünür hale gelmiştir. İncelemede bulunan uzmanlar bu konuyu şöyle yorumluyorlar. II. Murad, kuşatmada ilk defa kullanılan bu topları babasının yaptırdığı camiye resmettirir fakat kuşatma başarısızlıkla sonuçlanınca üzerini boya ile kapattırır. Yangın ile birlikte üstteki boyanın kalkması ile resim ortaya çıkar.
Resimlerde gösterilen toplar aynı zamanda savaş tarihi açısından da önemlidir. Bu topların benzerleri 12. yüzyıldan itibaren Çin’de kullanılmaya başlanmıştır fakat bu topların boyutları Çin’deki benzerlerinden daha büyüktür. Arkeologun ifadesine göre bu resim aynı zamanda topun evrimindeki yerinin de yeniden değerlendirilmesine imkân tanımıştır.
Öğrendiğimize göre, caminin restorasyonu için 10,5 milyon Euro ayrılmış ve ihale aşamasındaymış.
Umuyoruz ki, bu eşsiz eser aslına en uygun bir şekilde restore edilerek yapılış amacına uygun bir şekilde tekrar ibadete açılır. Konunun ülkemizin ilgili kurumlarınca yakından takip edilmesi talep edilmesi halinde teknik destek verilmesi, eserin aslına en uygun şekilde hayat bulmasında önemli bir katkı olacaktır.
Bu çok önemli çalışmayı gerçekleştiren arkeolog Lila Sampanopoulou ile birlikte gerek bölgesinde gerek Yunanistan genelinde Osmanlı eserlerinin kurtarılması ve yaşatılması konusunda yoğun emek harcayan tarihçi dostum George F. Mpatzakidis’e çok teşekkür ederim.
Erkan Akbalık
FACEBOOK YORUMLAR