Erkan AKBALIK

Erkan AKBALIK

[email protected]

MERKEZ EFENDİ ÖRNEĞİ

17 Şubat 2022 - 09:11


MERKEZ EFENDİ ÖRNEĞİ İLE MANİSA’DAKİ BAZI ESERLER VE KİŞİLER HAKKINDAKİ YANLIŞ BİLGİLENDİRMELER ÜZERİNE

Şehrimizin tarihi eserleri, olayları ve kişileri zaman zaman muhtelif yayınlarda, basında, internet ortamında, sergilerde ve müzelerde ele alınarak anlatılmaktadır. Öncelikle bütün bu girişimlere şehrin tanınması ve tanıtılmasına hizmet ettikleri için teşekkür edilmesi gerektiğine inanırım. Bununla birlikte bütün bu faaliyetlerin icracıları da kılı kırk yarar derecesinde hassas olmak zorundadırlar. Neticede bu işin çok ciddi sorumluluğu vardır. Kamuoyu ile paylaşılacak bilgileri faaliyet sahibi teyit etmeden topluma sunmamalıdır. Manisa özelinde konuya bakarsak şehrimiz bu hususta çok avantajlıdır. Üniversitemizin ilgili bölümlerinde müracaat edilmesi halinde seve seve yardımcı olacak çok değerli hocalarımız vardır. Topluma yukarıda saydığım kanallar ile ulaştırılan ve yanlış bilgi içeren metin ya da görseller genel olarak doğru olarak algılanmakta, yapılan yanlışlar zaman içerisinde şehir efsanelerinin doğmasına, doğru olmayan bilgilerin doğruymuş gibi algılanmasına sebep olmaktadır.
Milletimizin tarihi ile ilgili konular işlenirken eğriye büğrüye gerek yoktur. Ne ise olduğu şekilde anlatılmalıdır. Doğru olan budur. Olduğundan fazla yüceltme ya da yerme, ifrat ve tefrite kaçma yanlış bir davranıştır. Konulara duygusal, siyasi, ideolojik vb. yaklaşımlar kişinin doğruları ve yanlışları algılamasını olumsuz şekilde etkiler. Tarih içinde vuku bulmuş olaylarda sergilenen doğrular, doğru olarak öğrenilmeli ki devam ettirilip çıta daha yukarı çıkarılabilsin. Yanlışlar ise yanlış olarak bilinmelidir ki tekrarından kaçınılsın.
Konuya Manisa özelinden bir örnekle devam edeyim. Daha önceleri bazı yayınlarda gördüğüm, sonraları birçok kişiden duyduğum ve yakın zamanda da bir levhada okuduğum Merkez Efendi, dolaylı olarak da Sultan Camii ve Külliyesi hakkında doğru bilinen yanlışları biraz açmak istiyorum. Bunun için öncelikle Sultan Camii ve külliyesi ile ilgili kısa bir kronolojik sıralama yapmakta fayda var. Merkez Efendi’nin hayatı ile ilgili daha detaylı bir yazıyı bu köşede daha önceden paylaşmıştım[1].
Sultan Camii ve Külliyesi, Yavuz Sultan Selim’in eşi Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan tarafından yaptırılmıştır.
Sultan Camii, İç Medrese ve Hankah Hicri 929, Miladi 1522 yılında tamamlanmıştır. Külliyenin bugün bilinen bütün unsurları aynı anda bitirilmemiştir.  Hankah[2] dediğimiz yapı günümüzde caminin batısında yer alan parkın olduğu yerde idi. 1935 Yılında tamiri güç kabul edilen bazı diğer eserler ile birlikte yıktırılmış, günümüze ulaşamamıştır.
Hamam 1538, Darüşşifa ise 1539 yılında Ayşe Hafsa Sultan’ın ölümünden sonra tamamlanmıştır.
Merkez Efendi, külliyenin ilk açılan binalarından olan Hankah’a Hoca olarak Hafsa Sultan’ın talebi ve Sünbül Efendi’nin tavsiyesi üzerine gelmiş, Sünbül Efendi’nin vefatını öğrenir öğrenmez H.936 (1529)’da ayrılmıştır. Manisa’da 1523-1529 yılları arasında kaldığı kabul edilmektedir. 
Durum bu iken bazı yerlerde Merkez Efendi’nin Manisa’ya geliş tarihi olarak yanlış bilgiler verilmektedir (1526 vb.). Bununla birlikte Merkez Efendi’nin Darüşşifa’nın başına gönderildiği yazılmaktadır ki bu kronolojik olarak imkansızdır. Merkez Efendi 1529’da Manisa’dan ayrılıyor, Darüşşifa ise 10 yıl sonra 1539’da bitiriliyor. Çoğu yerde kendisine tabip, baştabip gibi sıfatlar da yakıştırılmaktadır. Merkez Efendi tıbbi konulara meraklı, bu konularda kendini geliştirmiş ve eğitim almış biridir. Fakat doktor değildir. Bursa’da 15 yıl boyunca din eğitimi almış âlim bir zattır.
Merkez Efendi ile ilgili yine topluma açık bir tanıtım levhasında, “Sünbül Efendi’nin sohbetleri ile yetişip evliyalık makamına yükseldiği” belirtiliyor. Bu ifade yazılırken “evliyalık” konusunda müftülükten görüş alınmış mıdır? bilemiyorum. Fakat evliyalık makamının, bir kişinin yetiştirilerek, eğitilerek, belli safhaları geçtikten sonra elde edilen ve ölçütü olan (yani belli dersleri tamamlayan evliya olur gibi) bir makam olmadığı aşikârdır. Bir zata tahsil ettiği ilimden ve bu ilmini hayata geçirmesinden dolayı “âlim” denilebilir. Bunu somut veriler üzerinden değerlendirebilirsiniz. Günümüzdeki “Bilim İnsanı” gibi fakat evliyalık böyle bir şey değildir. Evliyalık bir eğitim sistemi sonucu ya da yetiştirilmek suretiyle elde edilen bir mansıp değildir.
Benzer hatalarla (Manisa için) maalesef Ulucami, Hacet (Fetih) Mescidi, İlyas Bey Mescidi, Yedi Kızlar, Saray-ı Amire, Fatih Kulesi, başta olmak üzere diğer birçok eserde ve kişi bilgilerinde de karşılaşıyoruz. İyi niyetle de olsa yaptığımız hataları düzeltmez isek sonraki nesillere maalesef gerçeklerden uzak uydurulmuş bilgiler kalacaktır. Bunların sorumluluğu başta yeterince araştırmadan yanlış bilgileri aktaranlar kadar maalesef hataları gördüğü bildiği halde düzeltmeyenlerde de olacaktır. İnsanoğlu hata yapabilir bu çok da normal bir şeydir.  Normal olmayan hata da ısrar etmek ve düzeltmemektir.
Selam ve muhabbetle…
Erkan Akbalık


 

 
[1] https://www.tarihistan.org/yazarlar/erkan-akbalik/fahri-hemsehrimiz-merkez-muslihiddin-efendi/6152/
[2] https://www.tarihistan.org/yazarlar/naci-yengin/hank-h-nedir/5754/

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum