İzmir Fuarının İlham Kaynağı olan Manisa Sergisini (Ticari Panayırı) açan
Manisa’ya İlk Özel Okulu Kazandıran
Manisa’da Birçok Yeniliğe İmza Atan Münevver
Manisa’ya İlk Özel Okulu Kazandıran
Manisa’da Birçok Yeniliğe İmza Atan Münevver
MEHMET CEVDET ÇELEBİ
Bir önceki yazımızda, yine bu köşede Manisa’ya 1899-1916 yılları arasında hizmet etmiş Dr. Mehmet Hüsnü Bey’in hayatını anlatmaya çalışmıştık[1]. Mehmet Hüsnü Bey Manisa’ya geldikten sonra sadece doktorluk mesleğini icra etmekle kalmamış aynı zamanda eğitim faaliyetlerinde de bulunmuştu. Bu faaliyetlerin en önemlisi hiç şüphesiz Manisa’nın ilk özel okulu olan Şems’ül İrfan Mektebinin idamesinde, okulun kurucusu olan Cevdet Çelebi Bey’e verdiği destektir.
Manisa’nın yakın tarihi değerlendirildiğinde, yapmaya çalıştıkları ve yaptıkları ile Cevdet Çelebi Bey’in çok müstesna bir yere sahip olduğu görülecektir. Fakat üzücü bir gerçek şudur ki kendisi -birçok değerli büyüğümüz gibi- günümüzde yok denilecek kadar az kişi tarafından tanınmaktadır. Hayatı hakkında şimdiye kadar iki yerde bilgiye rastladık. Bunlardan birisi Çağatay Uluçay’ın 1946 Yılında yayınladığı “Manisa Ünlüleri” kitabı diğeri ise Sadık Karaöz’ün yazdığı “Manisa Belediye Başkanları” adlı kitabıdır. “Manisa Ünlüleri” kitabında yer alan bilgiler ışığında, Cevdet Bey ve açtığı okul hakkında kıymetli hocamız Seyhan Emen Çağlar’ın da önceki yıllarda yazdığı bir köşe yazısı bulunmaktadır. Elde ettiğimiz yeni bilgi ve belgeler ile Cevdet Çelebi Bey’i bu yazımızda ve Şems’ül İrfan Mektebini de bir sonraki yazımızda daha geniş tanıtmaya gayret edeceğiz.
Cevdet Çelebi Kimdir?
Manisa’nın en tanınmış ve eski ailelerinden Çelebizadelerdendir. Annesi Zekiye Hanım, babası tanınmış âlimlerden ve Hâtuniye Medresesi müderrislerinden Çelebi Abdullah Efendi’dir. Tam adı Mehmet Cevdet’tir. 1867 (1283) Yılında Manisa’da doğdu. Çelebizâde Mehmet Cevdet Efendi, babasını küçük yaşta kaybetmesine rağmen yaşadığı döneme göre iyi eğitim alır. Yüksek öğrenimi için İstanbul’a gider ve eğitimini tamamladıktan sonra tekrar Manisa’ya döner. Babası gibi müderris olur ve Manisa Sultaniye Medresesine atanır[2].
Cevdet Efendi aldığı eğitimin yanında kendini çok iyi yetiştirir. Aydın düşünceli, sosyal ve enerjik bir yapısı vardır. Arapça, Farsça ve Fransızca’ya hakimdir. Fransa’nın ünlü TAN gazetesinin Manisa’daki tek Türk abonesidir. Kendisinin yaptığı ilmi çalışmaların bir sonucu olarak “İzmir Paye-i mücerredi” rütbesi ile taltif edilir. Osmanlı’da ilim erbabı ulemalar, müderrislikten Rumeli Kazaskerliğine kadar muhtelif rütbeler alırlardı. “Paye” adı verilen bu rütbeler ulemanın derecesini gösterirdi. İzmir Paye-i Mücerredi rütbe olarak müderrisin üzerinde, Haremeyn’in altındaydı. Bu rütbe sahipleri için lakap olarak “faziletlû” kullanılırdı.[3]
1897 Yılına gelindiğinde, Cevdet Çelebi Efendi 30 yaşındadır, 1908 yılına kadar -11 yıl sürecek- oldukça maceralı bir eğitimcilik girişiminde bulunur. Manisa’nın ilk özel okulu olan Şems’ül İrfan Mektebini açar. Bu okul açılışından kapanışına kadar başlı başına ayrı bir konudur. (Okul ile ilgili yaptığımız çalışmayı bir sonraki yazımızda okuyabilirsiniz.)
Eğitim faaliyetleri devam ederken, Cevdet Çelebi 1901 yılında Bidayet Mahkemesi Ceza Dairesi üyeliğine seçilir. Bidayet mahkemeleri, o dönem yargılamaların yapıldığı ilk aşama mahkemelerdir. Bu mahkemeler, davaları birinci derecede gören ve çözümleyen merciidir[4].
1908 Yılında Manisa Belediye Başkanı seçilir. Bu yıllarda Manisa Mutasarrıfı Mehmet Galip Bey’dir. İcraat adamı olan Mehmet Galip Bey’in dönemi Manisa’nın imarı açısından çok parlak bir dönemdir. Hükümet binası (8 Eylül 1922’de kaçan işgalciler tarafından yakılmıştır) ve yakın zamana kadar var olan Gediz köprüsü bu dönemde yapılır. Belediye Başkanı olarak Cevdet Bey’in de seçilmesi Manisa için büyük kazanç olur. Her konuda olduğu gibi imar ve şehircilik konularında da aydın ve ileri görüşlü olan Cevdet Bey’in ilk icraatlarından biri Cumhuriyet Bulvarını açmak olur.
Meşrutiyetin ilanından sonra Aydın Vilayeti Umumi Meclis ve Daimî Encümen üyeliklerinde bulunur. Cevdet Çelebi, İzmir’in tanınmış gazetelerinden 1906 yılında kapanan HİZMET gazetesinin yönetimine geçerek Meşrutiyetin ilanından sonra tekrar yayın hayatına başlamasında etkin rol alır. Gazete 1910’a kadar yayınlanmaya devam eder. Gazetenin o dönemde yazı işlerini Yüzbaşılıktan emekli Hüseyin Lütfi Efendi idare ederken, imtiyaz sahibi ise Kadızade İbrahim Refik Bey’dir[5]. Bu konunun tarihi “Manisa Belediye Başkanları” kitabında 1921 olarak verilmiş olup bunun sehven basıldığı kanaatindeyiz[6].
Manisa’nın en kötü dönemi olan işgal yıllarında Cevdet Çelebi, kurtuluş mücadelesinde Alim Efendi ile birlikte mücadele eder. Müftü Alim Efendinin başkanlığını yaptığı Cemiyet-i İlmiye Manisa’da ve bölgede işgale karşı direnişin en önemli, en etkili seslerindendir. Müftülerden oluşan bu heyet, memleket menfaatlerine aykırı davranışlarından dolayı Padişah Vahdettin’i vatan haini kabul ederek tahttan indirilmesi yönünde fetva verirler (İzmir müftüsü hariç hepsi imzalar). Bu fetvadan sonra Damat Ferit Paşa Hükümeti Müftü Alim Efendi hakkında idam fetvası verir. Böyle bir kararı sevinçle karşılayan işgalci Yunan birlikleri ellerine geçen fırsatı uygulamak için harekete geçerler. Durumdan son anda haberdar olan Alim Efendi Manisa’yı terk etmek zorunda kalır. Cemiyet-i İlmiye Alim Efendi’nin ayrılmasından sonra da faaliyetlerine devam eder. Manisa’da cemiyetin faaliyetlerini devam ettiren grup içinde Cevdet Çelebi de vardır. Grubun diğer üyeleri, Yavaşoğlu Hasan Efendi, Edipoğlu Mehmet Efendi, Hüsnüoğlu Hasan Efendi, Hindistani Medresesi Müderrisi Hasan Efendi, Müftüoğlu İbrahim Efendi, Hacı Abdullah Efendi, Hacı Hilmi Efendi’dir[7].
Cevdet Bey kurtuluştan sonraki ilk yıllarda Manisa’da manifaturacılık ile iştigal eden 6 aileden biridir[8]. Takip eden yıllarda ise oğlu Faruk Cevdet ile birlikte Uzun Çarşıda zirai aletler tacirliği yapar[9]. Bunlardan başka buz fabrikası, soğuk hava tesislerini de şehre kazandıran kişidir[10].
Manisa’ya Aziz Bey’den sonra vali olarak, 28.08.1923-26.11.1926 tarihlerinde görev yapacak olan Müştak Lütfi Bey atanır. Vali Bey’in şehrin belleğinde en çok yer eden icraatı hiç şüphesiz Mesir ile ilgili aldığı karardır. 500 Yıla yakın bir süredir devam eden, şehrin maddi, manevi, ekonomik hayatına olumlu yönde katkı sağlayan ve günümüze kadar kesintisiz ulaşan en eski geleneklerimizden “Mesir”i “Saltanat bakiyesi” olarak tanımlar ve 1926 yılında kaldırır. Mesir alelade bir gelenek değildir. Uygulanması vakfiye ile belirlenmiş, belli kurallara riayet edilerek yapılması gereken bir uygulamadır. Emsaline az rastlanır bu tür geleneklerimizi kaldırmak yerine, halkın menfaati icabı daha da geliştirerek uygulanması gerekirken tamamen kaldırılması Manisalılar tarafında pek hoş karşılanmaz.
Mesir Manisa’nın tanıtımı ve ticari hayatı için önemli bir faaliyetti. Kaldırılmasından kaynaklanan kaybın telafisi ve Manisa’nın kendini tanıtması, pazarını arttırabilmesi için bazı girişimler yapması kaçınılmazdır. Cevdet Çelebi o dönem başkanlığını yaptığı Manisa Ticaret Odasını harekete geçirerek, yaklaşık Mesir zamanına denk gelen 4-14 Nisan 1927 tarihinde büyük bir sergi (Ticari Panayır) açılmasına karar verirler. Sergi yeri olarak yeni inşa edilen Hal Binası (günümüzde Beyaz Fil binası) seçilir. Sergilenecek ürün yelpazesi geniş tutularak ticari, sanayi ve zirai ürünlere yer verileceği ilan edilir. Konu kamuoyuna basın yoluyla mart ayında duyurulur[11]. Duyuruda, sergi amaçlı kullanılacak dairelerin ucuzluğundan, ürünlerin çok çeşitli olacağından ve alışveriş yapılabileceğinden bahsedilir. Sergi yerli ve yabancı bütün müteşebbislere açıktır. Basında çıkan haber/ilanlar çok cezbedicidir. Her şeyin yolunda gitmesi için sergi komiserliği de oluşturulmuştur. Manisa dışından gelecek olan katılımcılar ve ziyaretçiler için demiryollarında kolaylıklar, indirimler sağlanarak özel düzenlemeler yapılmıştır.
Konunun duyurulması için haber yapan gazetelerden biri de İzmir’de basılan Hizmet gazetesidir. 15 Mart 1927’de Manisa’daki sergi haberini ilk sayfasından duyurur. 1926 Yılında Mesir faaliyetlerinin yapılmamasına dikkat çeken yazıda, Mesirin iptalinin görünüşte üzülmeyi gerektirecek bir şey olmasa da meselenin aslında Manisa üzerinde özellikle ekonomik olarak ciddi kayıplara yol açtığına vurgu yapar. Bu sebepten dolayı Ticaret Odasının sergi teşebbüsünü çok faydalı bir faaliyet olarak duyurur. Hatta bunun ne kadar iyi bir çalışma olduğunu anlatmak için haberde kantarın topuzunu biraz kaçırır ve mesiri sadece bir eğlenceymiş gibi göstererek açılacak olan sergiyi yüceltmeye çalışır. Haberde konu ile ilgili kısım şöyledir;
“…Geçen sene mesir olmadı. İki parmak macun yemek için tertip edilmiş gibi görünen bu eğlencenin yapılıp yapılmaması hakkında teessüf izhârı mânâsız telakkî edilebilir. Fakat mesele hiç de bu şekilde düşünüldüğü gibi değildir. Teessürü mûcib cihet, Manisa iktisâdîyatının müteessir olmasıdır. İşte memnuniyetle görüyoruz ki, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası da 9 Mart gününün Manisa'ya temin ettiği fevâidi ihmal etmeyerek daha mükemmel ve esaslı bir tedbire müracaatla dört nisanda bir "Manisa Sergisi' küşâdına bilfiil teşebbüs etmiştir.
Manisa Ticaret Odası'nın bu nâfi teşebbüsünden büyük memnuniyet duyuyoruz. Mâlum olduğu üzere dünün mesiri yalnız Manisa'ya bir miktar para bırakmaya yarar bir eğlenceden başka bir şey değildi.
Halbuki dört nisanda küşâdı takarrür eden Manisa Sergisi birçok vilâyet ve kazaların mahsûlât, masnûat ve mâmûlâtını tanıtmağa yardım edecek bir mâhiyeti hâiz şümullü bir kıymetle mahmuldür. Fakat îtiraf etmek lazımdır ki sergi için bu sene lâzım geldiği derecede reklam yapılamadı. Eğer vaktinden çok evvel hazırlıklara başlanıp her tarafa ilan edilse idi, hiç şüphesiz ümit edilen netice bir iki misli farkla kendisini gösterirdi. Mâmâfih bu henüz bir adımdır ve gelecek sene daha esaslı hatveler atılacağı tabiidir….”.
Sergi belirtilen tarihte açılır ve çok büyük ilgi ile karşılanır. İzmir basını da olaya geniş yer vererek, sadece Manisa için değil bölge için de çok önemli olduğu üzerinde durulur. Sergi birçok yabancı tarafından da ziyaret edilir ve dikkat çeker. İzmir Valisi Kazım Dirik de sergiye gelir ve gezer. 11 Nisan 1927 tarihli Hizmet gazetesine verdiği beyanatta, sergiyi çok güzel bulduğunu ve serginin bölgenin teşebbüs gücünü gösterdiğini ifade eder. Vali Kazım Dirik, beyanatının devamında yapıcı bir eleştiride de bulunur. Serginin zamanlamasını bölgeye uygun olmadığını, kısır bir zaman olduğunu ve halkın elinde para olmadığını söyler. Devamında bu tür sergilerin hasat zamanlarında yapılmasının çok daha fazla fayda sağlayacağından bahseder.
Cevdet Çelebi’nin başkanı olduğu Manisa Ticaret Odasının tertiplediği bu sergi aslında öngörülenin çok ötesinde bir başarıya ulaşır. Buradan alınan ilham ile Vali Kazım Dirik’in Manisa Sergisinde dikkat çektiği konular göz önünde de bulundurularak, 4 Eylül 1927 yılında İzmir Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesinde “9 Eylül Mahalli Sergisi” adı ile bir sergi açılır. Manisa Sergisi bir daha tertip edilmez fakat İzmir’de açılan sergi sonraki yıllarda da devam ederek İzmir Enternasyonel Fuarına dönüşür. İzmir Fuarının tohumlarının Manisa Sergisinde atıldığı kanaatini, Sadık Karaöz yıllar önce yazdığı “Manisa Belediyesi, Tarihçe-Belediye Başkanları-Çalışmalar” kitabının Cevdet Bey’i anlattığı bölümde belirttiği gibi[12] “Manisa Araştırmaları” adlı eserin 2. cildinde Prof. Dr. Mevlüt Çelebi tarafından yazılan “Manisa Sergisi 4-14 Nisan 1927” başlıklı bölümde de aynı düşünce dile getirilir[13].
Manisa’da nice ilklere imza atan, önüne çıkan engellerden yılmayıp doğru bildiğini yapmaya çalışan ve zaman zaman kendi hemşerileri tarafından dahi anlaşılamayan Cevdet Çelebi 30 Kasım 1939 tarihinde 72 yaşında vefat etmiştir. Kabri Manisa Çatal kabristanındadır. Zehra Hanım ile evli olan Cevdet Çelebi’nin iki oğlu vardır. Avukat olan oğlu Kemal Bey 1933 yılında, 1899 Doğumlu olan Faruk Çelebi ise 1992 yılında vefat etmişlerdir. Faruk Çelebi’de babası gibi eğitim ve toplum yararına elinden geleni yapmaya çalışmış birisidir. Faruk Bey Manisalı Ayşe Hanım ile evliydi. İzmir’de 1987’de eşi ile birlikte bütün mal varlıklarını bağışladıkları “Ayşe-Faruk Çelebi Eğitim ve Kültür Vakfı”nı kurarak ihtiyaç sahibi öğrencilere maddi manevi destek olmaya gayret etmişlerdir. Vakıf halen bu misyonunu devam ettirmektedir.
Ruhları şad olsun.
Erkan Akbalık
[1] https://www.tarihistan.org/yazarlar/erkan-akbalik/120-yil-once-manisa-ya-hizmet-etmis-ornek-bir-sahsiyet-doktor-mehmed-husnu-bey/9558/
[2] Sadık Karaöz, Manisa Belediyesi Tarihçe-Belediye Başkanları-Çalışmalar, s.37
[3] Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, (İstanbul: MEB, 1993), C.II, s.109
[4] https://sozluk.adalet.gov.tr/Harf/B?Sayfa=2
[5] Zeki Arıkan, İzmir Basınından Seçmeler 1923-1938, (İzmir: İzmir B.B., 2003), C.II, Kitap I, s.19
[6] Karaöz, a.g.e. s.38
[7] Nusret Köklü, Manisa İşgalden Kurtuluşa, (İzmir: Akademi Yayınları, 1998), s.64
[8] 1340-1341 Tarihli Türk Ticaret Salnamesi, s. 431.
[9] Türkiye Cumhuriyeti Malul Gaziler Büyük Ticaret Salnamesi, s. 609.
[10] Karaöz, a.g.e. s.38
[11] Mevlüt Çelebi, “Manisa Sergisi 4-14 Nisan 1927”, Nejdet Bilgi-Emrehan Küey, “Manisa Araştırmaları”, C. II, (2002), s.168
[12] Karaöz, a.g.e. s.38
[13] Çelebi, “Man. Ser. 4-14 Nis. 1927”, s. 178
FACEBOOK YORUMLAR