MANİSA SEVDASI, İKİ KADI, İKİ ŞİİR VE İKİ VEHBİ
Manisa tarihinde, bu kadim şehre sevdalanmış nice insanlar vardır. Bu güzel insanların kimisi Manisalı bile değildir. Bazıları görev icabı geldikleri, bazıları ise çeşitli vesileler ile geldikleri bu şehre tutku ile bağlılık duymuşlardır. Bu Manisa sevdalılarının bazıları halkımızca malum iken bazıları günümüzde maalesef unutulmuşlardır. Bu isimleri unutulmuş ve artık tanınmaz olmuş hemşehri ya da fahri hemşehrilerimiz bazen bir kitabın satırları arasında hiç beklemediğiniz bir anda karşımıza çıkıveriyorlar. Gönlü Manisa’ya rabt olmuş bu güzel insanlar, tutkularını bazen yazdıkları kitapların paragraflarına yerleştirdikleri tasvirlere, bazen de şiirlerindeki mısralara bir dantel naifliği ile işliyorlar.
Bu sevdalılardan ikisi vardır ki, farklı zamanlarda yaşamış olmalarına rağmen, hayatları ilginç bir şekilde kesişmektedir. İkisi de Manisa’da “KADI”lık yapmış ve ikisinin de adı “VEHBİ” dir. Fakat aralarında 76 yıllık bir mesafe vardır.
İki “VEHBİ”den büyük olanı, Seyyid Vehbi’dir. 1674 yılında İstanbul Kabataş’da doğmuş ve 1736’da İstanbul’da vefat etmiştir. Küçük olanı ise, Sünbülzade Vehbi’dir. Sünbülzade Vehbi ise 1718’de Maraş’ta doğmuş ve 1809’da İstanbul’da vefat etmiştir.
Seyyid Vehbi, XVIII. yüzyılın divan sahibi şairlerindendir. Gerçek adı Hüseyin’dir. Babası Kethüda Hacı Ahmet Efendi’dir. Ailenin soyu Ehl-i Beyt’e dayandığı için Seyyid Vehbi olarak anılmıştır[1]. Seyyid Vehbi zamanına göre oldukça iyi eğitim görerek 1696 yılında Müderrisliğe kadar yükselmiştir. Bu arada edebi kişiliğinin gereği, yazdığı kaside ve tarihlerle devrin padişahı olan III. Ahmed’in takdirine mazhar olmuştur. Surname adlı eserini 1720’de yazınca şöhreti doruğa ulaşmıştır.
Bu şöhret kendisine, 1725’de Tebriz’in ikinci kez fethedilmesi ile kadılık vazifesinin kapılarını açtı. Sonrasında Kayseri, Manisa ve Halep kadılığı görevlerinde bulundu. Her fani gibi kendisine Hakkın emri ulaşınca, İstanbul Aksaray’da bulunan evinde 1736 yılında vefat etmiştir. Cenazesi Cerrah Mehmet Paşa Camii civarındaki bulunan Canbaziye Mescidi'ne defnedilmiştir. Seyyid Vehbi Manisa’daki Kadılık görevini 1716-1717 yıllarında ifa etmiştir.
Eserleri; Türkçe Divanı, Hadisi Erbain Tercümesi, Sulhiyye Risalesi (Pasarofça antlaşması hakkında bilgi verir) ve en önemli eseri olarak bilinen Sûrname’dir.
Sünbülzade Vehbi, Maraşlı, bilgin ve şair olarak bilinen Raşit isimli babanın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Gerçek adı Mehmet’tir. Sünbülzade Vehbi ile Seyyid Vehbi’nin yolları ilk defa Sünbülzade’nin doğumunda kesişecektir. Seyyid Vehbi 1718 Yılında Halep’te KADI iken Sünbülzade Vehbi’nin babası Raşit Efendi de Kadı Yardımcısıdır. Seyyid Vehbi’ye bir oğlunun olduğu müjdesini verince çok sevinmiş ve kendi adının takılmasını istemiştir [2]. Raşit Efendi’de bu talebi memnuniyet ile karşılamış ve oğluna ikinci isim olarak Vehbi’yi koymuştur. Kendisi de bu ismini şiirlerinde mahlas olarak kullanmıştır.
Sünbülzade Vehbi, Maraş’ta çok iyi medrese eğitimi görmüştür. Eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’a gitmiş ve kasideleri ile kendini devlet büyüklerine tanıtmıştır. Muhtelif Osmanlı şehirlerinde kadı olarak görev yapmıştır.
İsim babası Seyyid Vehbi’den 76 yıl sonra Manisa Kadısı olan Sünbülzade Vehbi ise bu göreve bir azil sonucu atanmıştır. Olay şöyledir: Sünbülzade Vehbi, 1788-1789 yıllarında Eski Zağra Kadısı iken daha evvel Rodos kadılığı sırasında Kırım Hanı Şahin Giray' ı mahkeme ederek idama sebep olduğunu bahane eden Tatarlarca evi ve mahkemesi basılmış, malı mülkü yağma edilerek ailesi ve yardımcıları ile birlikte 45 gün tutuklu kalmıştır. Padişah III. Selim'in emriyle tutukluluk hali sona ermişse de kadılık görevinden azledilmiş ve üç sene boşta kalmıştır. Bu azil sırasında III. Selim'e yeni bir görev vermesi için kasideler yazmış, tamamladığı divanını da 1791 yılında padişaha sunmuştur. Bütün bu şiirle yalvarışlardan sonra III. Selim'den muhtemelen nereyi istediğine dair bir işaret almış olmalı ki, bu sefer isim babası Seyyid Vehbi'nin "Mağnisa" Redifli Gazelini tahmis ederek, gözünün Manisa Kadılığında olduğunu ihsas etmiştir. III. Selim bu güzel şiir karşısında yumuşamış şairin isteği doğrultusunda üç yıllık ma'zuliyetini sona erdirip Manisa Kadılığına tayin etmiştir. [3]
“Mağnisa” Gazelini Seyyid Vehbi’nin yazdığını ve Sünbülzade Vehbi’nin bunu tahmis ederek III. Selim’e arz ettiğini söylerken geçen “tahmis”, Divan Edebiyatında bir gazelin her beytinin başına üç dize katılması durumudur, yani beşleme de denilebilir.
Manisa’da kaldığı süre içinde, bu güzel şehre adeta aşık olan Seyyid Vehbi, Manisa günlerine olan özlemini Halep’te yazdığı gazelinde kağıda dökmüştür. Aşağıda ilk önce Seyyid Vehbi tarafından yazılan MAĞNİSA gazelinin asıl halini ve karşılığında sadeleştirilmiş halini göreceksiniz. Akabinde aynı işlemi Sünbülzade Vehbi tarafından tahmis edilmiş hali ile sadeleştirilmiş şekli arz edilecektir. Sadeleştirilmiş mısralar asıl mısraların bitiminde daha içeriden ve italik olarak yazılmıştır.
MAĞNİSA
Dil virüp bir saçı leylâsına Maġnisa’nun
Düşdi gönlüm yine sevdâsına Maġnisa’nun
Gönül verdim bir siyah saçlı güzeline Manisa’nın
Düştü gönlüm yine sevdasına Manisa’nın
Bu ne nimetdür olur her gice bir sohbet-i has
Hiç doyulmaz hele bozasına Maġnisa’nun
Bu ne nimettir ki her gece özel sohbetler olur
Hiç doyulmaz hele bozasına Manisa’nın
Kûh u sahrâsına ey bâd beyân it şevkum
Bildür a’lasına ednâsına Maġnisa'nun
Ey rüzgâr, ovasına ve dağına bildir arzumu
Bildir küçüğüne büyüğüne Manisa’nın
Virelüm her ne ise mâ-hasal-ı seyr ü sefer
Müjde-gânî-i temâşâsına Maġnisa'nun
Verelim (oraya) gidişin her ne ise maliyeti
Müjdesi doya doya seyretmesi Manisa’nın
Halkınun bâis-i âsâyişidür ey Vehbî
Hak safâlar vire mollâsına Maġnisa’nun
Halkının asayişine sebeptir ey Vehbi
Hak Safalar versin “Kadı”sına Manisa’nın
Dem-i cân-bahş-ı Mesîha eser-i ‘adli ile
Oldı elhak sebeb ihyâsına Maġnisa’nun
Adaleti ile, Mesih’in can bahşeden nefesi gibi
Hiç şüphesiz ihyasına sebep oldu Manisa’nın
Böyle ‘âlî-himemi kendüye teshîr itmiş
Âferin himmet-i vâlâsına Maġnisa’nun
Böyle yüksek gayretleri geniş toprakları kendine bağlamış
Aferin bu yüksek gayreti gösterenlere Manisa’nın
Seyyid Vehbi [4]
MAĞNİSA (Tahmis)
Meyl idüp hüsn-i dil-arasına Mağnisanun
Oldum üftade temennasına Mağnisanun
Kays olursam nola sahrasına Mağnisanun
Dil virüp bir saçı leylasına Mağnisanun
Düşdi gönlüm yine sevdasına Mağnisanun
Meyl edip gönülleri süsleyen güzelliğine Manisa’nın
Oldum biçare düşkün temennasına Manisa’nın
Mecnun olursam ne olur (güzel) ovasına Manisa’nın
Gönül verdim bir siyah saçlı güzeline Manisa’nın
Düştü gönlüm yine sevdasına Manisa’nın
Hak-i pakinde nihandur niçe hasiyyet-i has
Mivesi za'ika-i cana virür lezzet-i has
Gündüzin Jale-sitanında görüp işret-i has
Bu ne ni'metdür olur her gice bir sohbet-i has
Hiç toyulmaz hele burasına Mağnisa'nun
O temiz toprağında nice güzelliklerin özü saklıdır
Meyvelerinin lezzeti insanın canına can katar
Gündüzleri lale bahçelerinde özel işret meclisleri görüp
Bu ne nimettir ki her gece özel sohbetler olur
Hiç doyulmaz hele bozasına Manisa’nın
Varup ol su-yı dil-araya 'ıyan it şevkum
Akıdup eşküni ey dide, revan it şevkum
Sen de ey ah-ı 'alev- zad vezan it şevkum
Kuh ü sahrasına ey bad beyan it şevkum
Bildür a'lasına ednasına Mağnisa'nun
Varıp gözyaşlarımı o gönlü okşayana( Manisa’ya) bildir arzumu
Akıtıp yaşlarını ey göz (Manisa’ya) gönder arzumu,
Sen de ey içimdeki ateş ahımla beraber yolla arzumu
Ey rüzgâr, ovasına ve dağına bildir arzumu
Bildir küçüğüne büyüğüne Manisa’nın
Tob-ı ah ile bulup kal'a-i maksuda zafer
Bend-i zindan-ı elemden ele girseydi meferr
Kalmadı tende mecal ü dil-i gam-didede fer
Virelüm her ne ise ma-hasal-ı seyr ü sefer
Müjde-gani-i temaşasına Mağnisa'nun
Top gibi olan ahım hedef kaleyi bulup (eyleyecektir) zafer
Elem zindanının zincirlerini kırıp bir yere kaçabilseydi
Kalmadı canımda mecal, gönül gözümde fer
Verelim (oraya) gidişin her ne ise maliyeti
Müjdesi doya doya seyretmesi Manisa’nın
Mansıb, erbab-ı heves hahişidür ey Vehbi
Ma'delet ehl-i mürüvvet işidur ey Vehbi
Böyle dirlerse efendün işidür ey Vehbi
Halkınun bais-i asayişidür ey Vehbi
Hak safalar vire monlasına Mağnisa'nun
Makam mevki, çok arzulayanlarındır ey Vehbi
Adalet ise mürüvvet ehlinin işidir ey Vehbi
Böyle söylersen efendin (III. Selim) işitir ey Vehbi
Halkının asayişine sebeptir ey Vehbi
Hak Safalar versin “Kadı”sına Manisa’nın
Ol himem-perver-i 'asrun nazar-ı 'adli ile
Gitsem ol semte eğer reh-güzer-i 'azli ile
Diyeler hakkuma guş-i haber-i 'adli ile
Dem-i can-bahş-i Mesiha eser-i 'adli ile
Oldı elhak sebeb ihyasına Mağnisa'nun
O asrın himmet severi (III. Selim) adalet gözü ile bakarsa
Eğer azil yolu ile o semte (Manisa’ya) gidersem
Duyanlar da şimdi adalet yerini buldu desinler
Adaleti ile Mesih’in can bahşeden nefesi gibi
Hiç şüphesiz ihyasına sebep oldu Manisa’nın
O kerimün himemi 'aleme te' sir itmiş
Niçe virane-dili şefkati ta'mir itmiş
Pertev-i re'feti bu şehri de tenvir itmiş
Böyle 'a1i-himemi kendüye teshir itmiş
Aferin himmet-i valasına Mağnisa'nun
O himmet sahibinin keremi bütün âleme tesir etmiş
Nice kırık gönülleri onun şefkati tamir etmiş
Merhametinin ışığı bu şehri de aydınlatmış
Böyle yüksek gayretleri geniş toprakları kendine bağlamış
Aferin bu yüksek gayreti gösterenlere Manisa’nın
Sünbülzade Vehbi
KAYNAKÇA:
[2] Süreyya Beyzadeoğlu, İlmi Araştırmalar, Sayı 22, 2006, S.8,
[3] Süreyya Beyzadeoğlu, İlmi Araştırmalar, Sayı 22, 2006, S.9,
[4] Hamit Dikmen, Ç.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.5, 2005,S.2