MANİSA KENT MÜZESİNE DOĞRU
“Türkiye’de ilk kent müzesi fikrinin Manisa’da ve Manisa için yapıldığını biliyor muydunuz ?”
“Kent Müzeleri, kent kimliğini ve kentlilik bilincini geliştiren, kentte yaşayan değişik etnik, dinsel, kültürel, toplumsal gruplar arasında karşılıklı anlayış, karşılıklı saygı ve ortak yaşam kültürünü güçlendiren, bir sivil platform oluşturarak kentlilerin kentteki tarih mirasının korumasında aktif bir rol oynayan, kentin sorunlarına çözüm bulma kapasitesini artıran ve demokratik bir biçimde tartışılıp belirlenmiş kentsel gelişme perspektiflerinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunan, kentin bir bütün olarak ve derinliğine tanıtımına yardımcı olan, uzmanlaşmış, iletişim, eğitim, koruma ve kültür merkezleri olarak kent müzeleri öne çıkıyorlar.[1]”
Sanırım kent müzelerine olan ihtiyacı ve ortaya çıkış sebeplerini en güzel anlatan ve özetleyen tanım budur.
Bu tanımdan yola çıkarsak, kent kimliğimizi ve kentlilik bilincini kaybetmeye başladığımızı, kentte yaşayan değişik etnik, dinsel, kültürel, toplumsal gruplar arasında karşılıklı anlayışın, karşılıklı saygının yok olma sinyalleri verdiğini, kentlilerin kentteki tarih mirasının korunmasında aktif rol oynamadıkları sonucuna varıyoruz ve bu sonuç maalesef çok doğru bir tespit. Muhtelif sebepler ile toplumumuzda açılan bu yaraların tedavisi için “Kent Müzeleri” güzel bir ilaçtır ve tedaviye başlamak hastalığı iyileştirmeye yönelik en önemli adımdır.
Türkiye’de gerçek anlamda kent müzesi tartışmaları 1990’larda başlamıştır. “Tarih Vakfı”nın İstanbul Kent Müzesi’nin kuruluşu için yaptığı çalışmalarda, yerli ve yabancı müzecilerin katıldıkları toplantılar düzenlemiş ve bunların bazılarının sonuçları yayınlanmıştır [2]. Bu arada Türkiye’de kent müzelerine yönelik ilk icraat olarak kabul edebileceğimiz faaliyeti de burada anmadan geçmeyelim. 1970’li yıllarda İTÜ Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Kürsüsünde doçent olan Metin Sözen tarafından, Anadolu’nun tarih ve kültür kentlerini korumaya yönelik bir hareket başlatmış ve 1975 yılında tarihsel kimliğini korumuş olan ve pilot bölge olarak seçilen Safranbolu’da “Geçmişimiz için bir gelecek” sloganıyla bir koruma modeli hayata geçirildi. Dikkat çekici başka bir konu da o yılların en önemli derslerinden birinin “kentlilerin kentlerine yabancı olduğu” gözlemiydi [3].
Türkiye’de ilk kent müzesinin temeli 1999 yılında Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde atılır. Ardından 2002 yılında Kastamonu Hükümet Konağında Kastamonu Kent Tarihi Müzesi kurulur. Bunları, 2003 yılında Kayseri, Kaş ve Akseki, 2004 yılında İzmir ve Bursa, 2005 Gaziantep, 2006 Safranbolu, 2008 Ankara Beypazarı ve diğerleri izleyerek Türkiye’de kent müzeleri hızlıca yayılır.
Yukarıdaki paragraflarda Türkiye’de kent müzelerinin tarihini kısaca anlatmaya çalıştım. Gelelim bu konunun bizi ilgilendiren kısmına yani Manisa’ya. Manisa il merkezimizde henüz kent müzemiz yoktur ama hazırlıkları devam etmektedir. Manisa bu konuda biraz farklı bir profil çizmektedir. Şöyle ki, Türkiye’de kent müzesi ya da şehir müzesi kavramı hemen hemen hiç bilinmediği ve dillendirilmediği yıllarda Manisa’nın yetiştirdiği ve Manisa tarihine ışık tutan değerlerinden biri olan Yüksek Mimar H. Nusret Köklü, eserlerinden biri olan “Dünkü Manisa’dan Resimler” kitabının son kısmında, hem de 1967 yılında bakın neler yazıyor;
“BİRKAÇ SÖZ
Bu kitap, eski Manisa’ya ait kaybolması muhtemel ve bugün dahi bulunmaları mümkün olmayan fotoğrafları bir arada yayınlamak ve ileriki nesillere intikalini sağlamak gayesini taşımaktadır.
Bu itibarla ellerinde burada yayınlanmamış eski Manisa’ya ait fotoğrafları olanların bu kitapçığın ileriki yıllardaki baskılarında yayınlanmak üzere aşağıdaki adresime göndermelerini bilhassa rica ederim.
Manisa’nın mazisine yakışır bir Şehir Müzesinin kurulmasının da bir zaruret olduğunu burada belirtmek isterim. Tespit edilememiş ve ele geçirilebilinmiş olan bütün belgeler ve eserler burada sergilenmelidir. Bu suretle hem bunların kaybolmalarını önlemiş olur, hem de teşhir edilmekle herkesin nazarlarına sunulmuş olur.
Manisa bunu, kadirşinas evlatlarından beklemektedir.
Ayrıca, bu kitabın yayınlanmasında yardımlarını gördüğüm bütün arkadaşlarıma da burada teşekkürü borç bilirim.
Y. Mimar Nusret Köklü
Halk Sokak 11-5
Yenişehir – Ankara”
Nusret Köklü’nün ifadeleri şehir müzesinin vazifelerini oldukça net ortaya koyuyor. Kendisinin konusuna ne kadar hâkim ve ne kadar ileri görüşlü olduğunu günümüzde daha iyi anlıyoruz.
26 Mart 1989 yerel seçimlerine gidilirken, 1984-89 dönemi Manisa Belediye Başkanı rahmetli Ertuğrul Dayıoğlu dönemini değerlendirdiği başlıklardan biri de “Şehir Müzesi”dir; “Şehrimizin günlük yaşantısında birçok anılar ve bunları kanıtlayacak dokümanlar yok olup gitmektedir. Bunları değerlendirmek ve yok olmalarını önlemek için geçen Belediye Başkanlığımızda yaptığımız çalışmalardan bir sonuç alamadık. Şehirler de insanlar gibi yaşayan varlıklardır. Bu yaşantıların anılarına değer vermeyen şehirler zamanla kişiliğini yitirmiş, yabancılaşmış, ruhtan yoksun hale gelmişlerdir. Şehir bir otel gibi bu dünyadaki geçici yaşantımızı sürdürdüğümüz geçici bir barınak değildir. Şehir, evimiz gibi bizim yuvamız, hemşerilerimiz ise ailemizdir. Şehrin anıları ve bunları belirleyecek maddi varlıklar da saklanmalıdır. Bu nedenle bir şehir müzesi kurulması ideal ve amacımızdır. Şehir hayatını yansıtacak geçmişteki bağlarını devam ettirecek, koruyacak bir şehir müzesi kurulmalıdır.
Bu müze için başlangıç olarak hemşerimiz Nusret Köklü tarafından armağan edilen 143 yıl önce Manisa Haritası, Manisa Yangın Haritası, yangından önce ve bugüne kadar imar planları, evvelce Manisa’ya su getirilmesi için hazırlanmış projeler, elde kalmış fotoğrafla ve eşyalar müzeye konulabilir. Hemşerimiz Sadık Karaöz’ün de 30 yıldır topladığı bol miktarda malzeme hazır beklemektedir. Yaşayan ve devamlı değişen sevgili Manisa’mızın, kaybolmakta olan anılarına ait maddi varlıklar, bir an önce toplanıp şehir müzesinde saklanmalıdır. Bütün isteğimize rağmen bu güne kadar bunu gerçekleştiremediğimizden üzgünüz.[4]”
Rahmetli Ertuğrul Dayıoğlunun açıklamasında da kent müzesinin işlevini, amacını ve hatta sergilenecek materyalleri oldukça net bir şekilde ortaya koyduğunu görüyoruz. Bu arada bir konuya tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum. Yukarıda Türkiye’de kent müzelerinin tarihini anlatırken verdiğim tarihlere dikkat ederseniz bu konuda Manisa’nın ne kadar önde olduğunu görebilirsiniz. Önce 1967’de Nusret Köklü ardından 1980’lerde rahmetli Dayıoğlu konunun önemini ortaya koyuyorlar. İcra makamı olarak da Sayın Dayıoğlu’nun müzeyi hayata geçirmeye gayret ettiğini görüyoruz.
Daha sonraları 2008 yılında yine Belediye öncülüğünde “Manisa Kent Müzesi” için ciddi çalışmalar yapıldığını, paneller düzenlendiğini ve müze için uygun yapıların arandığını görüyoruz. Çalışmalar maalesef çeşitli sebeplerden dolayı hayata geçirilemiyor.
Kent müzesi Manisa için bir ihtiyaçtır ve artık hayata geçirilme zamanı gelmiştir. Şehrimizin değerli yöneticilerinin bu konuda gayret içinde olduklarını bilmek bizleri heyecanlandırmaktadır. Anmadan geçemeyeceğim, şehrimizde bu çalışmalar devam ederken şirin ilçemiz Turgutlu’nun bu konuda bizi geçmesi ve çok güzel bir müze ortaya çıkarmaları daha önceki yazımda belirttiğim gibi tatlı bir gıpta duygusu uyandırmıştır. Turgutlu Kent Müzesi ziyaretimizin doğal sonucu olarak vilayet merkezimizde oluşturulacak kent müzemiz için beklenti çıtamız yükselmiştir.
Rahmetli Nusret Köklü’nün adeta vasiyeti gibi olan şu cümleyi tekrar etmekte fayda var. “Manisa bunu, kadirşinas evlatlarından beklemektedir.”
Erkan AKBALIK
16.12.2017
KAYNAKÇA:
[1] Orhan Silier, “Dünyada ve Türkiye’de Kent Müzeleri”, Ege Mimarlık Dergisi, Temmuz 2010, S.17
[2] A.G.E, S.20
[3] Çekül Vakfı, Kent Tarihi Müzeleri ve Arşivleri, 2013, s.23
[4] “Manisa Belediyesi 1984-1989”, s.182