Erkan AKBALIK

Erkan AKBALIK

[email protected]

Doğru Bilinen Yanlışları ile MESİR

22 Aralık 2022 - 23:31 - Güncelleme: 22 Aralık 2022 - 23:47

Doğru Bilinen Yanlışları ile 
MESİR

 
Manisa Mesir Festivali’nin (Şenliklerinin) üç yıllık aradan sonra 2023 yılı Nisan ayında 480. kez yapılacağı haberini öğrenmekten çok mutlu olduk. Malum salgın hastalık sebebi ile 3 yıldır yapılamıyordu.
Mesir’in ünü 2012 yılında UNESCO insanlığın somut olmayan dünya kültürel mirası listesine alınması ile Türkiye sınırlarını aştı. Mesir, Manisa’nın tanıtımı, kültürü, turizmi, ekonomisi için önemli bir araçtır. Geliştirmeli ve bu kapsamda daha fazla neler yapılabilir başlığı ile yetkin insan ve kurumlarca ele alınmalıdır.

Ele alınacak konuların başında Mesir ile ilgili bütün etkinliklerin gerçek tarih üzerinden yola çıkılarak yapılması gelmektedir. Günümüzde geçmişi çok gerilere gitmeyen, özellikle saçım günü düzenlenen ve bir senaryo ile sergilenen, timsali Hafsa Sultan ile Merkez Efendi’nin birlikte yer aldığı gösteriler ve diyaloglar gözden geçirilmelidir. Bu saatten sonra her şeyin gerçeklere uygun olması önemlidir. Sürat ve teknoloji çağında her türlü bilgiye hızlıca ulaşılmakta ve doğru olmayan bilgiler tarih çöplüğünde yerini almaktadır.
Gerçeğe uygun olmayan gösterimler göze hoş gelip, duygulara hitap etse de bir tiyatro sahnesinden öteye geçmemektedir. Mesir etkinliklerinde sergilenen bu tür gösteriler bazı zararlı sonuçlar da doğurmaktadır. Bu zararlı sonuçların en önemlisi, seyredenlerin hemen hemen tamamında sahnelenen oyunun tarihten gerçek bir kesit olduğu algısının oluşmasıdır. Acaba gerçekler öyle midir?
Mesir konusundaki tarihsel hatalara sadece etkinliklerde değil bazı yayınlarda da rastlanmaktadır. Konunun anlaşılabilmesi için aşağıda, yıllara göre, şahısların, yapıların ve olayların sıralaması ve açıklaması yapılarak basite indirgemeye çalışılmıştır. Bu sıralamadan sonra Mesir için birçok mesele izaha gerek kalmadan anlaşılacaktır.
  1. 1513 Nisan (Safer 919), Şehzade Süleyman Sancak Beyi olarak (Annesi Hafsa Sultan ile birlikte) 7 sene kalacağı  Manisa’ya gönderildi.
  2. 1520 Eylül 21-22 (8-9 Şevval 926), Şehzade Süleyman, babası Yavuz Sultan Selim’in vefat etmesi üzerine Manisa’dan ayrıldı
  3. 1520 Eylül 30 (17 Şevval 926), İstanbul’a ulaştı ve I. Süleyman olarak tahta oturdu.
  4. Tahta oturduğunun ertesi günü babasının cenaze törenini yaptıktan sonraki ilk işlerinden biri Manisa’daki ailesinin getirilmesi emrini verdi.
  5. 1520, Hafsa Sultan da aynı yıl içinde İstanbul’a VALİDE SULTAN olarak gitti.
  6. 1522-23, Hafsa Sultan tarafından yaptırılan ve inşaatına Manisa’da bulundukları dönemde başlanan külliyenin Cami, imaret, medrese, sıbyan mektebi, hankahtan oluşan bölümleri tamamlanarak faaliyetlerine başladı.
  7. 1522-1523, Merkez Muslihiddin Efendi, İstanbul’da Sünbül Efendi’nin en seçkin müridi/talebesi iken, Hafsa Sultan Külliyesi’nin Hankah’ında hocalık yapmak üzere Hafsa Sultan’ın isteği ve Sünbül Efendi’nin tavsiyesi üzerine Manisa’ya gönderildi (1). (Merkez Efendi yaşamı ile ilgili daha detaylı bilgi için dipnotta bağlantısı verilen yazı okunabilir)
  8. 1529, Sünbül Efendi’nin İstanbul’da vefatı üzerine Merkez Efendi Manisa’dan ayrılarak İstanbul’a gitti ve Sünbül Efendi’nin yerine geçti.
  9. 1534 Mart 19 (4 Ramazan 940), Hafsa Sultan vefat etti.
  10. 1538, Hafsa Sultan Külliyesine hamam ilave edildi. (Padişahın emri ile sonradan)
  11. 1539, Hafsa Sultan Külliyesine Darüşşifa ilave edildi. (Padişahın emri ile sonradan)

Bu kronolojik gerçeklerden yola çıkıldığında aşağıdaki tespitlere ulaşılır.
Hafsa Sultan Külliyesi’nin cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret, hankah kısımları Hafsa Sultan Manisa’dan ayrıldıktan en az iki yıl sonra tamamlanmıştır.
Merkez Efendi, Hafsa Sultan Manisa’dan ayrıldıktan iki yıl sonra Manisa’ya gelmiştir. Dolayısıyla, ikisinin bu süreçte Manisa’da karşılaşmış olmaları mümkün değildir.
Genel bilinenin aksine Merkez Efendi Darüşşifa’ya başhekim olarak gelmemiştir. Darüşşifa, Merkez Efendi Manisa’dan ayrıldıktan 10 yıl sonra yapılmıştır. Kendisi tıp ilmine vakıf olsa da bir hekim değildir. Hafsa Sultan’ın talebi üzerine külliyenin imaret ve zaviyesinin (hankah) idaresi için getirtilmiştir (2).
Yaygın olan bir diğer konu da Mesir’in Hafsa Sultan’ın emri ile caminin minare ve kubbelerinden halka saçılmasıdır. Mesir, ilk yapıldığı dönemde Darüşşifa’daki hastalara verilmiş, kalanı ise şehirdeki bilinen diğer hasta/muhtaçlara elden dağıtılmıştır. Mesir’in resmi olarak ilk dağıtım işleminin Darüşşifa’nın açılış tarihinden yani 1539’dan sonra yapıldığı kabul edilir. Doç. Dr. Ali Haydar Bayat, Manisa Mesir Bayramı ve Darüşşifa’sı adlı eserinde konuyu anlatırken, dağıtım ve saçım işlemi ile ilgili ilk belgenin 1663 yılına ait olduğunu belirtir. Buna göre zaman içerisinde başhekime baskı uygulayan şehrin ileri gelenleri hakları olmadığı halde ciddi miktarda mesiri kendilerine almaya başlamışlardı (Mesir’in yapılması ve dağıtılması o dönemde Darüşşifa başhekimi sorumluluğundadır). Zor durumda kalan başhekimlerin şikayeti ile durum padişaha iletilmiş ve padişahtan gelen emirle bir düzenlemeye gidilmiştir. Düzenlemeye göre, vakıfnamede belirtildiği üzere Mesir öncelikle hastalara ve muhtaçlara verilecek ve artan macun isteyenlere vakıf şartlarına göre 5’er, 10’ar dirhem olarak dağıtılacak, daha da fazla isteyen olursa bunlar bildirilecekti. İlerleyen dönemlerde bu dağıtım şekli hakkında da çeşitli söylentiler, dedikodular çıkar, macunun şöhretinin artması ile birlikte çevreden gelenler de artınca dağıtım bugünkü minare ve kubbelerden saçma şekline dönüşür (3).   (Konunun anlatıldığı belge adı geçen kitaptan önce, Manisa tarihinin aydınlanmasındaki en önemli isimlerden Çağatay Uluçay tarafından, Gediz Dergisinin 1943 yılı mart ayındaki 62. sayısında neşredilmiştir) Netice itibariyle Mesir’in minare ve kubbelerden saçımına yaklaşık olarak 1700’lerde başlandığı söylenebilir. Yine konu ile ilgili Manisa tarihi üzerine çalışmaları ile tanıdığımız Prof. Dr. Feridun Emecen XVI. Asırda Manisa Kazası adlı kitabının 96. Sayfasındaki 483 numaralı dipnotunda bu belgeye yer vermekle birlikte Mesir ile Merkez Efendi arasında bir irtibatın bulunmadığını belirtmektedir. Prof. Dr. Emecen aynı satırlarda XVI. Asır öncesinde böyle bir adete (Minare ve kubbelerden saçım) kayıtlarda rastlanmadığını da yazmaktadır
Netleştirilmeye muhtaç bir başka başlık da Hafsa Sultan’dır. Kişisel özelliklerinde hayırseverliği ön plana çıkmaktadır. Osmanlı’daki ilk Valide Sultan’dır. Birçok yerde Ayşe Hafsa Sultan diye anılır. Ayrıca Kırım Hanı Mengli Giray’ın kızı olduğu da belirtilir. Bunlar yaygın olan bilgilerdir. Konu biraz detaylı incelendiğinde aşağıdaki sorulara cevap bulma zorunluluğu doğmaktadır.
Yavuz Sultan Selim’in eşi Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi olan Hafsa Sultan mı yoksa Ayşe Hafsa Sultan mıdır?
Ayşe Sultan ile Hafsa Sultan farklı kişiler midir?
Hafsa Sultan Kırım Hanı Mengli Giray’ın kızı mıdır?
Hafsa Sultan hakkında bildiklerimizin ne kadarı doğru ne kadarı yanlıştır?
Bu soruların cevapları çok önemlidir. Konu daha önce Doç. Dr. Hilal Ortaç hocamız tarafından bu sitedeki köşesinde ele alınmıştı. Detaylar için bağlantısı dipnotta verilmiş olan yazının okunması  daha doğru olacaktır (4). 
Yazılanların ana amacı, adı şehrimizle bütünleşmiş olan Mesir hakkında doğruları bildirmek, yanlış ve hatalı bilgileri düzeltmektir. Kadim geleneğin devamı için bu şarttır. Doğrular üzerine inşa edilenlerin yıkılması daha güçtür. Manisa ve Mesir konusu günümüz itibariyle daha detaylı ele alınmalı, yayınlanmışlar içinde doğru olanlar geliştirilmeli, yanlış bilgi içerenler ayıklanmalı, şehir efsanelerinden ve hurafelerden arındırılarak ortaya her türlü soruya cevap verebilecek yeni bir eser vücuda getirilmelidir.  Bu şekilde Mesir Manisa’da daha nice 500 yıllar devam edecektir.
Bu yazıda Mesir hakkında yazılması gerekenler bitmemiş, sadece virgül konulmuştur. Her şey daha güzel bir Manisa için.  

Erkan Akbalık

Dipnot:
2.Doç. Dr. Ali Haydar Bayat, Manisa Mesir Bayramı ve Darüşşifa’sı, Manisa Turizm Derneği Yayınları, Manisa, 1981, s.26
3.a.g.e.,  s.19

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar