YUNUS EMRE’NİN İZİNDE
Anadolu insanı böyledir. Sevdiğini bağrına basar. Kalbine gömer, ölümsüzlük bahşeder. İster ki maddi manevi hep yanı başında olsun. Başı sıkıştığında, gönlü daraldığında eşiğine koşsun medet dilesin.
Bizim Yunus’a duyduğumuz sevgi Anadolu’nun dört bir yanında ona ait olduğu söylenen mezarların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu mezarların hangisi gerçektir, hangileri yanılgı?
Yunus Emre’nin nerede doğduğu, nerede yaşadığı, nerede öldüğü, mezarının nerede olduğu dünden bugüne hep araştırılan, tartışılan, üstüne kafa yorulan bir konu olmuştur.
Ihlamur Yayınlarından çıkan tarihçi yazar Naci YENGİN’in Yunus Emre’nin İzinde kitabı “Yunus Emre’nin Mezarı nerede? sorusuna cevap arıyor.
Yazar, ilim çevrelerinde öne çıkarılan Sarıköy, Karaman, Sandıklı, Nallıhan’ın yanına bu güne kadar görmezlikten gelinen Kula’nın Emre Köyü’nü de koyuyor.
Yazar her ne kadar çalışmasının bilimsel bir tez ortaya koyma iddiasında olmadığını söylese de Tabduk Emre ve Yunus Emre’nin mezarının Manisa’nın Kula ilçesindeki Emre Köyü’nde olabileceği konusunda ciddi ve titiz bir literatür ve alan çalışması yaparak güçlü deliller ortaya koyuyor.
Eserinde, Yunus Emre’nin yaşadığı XIII. yüzyılın ikinci yarısıyla XIV. yüzyılın birinci yarısında Anadolu’nun içinde bulunduğu siyasi ve toplumsal duruma mercek tutuyor. Bu durumun Yunus’un düşünce ve ruh dünyasını etkilerini irdeliyor.
“Yunus Emre’nin yaşadığı yıllar, Anadolu Türklüğünün Moğol akın ve yağmalarıyla, iç kavga ve çekişmelerle, siyasi otorite zayıflığıyla, dahası kıtlık ve kuraklıkla perişan olduğu yıllardır.” Anadolu Türklüğünün maddi ve manevi kurtarıcılara muhtaç olduğu bir dönem.
Bu zor dönemde Ahi Evran, Hacı Bektaş, Şeyh Ede Balı, Yunus Emre gibi hoca, şair, mutasavvıf ve erenler beklenen kurtarıcı olur. Anadolu’yu maddi ve manevi olarak inşa ederler. Gönlünü yaptıkları yüce gönüllü halkın gönlünde ebedi olarak yaşamakla ödüllendirilirler.
Kula’nın Emre Köyü’nde bulunan mezarın Yunus Emre’ye ait olmadığını söyleyenlerin yeterince saha araştırması yapmadıklarının görüldüğünü belirten yazar doğup büyüdüğü yer olması hasebiyle saha araştırmalarına önem vermiş, elde ettiği bilgi ve bulguları okuyucuyla paylaşmıştır.
İddia edildiği gibi Emre Köyü’nde bulunan Yunus Emre mezarının Sait Emre, Şeyh Ömer Emre ve Cafer’e ait olamayacağını bu kişilere ait mezarların yerlerini söyleyerek cevap veriyor.
Anadolu’yu Türk yurdu yapan Horasan erenlerinden olan Tabduk Emre ve “Ko beni yatayım şeyh eşiğinde,/ Dönmezem şeyhimden ya ne döneyim,” diyen müridi Yunus Emre’nin vasiyet niteliğindeki ifadesine bakarak da Şeyh ve müridinin mezarlarının aynı yerde olma ihtimali Yunus Emre’nin olduğu söylenen mezarlardan Emre Köyü’ndekinin gerçeğe daha yakın olduğu akla yatkın geliyor. Yazar kitabına aldığı fotoğraflarla bu gerçeği görmemizi istiyor.
Büyük bir emek ürünü olan “Yunus Emre’nin İzinde” kitabı bu milletin mayasını oluşturan mümtaz şahsiyetlerden olan Bizim Yunus’u bilmeye, anlamaya çalışan herkese hararetle tavsiye edilir.
Anadolu’nun vefalı insanları sevdiklerini yere göğe sığdıramaz. Evlerine varsan başköşede yer gösterir, sofralarına otursan ne ikram edeceğini şaşırır. İsterler ki siz onlardan razı olun. Misafirliğiniz uzun sürsün.
Bizim Yunus bu kadirşinas milletin gönlünü kazanmıştır. Onun içindir toprağa değil gönüllere gömülmüştür. Onu arayan milletimizin gönlüne baksın. Orada bütün canlılığıyla yaşamakta, fikirleriyle yol göstermektedir.
Peki, Yunus Emre’nin mezarı nerede?
Elbette Türk milletinin gönlünde.
FACEBOOK YORUMLAR