Ergül ALTAŞ

Ergül ALTAŞ

[email protected]

MUTLULUĞUN FORMÜLÜ

28 Kasım 2018 - 20:46

MUTLULUĞUN FORMÜLÜ

Mutlu muyuz?

Kişisel cevabımız ‘evet’ ya da ‘hayır’ olsa da Dünya Mutluluk Endeksine göre ülke olarak mutlu değiliz. Kimimize göre bu malumun ilamı, kimimize göre “Ne mühasebet canım. Mutluluğu ölçen alet mi var?”

Ahmet’e göre “Mutluluğun formülü çok açık. Bir sen, bir ben, bir de bebek,” Mehmet’e göre “Biz kim, mutluluk kim.” Bana göre Kaf Dağı’nda bir Zümrüdü Anka.

 Kaf Dağı deyince ‘bizim mutluluk mahşere kaldı’ demeyin. Nasibine razı olup hırs atını dizginleyebilirsen elimizi uzatınca yetişecek, canıgönülden isteyince kalbimize yerleşecek kadar yakınımızda mutluluk. Basit bir formül bu; iki kere iki dört eder gibi, çekirdek çitler gibi; anlaması, uygulaması çok kolay.

Mutluluğun resmini yapamam belki ama formülünü verebilirim. En güzel ve değerli malzeme elimizde mevcut olandır. Başkasının peşine düşüp yana yakıla aramanın âlemi yok. Bir tutam tebessüm, sonra nasip, çokça sevgi, bir o kadar hoşgörüyü gönül kapında bir güzel karıştırın. Bunlardan başka elinizde ne varsa -tevazu, samimiyet, aile, dostluk, ihsan- azdan az, çoktan çok ilave edin. Çiçek kokuları, kuş sesleri şeliğinde pamuk şekeri kıvamını alıncaya kadar gönül ateşinde pişirin. İşte size mutluluğun formülü: Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü.

Herkesi mutlu eden etken farklıdır. Kimi kuş sesiyle kendinden geçer, kimi davul zurnayla. Ben, ailemle televizyon izlerken, sohbet ederken, yemek yerken dünyanın en mutlu insanıyımdır. Sen, kışı Uludağ’da, yazı Bodrum’ya geçirirken. Para sayarak mutlu olan olduğu gibi, kitap sayfalarını çevirerek mutlu olan da vardır.

Başı ağrıyan herkeste aspirin işe yaramaz. Vermidon, gripin, minoset bunun için var. Herkesin ağrı kesicisi farklı olduğu gibi mutluluk formülü de farklıdır.

Bebek karnı doyunca mutlu olur, çocuk oyuna dalıp açlıktan, susuzluktan geçince. Öğretmeninden aldığı aferinle ayakları yerden kesilen öğrenciye ne demeli. Gelin olup giden kızının ardından gözyaşı döken baba mutlu değil mi acaba?

Mutluluğun tarifi körün fili tarifine benzer birazÂşık bir delikanlı için başka, yetmişlik bir dede için bambaşkadır. Fabrika işçisi için gündüz vardiyasından çıkıp akşam arkadaşlarıyla kahvede tavşankanı çay eşliğinde iki beşlik bozmaktır. Evhanımı için altın gününde, evlilik yıldönümünde eşinin aldığı tek taşla hava atmaktır.

Mutluluğun sırrı insanın kendinde gizli. O formülü keşfettiğimizde, çekinmeden uyguladığımızda para pula verdiğimiz değer buharlaşacak. Mutlu olmak için Karun’un hazinelerine, İskender’in imparatorluğuna ihtiyacımız yok. Gönül zenginliği, dost selamı yeter bize. Tencerede pişirip kapağında yiyen insanların mutluluğudur bize örnek. Gözümüzü gökyüzünden ayaklarımızın altındaki toprağa çevirirsek kanaatin bitip tükenmez hazinesinden hissemize düşen mutluluk olacaktır.

Kul olma bilinci. Sırtını kimsesizlerin kimsesine dayamanın verdiği güven. Gayret bizden tevfik Allah’tan. Allah azze ve celle. Dua. Teslimiyet. Mutluyuz elbet.

Beklentilerimizi düşük tutup hayatı tekeden süt çıkarma uğraşı olarak görmezsek çiçek açmış erik dalı ayağımızı yerden kesecek, elektik tellerine dizilen kırlangıçların cıvıltısı gönül iklimimizi bahar çiçekleriyle donatacaktır. Bir kapı zili, bir selam, bir tatlı kelam yetip artacak mutlu olmamıza.

Formül öğrenildiğine göre izlenecek yol belli. Sabah, öğle, akşam; her fırsatta, gönlümüze gam kasavet dolunca, içimiz kararınca, yaralarımız azınca, bize iyi gelen ilaçtan leblebi şeker gibi yutmak.

Unutmayın, bu ilacın yan etkisi, doz aşımı yok.

Reklam