Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

Ziyaret Notları (2) Ahmed Yesevi Diyarından

02 Mayıs 2017 - 11:50 - Güncelleme: 02 Mayıs 2017 - 19:35

~~Ziyaret Notları (2)
Ahmed Yesevi Diyarından
Kazakistan’a yolculuğumuzda Çimkent’e varmıştık. Uçaktan indiğimizde karşılaştığımız kişi Davut Aydın idi. Gün ağarmasına birkaç saat vardı. Davut’un iş arkadaşı Sadık özel arabayla geldi. Valizlerimizi arabaya yerleştirdik, Sadık’ın evine doğru yola çıktık. Gece ışıklarında Çimkent’in  geniş caddelerinde yol aldık. Binalar merkezde biraz daha yükselse de genelde bir iki kattan oluşmuş vaziyetteydi. Merkezden uzaklaşınca yollar daralıyor. Bol ağaçlı, sanki park içine yerleşmiş evlerin önünde durduk. Davut’un evi burada idi. Devrinin ve iktidarının zamanı geçse de hayatın devam ettiği, bu beş katlı bakımsız yorulmuş evler, Ruslar tarafından yapılmış, Rus evleri olarak geçiyor.


Davut, bize hayat macerasını anlattı. Kendisi Özbek Türkü idi. Afganistan’ın Kunduz şehrinde doğmuştu.  Üzerimizde baskı vardı. Arabistan’a kaçtık orada bir zaman sonra Afganistan’da savaş çıkınca geri dönemedik, Arabistan,  daha da baskıcı idi,  her şey yasak ilan edilmesine rağmen o yasaklar çokça ihlal ediliyordu. 1985 de Türkiye’ye Adana’ya geldik, orda bizim kılavuz ile tanışmışlar sonra İstanbul’a taşınmışlar, Türkiye’den 1994 yılında vatandaşlık almış. Birkaç yıl sonra Özbekistan’a geçmiş, 18 yıl orda kalıp, çiftçilik ve tavukçuluk yapmış. Kendisi üç senedir Kazakistan’da lokanta işletiyor. Davut Bey iki senedir ülkede ekonomik kriz olduğundan bahsetti. Bize çay hazırladı. Burada çayı demlemeden, demlik kullanmadan yapıyorlar. Su kaynayınca çaydanlığa çayı atıyorlar, bir zaman sonra,  kulpsuz küçük kâselerde servis yapıyorlar. Misafirperverlikte çok cömert, bize badem ve şeker ikram etti ve çalışanı Sadık ile Bize Çimkent ve çevresini Sayramı gezdirmeyi teklif etti. Biz işlerine mani olmamak için kabul etmedik. İki saat civarı orda kaldık, özel bir taksiyle Türkistan’a gidecektik. Sabahın daha gün ağarmamış erken saatleri,  dışarıda kumrular Yusufcuk yusufcuk diye sesleniyor.
Dışarıya evin önüne çıktık. Etrafta de kargaya benzer onlardan daha küçük çok sayıda kuşlar var. Sadık bizi Taksilerin olduğu yere götürdü. Taksiyle pazarlık edildi, 5000 Tengeye bizi Türkistan a götürecek. Geniş bir husisi Toyota araba Türkistan’a doğru yola çıktık. Türkistan Şehri eski adıyla Yesi,  Çimkent e 170 km uzaklıkta 250 bin civarı bir nüfusa sahip. Bu bölge Kazakistan’ın güneyinde,  güney Türkistan diye geçiyor. Türkistan ismi Yesi şehrine verilmiş.


Çimkent, Türkistan, batıya doğru Semerkant ve Buhara doğuda ise Kaşgar, Urumçi eski kadim Doğu Türkistan’ı meydana getiriyor. Doğu Türkistan ikinci dünya savaşından sonra Çin işgalinde, Çin esareti ve zulmü altında inliyor. Yirminci yüzyıla kadar bu geniş bölgeye Türkistan denilmekteydi. Bu bölgeler tarihte Hokand ve Buhara Hanlığına bağlı bulunmuş, 1864 de Rus işgaline uğramış.  Rusya bu bölgeyi ayrıştırmak, Türklüğün içine fitne sokmak için Türk boyların farklılıklarını öne çıkararak. Özbek, Kazak, Türkmen, Tacik, Kırgız diye isimlendirmiş ve ayırmış bugün de tek bir devlet değil bu sayılan devletler mevcut.
Yesi- Türkistan şehrine doğru yol alıyoruz. Aylardan Nisan geniş yeşillikler ve düzlükler içinde kuzeye doğru gidiyoruz. Hayalimde hep bozkırın daha yeşili az, kıraç olarak hayal etmiştim. Bu yeşillikte belki de baharın tesiri var.  Yol kenarındaki evler hep tek katlı. Güney en sıcak bölge olmasına rağmen kışlar  - 20 ila -50 derece arasında çok sert geçiyor. Yazlar da bir o kadar aynı derecelerde artı olarak sıcak.  Kazakistan arazi olarak Orta Asya’nın en büyük ülkesi. Nüfusu daha yirmi milyona ulaşmamış. Doğal gaz, petrol ve maden yönünden zengin bir memleket. Vatandaşlar evleri geniş bahçelerinde büyük sığır koyun ve tavuk besliyorlar, bunlara zaman zaman atlar da dâhil oluyor.  İmkânları ölçüsünde, hava şartlarının imkânları nispetinde biraz sebze de ekilmekte.
Yol boyunca trafik de çok yoğun değildi,  yerleşimlerin olduğu bölgelerde bu Boy’un gücünü ve iradesini belli eden tunçtan yapılmış, at üstünde zırhlı ve silahlı, savaşçı süvari heykelleri mevcuttu. Böylece Ahmed Yesevi Şehrine vasıl olduk.
Celil Altınbilek                                                                                              02.05.2017

Reklam