Yenileşme ve Püriten Düşünce
Yenilikler ve değişim dünya tarihinde hep zor olmuştur. İnsanlar alışkanlıklarını ve yaşayışlarını kolay kolay değiştirmemektedirler, Değişim için ise çok mücadeleler yapılmıştır.
Ancak bazen de zaman içinde bazı asli değerler, kendi içinde yavaş yavaş değişim göstermektedir. Emevi Devrindeki yaşanan bazı olaylar, ana hatlarıyla örnek gösterilebilir. Emeviler, geniş topraklarda hüküm sürmek üzere çok fetihler yapmış ve başarılı da olmuşlardı. İslam’ın ilk zamanlarındaki o taze ve güçlü dinamizm ve iman ile kütleleri harekete geçirmiş ve de İslam’ın temsilcisi olduğunu iddia etmişlerdi. Fakat bütün bu yayılışlarında olumlu görünen birçok unsurun yanında, kendi kabilecilik anlayışını hep önde tutmuşlar, inanışı saltanatlarının dayanak noktası yapmış ve siyasileştirmişlerdi. Mevali denen anlayış onlara aitti. Kendi soylarından olmayanları Müslüman bile olsa farklı ve uzak bir sınıfa dâhil etmişler, inanışın içine taassubu yerleştirmişlerdi. Kendi menfaatlerine uygun düzenlemelerle, türetilen inançları dini asli unsuruymuş gibi yer almasını sağlamışlardı. Bunun örnekleri vardı, inancı sertleştirmişler, Müslümanlar arasına ayrılık sokmuşlar, menfaatleri için zulümü hak görmüşlerdi. Bu sebeplerle, yıkılışında iç isyanlar etkili olmuştu. 747 yılında Emevi ordusunu yenen ordunun başında, Horasanlı bir Türk olan Ebu Müslim bulunmaktaydı. Türklerin Horasan’da gelişmiş bir medeniyeti mevcuttu. Ortaya çıkan Türk düşünce ve inanışı, aklı ve mantığı bir arada yürütmüştü.
Avrupa’da Hıristiyanlık yerleştikten sonra kiliselerin toplum ve devlet üzerinde yoğun bir etkisi oluştu. Kilisenin zulüm ve gücü karşısında zor durumda kalan insanlar çareler aramaya başlamışlardı. Değişim için, inanç temelleri üzerine reformist insanlar ortaya çıktı. Bunlar Protestan mezhebini kurdular, onlara Püriten denildi. Protestanlık, Reform döneminde M.Luther ve J.Calvin gibi önderlerin başlatıcısı olduğu Hristiyanlık mezhebidir. Püriten düşüncenin anlamı ise Hristiyanlığı aşırı merâsim ve kurallardan arındırıp aslına döndürmeyi amaçlayan, XVI. – XVII. yüzyıllarda ortaya çıkmış katı görüşlü (piskoposluğu reddeden ) tarikatının İngiltere ve Amerika’da yaygın olan bir Protestan koludur.
Hıristiyanlık ortaçağda kilisenin ağır baskısı altındaydı. Katolik kilisesi kuvvetli bütçesiyle ekonomik olarak çok güçlü olduğu gibi, geniş bir yayılmanın sağladığı avantajlarla da düşünce ve inançları kontrol altında tutuyordu. 16. Asırda İngiltere’de Calvin dine dönüş olarak bir akım başlattı. Bu akım, dinin özüne ve saf ahaline dönüş olarak yapılan bir yenileşme hareketiydi. Bu fikirler üzerinden Protestanlık inşa edilecekti. En önemli fikirlerinden bazıları piskoposluğu tanımıyorlardı. Onun yerine ihtiyarlar heyeti denen gözetmenleri öne çıkarmalarıydı. Teslis denilen Baba, Oğul ve Kutsal Ruh üçlemesinin kabul edilmemesiydi. Bu inanç taşıyıcıları Hollanda ve Amerika’ya giderek daha güçlü bir hale geldi. Burada önemle üzerinde durulması gereken bir konu da Max Weber ile Protestan ahlakının ortaya çıkışıdır. O inançlı bir Hıristiyan ve kapitalizmin ivme kazanmasında ciddi katkı sağlamış biridir. Düşüncesi, kişiler, Sanayi Kapitalizminin ruhunu yakalamak için Protestan ahlaka sahip olmalı ve aklını kullanmalı, çok çalışmalı, disiplinli olmalı ve de çok üretmeliydi. Bu sayede kader çizgisini bile değiştirip diğer dünyada huzura kavuşabilirlerdi.
Osmanlı’da ise ağırlıklı 16 yüzyıl başlarından itibaren dinde öze dönme ve bidatlardan kurtulma adına hareket eden Kadızadeler ise, püriten yenileşme hareketlerinin aksine, kör taassubun içine gömülmüş, öze ulaşma adına kendi sonuçsuz dairelerinin içinde döndükçe dönmüşlerdi, bu hareketin izlerine günümüzde bile rastlanmaktadır.
Biz de her dem yeniden doğanlar mevcuttur. Hayatın bereketi ve gelişme, yenilik ile değişimdedir.
Celil Altınbilek 20.02.2020