~~Yeniden Karanlık Çağ
Bazı devirlerin hükmü bitmiyor, aradan uzun zamanlar geçse de onlara yüklemeler-atıflarda bulunuluyor, hatta gerçek veya hayal onunla ilgili özdeşleştirmeler yapılabiliyor. Bu söylediklerimiz yazıya dökülmüş olanla da ilgili olabiliyor. Bazılarının hükmü kalmasa da, bazıları ise bir müddet sonra karşımıza çıkabiliyor.
U. Eco’nun Günlük Yaşamdan Sanata isimli kitabında bir bölüm bir hayli ilgi çekici. Kitapta, 1970’ li yıllarda yayınlanmış Vacca’nın bir eserine dayanarak bir bölüm aktarıyor. Onu sizlerle paylaşayım. Bu bir kıyamet tasarısı:
Günün birinde ABD’lerinde karayolu trafiğinde bir tıkanıklık ile demiryolu trafiğindeki aksaklığın aynı zamana denk gelmesi, büyük bir havaalanına giden personelin işyerine ulaşmasını engelleyecektir. Bir sonraki personelin gelememesi sebebiyle işe devam eden kontrol kulesi personeli aşırı yorgunluğun verdiği stresle, iki jet uçağının yüksek gerilimli bir elektrik hattı üzerine çarparak düşmesine yol açarlar. Buradaki hattaki aşırı elektrik yükünün, diğer elektrik hatlarına sıçramasıyla Newyork şehri tamamen karanlıkta kalır. Elektrik kesintisi uzar, kar yağdığı ve her yer trafiğe kapandığı için arabalar uzun, bitmez kuyruklar oluşturur. İnsanlar ısınmak için işyerlerinde ateş yakmaya başlar, birçok yerde İtfaiyenin yetişemediği yangınlar çıkar. Birbirlerine telefon aracılığıyla ulaşmaya çalışan elli milyon insanın hücumuyla telefon hatları felce uğrar.
Yollar kapalıdır, yollara dökülmüş insanlar yiyecek maddelerine el koymaya çalışırlar. Amerika’da serbestçe satılan milyonlarca ateşli silah kullanılmaya başlanır. Soğuktan, açlıktan, hastane yetersizliğinden ve silah kullanımından çok büyük miktardaki ceset salgın hastalık yaymaya başlayacaktır. Birkaç hafta sonra normal hayat güçlükle tesis edildiğinde, bu hastalık, ölüm ve kötü durumdan kurtulma çabası, toplumsal bir psikoza dönüşecektir. Bu bunalımı aşmayı başaranlar yetersiz hayat şartlarında ekmek mücadelesinde bulunan az gelişmiş yörelerin insanları olacak, geniş göç hareketleri belirecek, bu göçler, ırklar arası birleşme ve kaynaşmanın gerçekleşmesine, yeni ideolojilerin ülkeye girmesine ve yaygınlık kazanmasına yol açacaktır. Yasalar etkisini yitirdiği için, mülkiyet kim nereye yerleşirse onundur ilkesine dayanacak. Hızlı çöküş şehirleri, oturabilir evler ve yaşanabilir mekânlardan değil, eline geçenin bir şekilde yerleştiği bir dizi harabeden, düzensizlikten oluşan yerler konumuna indirgeyecektir. Küçük yerel otoriteler, çitler, küçük tahkimatlar kurarak, belirli bir iktidarı elinde tutacaklar. Bu noktada feodal yapının içine girilmiş olacak, yerel iktidarlar arasındaki ittifaklar yasayla değil, tavizlere dayanacak, bireysel saldırganlık ya da çıkar ortaklığı getirdiği ittifaklar kurulacak ve belli başlı görenekler yeniden hayat kazanacaktır. Böylece yeniden bir ortaçağ hayatına dönülecektir.
Fakat yazar bu olumsuzlara rağmen bu durumu fırsat görmekte, yeniden örgütlenme yapılarak, yeni bir atılım için, bilimin ve tekniğin ışığında çalışmalar yapılmasını tavsiye etmektedir.
Anlattığımız olumsuz tablo bize, bazı bölümlerinde hiç de yabancı gelmemektedir. Bazen olaylar nedense doğal afetler olmadan planlı bir şekilde de gerçekleşebilmektedir. Çeşitli yönleri bulunan, hayal veya gerçek olarak değerlendirilebilecek bu hikâyeyi bilmekte yarar bulunmaktadır.
Celil Altınbilek 19.02.2019
Umberto. Eco Günlük Yaşamdan Sanata. Adam yayın ist.1993