Türk Müslümanlığın Temelleri 2
Orta Asya Dönemi
Türk Milletinin özelliklerini anlamak için tarih boyunca ona etki etmiş, onunla ilişki halinde olmuş milletlerin ve düşüncelerinin belirgin özelliklerini ifadede fayda bulunmaktadır. Ana hatlarıyla İsa’dan önce Helen-Yunan düşüncesi, Hıristiyanlık, çeşitli doğu dinleri ve onun temsilcisi millet ve kavimlerin ana özellikleri üzerinde durmak gerekir.
İsa’dan önce ki Helen-Yunan düşüncesi Eflatunculuk ve yeni Plâtonculuk ile önemli bir felsefi mektep oluşturmuştur. İskenderiye’de, Antakya’da, Dicle Selefkiye’de büyük şehirler kurulmuş, Helen ve Roma felsefe mekteplerinin ilim durakları olmuş ve dünyayı etkilemiştir.
Helen medeniyeti ve Roma ülkesi, Asırlarca hep baş tacı edilmiş ve örnek alınmıştır. Helen Ülkesi fikir, sanat ve ilimde, Roma ülkesi de hukuk teknik ve savaş sanatında önde olmuşlar ve üstünlük sağlamışlardır. Aristo’ya göre Helenler dünyaya hâkimiyet için gönderilmişlerdi. Bu düşünceyi taşıyan Makedonyalı İskender Mısır ve yakın Asya’yı fethetmiş, dünya hâkimiyeti için çalışmıştır. Ayrıca fethedilen yerlerde, uzak diyarlarda, Asya kıtasında Hıristiyan vaizler- misyonerler dinlerini yaymaya girişmişlerdir.
Hıristiyanlığın sonraki yayılışı medeni başarıları Roma ile İran Arasındaki mücadelelerle çok sıkı bağlıdır ve bu mücadele ağırlıklı Fırat ve Dicle havzalarındadır..(1) Bir müddet sonra Hıristiyanlık da çeşitli görüşlere ve mezheplere ayrıldı. Sasanilerin elinde bulunan İran, 5. asırdan itibaren Bizanstan kovulan bütün medeni unsurlara Mecusilere, Yahudilere, Rafızîlere-sapkınlara- sığınak oldu.(2)
Kudüs şehri hem Yahudiler hem Hıristiyanlar için kutsi bir şehir idi ve hep ilgi odağı olmuştu. Ayrıca Doğunun zengin madenleri, baharatları, kumaşları, değerli eşyaları için asırlarca devam eden ipek yolları vardı. Bu sebeple doğu ile batı arasındaki münasebet hep devamlı oluyordu. Sonraları yapılan Haçlı seferlerinin bahanelerinden biri de Kudus’ün kurtarılmasıydı.
Milletlerin siyasi olsun, iktisadi olsun, inanç bakımından olsun karşılıklı iletişimleri, milletlerin ve medeniyetlerin ilerlemesine, gelişmesine yardımcı ve amil oluşturmuştur.
Miladın ilk yıllarında büyük Hun imparatorluğunun parçalanmasıyla, Orta Asya kültürlerinin birbirine karışmıştı.(3)
İslam’ın doğuşundan bir zaman sonra, Emeviler İslamın temsilcisi konumuna geldiler ve Orta Asya’ya doğru da yöneldiler. Orta Asya- Türkistan bir Türk Yurdu idi. Fakat Türkler çeşitli devletlere ve dinlere sahip olarak ayrı ayrı yaşamaktaydılar. Askeri bir güce sahip olan bu devlette belirli bir ölçüde sanat ve kültür faaliyetleri de gelişti. İlk zamanlarda Emeviler, medeniyet sahasında Bizans’tan etkilendi, fakat İran ananelerine tabi oldu. Emeviler 686 yılına kadar Helen yazısını devlet kademelerinde kullandılar. Araplar hâkimiyet altına aldıkları halkların belirli adetlerine kısmen uydukları da oldu. Ancak Arap tutuculuğu ve menfaati Emevi Saltanatı boyunca hep devam etti.
Üçüncü yüzyılda kurulan Sasani Devleti, Fars menşeyli idi. İrani gelenekler ve düşünce yapısına sahipti. Kuvvetli bir devletti, hem Roma’ya rakip oldu hem de Çin- Hind yolunu ele geçirdi, Asya da söz sahibi oldu. Onlarla Fars dili ve kültürü hem de inançları da Orta Asya’ya yerleşti, etkili oldu.
Emevilerin pek de adilane olmayan yönetimleri mevale dedikleri, Müslüman olmayanların haricinde, Arap olmayan Müslümanlara karşı bile müsamahasız davranışları, memnuniyetsizlikleri arttırdı. Abbasiler onlardan bayrağı aldı. Fakat Abbasilerin başa geçmesindeki asıl pay Türklere aitti. Abbasilerin ordusuna büyük katkıyı Müslim Horasani’nin başında olduğu Türkler yaptı. Onlar bu dönemde önemli bir gelişme kaydeden şii isyanlarına karşı koydular ve suni İslam’ın koruyucusu oldular.
Maveraünnehir’in tamamen Müslüman oluşu Samaniler devrindedir. İslam’ın ilk yıllarından onuncu asra kadar Horasanda çatışma ve mücadeleler fazlaca olmasına rağmen, Samaniler devri daha sakin geçmiştir. Orta Asya’da hem Türk hem İrani unsurları barındıran Müslüman Samani devletinde, Fars dili ve kültürü hâkimdi. Orada geniş bir sanat ve edebiyat muhiti oluştu. Daha sonra Gazneliler devrinde de sanat ve kültürde büyük gelişmeler kaydedilmiş, şairler ve bilginler korunmuştur. Gazne Sarayında dört yüz sanatçı toplanmıştır. Biruni bu isimlerden biridir. Şair Firdevsi meşhur eseri Şehname’yi Türk hükümdarı Gazneli Mahmud’a farsça olarak takdim etmiştir.
Bir zaman sonra İslam devletlerinin eski gücü kalmadı, hem siyasi olarak güçten düşmüşlerdi hem de mezhep ve görüş farklılıkları, ideolojik buhranlar onları güçsüz bırakmıştı. Aşırı Şiilik, İslam dünyasını ikiye ayırdı. Bu zamanda kurulu iki suni Türk Devleti yine İslam’ın koruyucusu oldu. Bunlar birincisi batı İran, Horasan Afganistanda ve Hindistanda faaliyet gösteren Gazne devleti idi. Diğeri de doğudan gelen hücumlara karsı ve putperest-manihanist Uygurlarla mücadele eden Karahanlı devleti idi.
Türk yurdu Orta Asya’da: Oğuz, Kıpçak, Karluk, Dokuz oğuz-uygurlar-, Kırgız kabileleri başlıca beş Türk grubu idi. Türk yurdunda ise çeşitli devletler halinde Türkler birbirleriyle de mücadele ediyorlardı.
Türkler: Çin, Bizans, Pers ve Hindistan gibi dört büyük medeniyet arasında yaşadılar. Türklerin birkaç yüzyılı alan bu sürede İslam'ı kabul edişleri, Harezm, Horasan, Maveraünnehir ve Fergana bölgelerindeki faaliyet ve iletişimlerle yakından ilgilidir.
10.asırda Türkistanın kuzeyinde İdil Bulgarları-Kazanlılar-, doğuda -Saltuk Buğra han Karluklular ile birlikte Müslüman oldu. Şelçukluların atası Selçuk Subaşı 960 da Müslümanlığı kabul etti ve Yengikent Yabgusuna karşı gazaya başladı. Karahanlılar 999 yılında Buharayı zapdetip Samani devletine son verdiler ve müslüman Gazneli’lerle rekabet içine girdiler
Buhara civarında Karahanlılar ve Gazneliler tarafından sıkıştırılan Selçukoğulları zor durumda çaresiz kalınca Çağrı Bey yurt bulmak üzere 3000 süvari ile 1018 de Van gölü bölgesine bir akın yaparak ilk Selçuklu hareketini başlatır. Daha sonra kafileler halinde sivil halk hem buralarda yurt tutar hem de Bizansın sıkıştırmasıyla Kafkasya ve Azerbaycan taraflarına yerleşir.(4)
Türkistan ve Harizm’den sonra Horasan, Afganistan, İran, Irak, Suriye, Azerbaycan ve Doğu Anadolu-sonra da Balkanlar- göç edilen ve Türk yapılan, Türkleşen yerlerdir. Yalnızca Anadolu değil, Bu sayılan bütün yerler şimdi bizde olsun veya olmasın, bizim öz diyarlarımızdır. Bu devamlılık bazen sınırlara sahip olmanın ötesinde, Türkçemizin varlığı, düşünce yapımız, sınırlar ötesi devamlılık ve hayat bekası sağlar.
.
Sasani soyundan geldiğini iddia edenlerin kurduğu Şii Buveyhi devleti, Abbasi devletini tehdit etmiş ve Bağdatı zaptedmiş, hatta Abbasi halifesini emrine almıştır. Onlara, Gazneli Mahmud zamanında 927 de darbe indirilmiş ama yok edilememişlerdi. Onlara son darbeyi Selçuk Sultanı Tuğrul Bey vurdu.
Kıpçak ve diğer Türk kavimlerinin sıkıştırmaları ve nüfus yoğunluğu Oğuzların Türkistan ve Harizm yoluyla İslam ülkelerine, Türkistan ve Harizm den sonra Horasan Afganistan, İran, Irak Suriye, Azerbaycan, doğu Anadolu’ya göçmelerine sebep oldu. Türk göçleri gittikçe yoğunlaşmıştı. Bu göçlerin büyük bir kolunu meydana getiren Oğuzlar-Türkmenler- Karahanlılar’ın eline geçmiş batı vilayetlerini-maneraünmehir- istila ediyor ve nihayet Selçuklu imparatorluğunu kuruluşuna imkân veriyordu.(5).
Mısırda kurulmuş Fatimi devleti de Şii inançlarının şiddetli savunuculuğunu yapıyor ve İslam dünyasına ayrılık ve ikilik sokuyordu. Fatımiler, Horasan ve Türkistan gibi Türk Yurtlarına çok sayıda propagandacı görevli ve imam yollamışlardı. Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün meşhur medreselerinin kurulma sebeplerinden biri bu propaganda ile fikri olarak da mücadele etmek için içindir.
Türk Gazneli devletini yıkan Büyük Selçuklu İmpatorluğu tarihteki en büyük Türk devletlerinden biridir. Siyasi görüşleri devlet teşkilatı ve yönetim tarzı ile bundan sonra gelen Osmanlı’ya örnek olmuştur. Bu devletin hâkimiyet sahasında, babasının da belirli bir istiklali ve gücü bulunsa da oğlu Atsız tarafından bağımsız bir Harizm Devlet’i kurulmuştur. Türk unsurların kurduğu bu devlet zaman zaman Selçuklu ile de mücadele etmiş, en çetin mücadeleyi, Orta Asya’yı kasıp kavuran Moğollarla yapmıştır. Daha sonra Anadolu Selçuklularına Yassıçemende yenilerek 1230 yılında yıkılmıştır. Kuvvetli bir medeniyete sahip bu ülkenin savaşçı komutanları ve âlimleri Anadoluya geçmişler ve Osmanlının kuruluşundaki hem şavaşçı hem de fikir ve inanç adamlarıyla önemli destek olmuşlardır.
Orta çağlar boyunca insanların yaşayış tarzları sade bir şekilde devam etmiştir. Yiyeceğini kendi toprağında yetiştirdiği gıdalarla sağlamaktadır. Ziraatçılık, hayvancılık yapmakta mütevazi bir hayat yaşamaktadır. “Onbirinci asrın ikinci yarısında katiplik, tabiplik gibi fikri meslekler Hıristiyanların, zanaat ve ticaret Yahudilerin elinde idi." (6)
Fikir hayatında da Orta Asya’da saray ve çevresinde ve medreselerde oluşmuş ve her türlü ve dış tesire açık düşünce benimseniyor, kitaplar yazılıyordu. Lakin geniş sahadaki Türk halklarının yaşayışında daha sade hayatın pratik ihtiyaçlarına yer veren, daha kendine has ve milli düşünce ve inançlar hâkim oluyordu. Türk Milleti halkın içinden çıkmış, onların hislerini terennüm eden şair ve derviş ve topluluklarla içice geşmiş, hemhal olmuşlardı.
Celil Altınbilek 02.05.2016
1-W. Barthold İslam Medeniyeti Tarihi s.10 Diyanet
2- Age.s.11
3- Bahaddin Ögel İslamdan Önce Türk Kültür Tarihi s.177
4- Osman Turan Selçuklular Zamanında Türkiye s xxııı Boğaziçi yayın
5- Osman Turan Selçuklular Zamanında Türkiye s.xv-xxı boğaziçi1993
6- W. Barthold İslam Medeniyeti Tarihi s.16