TEMEL MUTABAKATLAR
Üzerinde anlaşma sağlanmış, kabul görmüş fikri ifade eden mutabakatı sağlamak, bir millet için ne kadar kolaydır veya mutabakat için yapılan çalışmalar aynı zamanda ayrışmayı ve kargaşayı da beraberinde getirebilir mi?
Bir milletin ortak değerlerini tespiti için sorulması gereken önemli soru şudur: Biz kimiz?
Hangi değerler bizim için önem taşır. Toplum hangi değerler üzerinden mutabık kalır?
Meselenin çözümü için karşımıza çıkan durum ve ana fikir toplumun düşünce yapısıyla ilgilidir.
Bir milletin ortak temellerini: inancı, dili, töresi, fikri ve sanat hayatı ve dahi birlikte yaşayış biçimi temsil eder.
Dünyanın kuruluşundan beri bir milletin diğerlerine hükmetme üzerine yapılan savaşlar ve mücadeleler hiç bitmemiştir ve halen de devam etmektedir.
Son iki bin yıllık dünya tarihine baktığımızda Asya, Avrupa ve Mezopotamya coğrafyalarındaki milletler dünya tarihine yön vermişlerdir. Avrupa’da tarih sahnesine onu temsilen çeşitli ve değişen milletler çıkmıştır. Ana felsefesi aynı olduğundan ve şimdi dahi devam ettiğinden ifadelerimizde biz onu Batı veya Batı Medeniyeti olarak da nitelemekteyiz.
Tarih sahnesinden vereceğimiz birkaç örnek açıklayıcı olarak konuyu gözler önüne serebilecektir. Avrupa’da çok kanlı mücadelelerden sonra Roma Devleti, resmi olarak Hıristiyanlığı kabul edince hareket tarzını da bu dinin gerekleri ve yayılması yönünde yapmıştır. Diğer batı milletlerinin hareket yönü de bu şekilde olmuştur. Türk milleti de inancı ve töresi gereği değerleri üzerinden faaliyette bulunmuştur.
Batı medeniyetinde din insanlar üzerinde sömürü ve baskı yarattığından, fertler büyük ve kanlı mücadeleler sonunda, dinin baskısından kurtulup, akıl ve hür düşünceyi önde tutarak insanın ve ferdin hürriyetini elde etmiş ve kendini ifade etmenin önünü açmıştır ve laiklik mefhumunu geliştirmiştir. Bu ifade ediş teknolojiyi ve makineyi geliştirerek elde ettiği güçle hâkimiyet sahasını geliştirmiş diğer milletlere maddi üstünlük kurmayı başarmıştır.
Türk milleti ise önce savaş alanlarındaki mağlubiyet ile batının üstünlüğünü görmüş ve on sekizinci yüzyıldan itibaren çareler aramaya başlamıştır.
Temel mutabakatları sağlayamadığımız, iki yüz elli seneye yakın bir zamandır devam eden ileri gitme hamlesinde taşlar bir türlü yerine oturmamış gibi görünmektedir. Aklı ön planda tutmayan, özden uzak, eskimiş ve yenilenmeyen düşünce hayatımızı ve hali pür melalimizi görüp, bu değerlerin bize aitmiş gibi olduğunu düşünenler çareyi top yekûn batıda arar olmuşlardır. Bir kısmımız da yenilenmeyen ve içine birçok yabancı katkı maddesi giren görünüşü bize benzeyen değerleri bizim sanmışlardır.
Bozulan ve yenilenmeyen kurumlar ve düşünceler yeni çareler arama isteğini meydana çıkarır.
İnsanımızın ve aydınımızın bu bitmeyen arayışlarının son bulması ve mutabakatların sağlanması bizi ileri götürecektir. Bunun için de binlerce yıldır toplumdan süzülüp gelmiş saf iman değerlerinin ona vakıf, iman ve inanç rehberlerin yoluyla yenilenmesi, bünyemizi karşı konulmaz bir hastalık gibi saran Türkçemize sahip çıkılması, hoşgörünün ve birlikte yaşama geleneğinin samimiyetle devam ettirilmesi, hür düşüncenin, aklın ve bilimin ön planda tutulması, sanat ve sanatçıya her türlü desteğin verilmesi ve teşvik edilmesiyle mümkündür.
İnancımız o dur ki küçüklük duygusuna kapılmadan, bizim binlerce yıl geçmişten gelen bir hissediş yaşayış tarzımız ve medeniyetimiz mevcuttur. Temel mutabakatları sağlanmış kendi gibi hisseden ve yenilenmeyi bilen milletin, kendine has ileri bir medeniyet yaratması mümkün olacaktır.
celil altınbilek
12.03.2015