~~Tarlamız Çiftbozan Olmasın
Osmanlı devletinin en güçlü bilindiği devirlerinde, on altıncı asırda başlayan ve ülkeyi zaafa uğratan Celali isyanlarını hazırlayan sebeplerinden de biri olan, toprak düzeniyle ilgili gelişmeler bir zamana damgasını vurmuş ve sosyal bünyede etkili olmuştur.
Tarihte Osmanlı ekonomisinin temel taşlarından olan tımar-dirlik siteminin dâhilinde toprağı boş bırakmamak ve işlemek üzere araziler has, zeamet ve timar adıyla, savaşlarda yararlılık gösterenlere verilirdi. Hem bu topraklar işlenir hem de harp zamanları için belirli bir sayıda asker beslenir, hazır bulundurulurdu.
Fetih ganimetleri ülkede bir refah da sağlamıştı. Ticaret ve sanayi şehirlerde mevcut olsa da ekonomide ağırlık, köylerdeki tarım ve hayvancılık faaliyetleri idi.
Ülkede toprak devletindi. Fakat Toprağı işleyen ve şenlendirenlere mülkiyet de verilirdi. Devletin arazisinde kurulan çiftliklere riayet çiftlikleri denirdi. Çiftliklerde yaşayanlar yaptığı ziraatından elde ettiği mahsulden ve mevcut hayvanları için belirli bir vergi öderdi. Araziye tasarruf hakkı verilen çiftçi, onu satamaz, bağışlayamaz, vakıf yapamazdı. Riayetliğe girmiş çiftçi köyünde oturmak ve toprağını işlemek mecburiyetindeydi. Tarımını raiyet çiftliğinde yapmayı kabul eden çiftçiden, asıl mülk sahibi olan devletin tek şartı araziyi işlemesiydi, araziyi işlerse toprak kendisinden geri alınmazdı. Araziyi işlemeyen ve terk eden kimseye çitfbozan denirdi. Çiftçi toprağını ekmez ise o yıl için çiftbozan resmi diye anılan bir tazminat ödemek zorundaydı. Üzerinde riayet çiftliği yani miri-devlet arazisini kullananın öldüğünde, burası erkek evladına bir mülk gibi miras olarak geçiyordu. Mirasçısı olmayanların ölmesi durumunda, orası için hiç toprağı olmayanlar tercih edilirdi. Böylece devlet toprağı işlemeyi ve üretimi teşvik ediyor, aksi durumu cezalandırıyordu.
Mali disiplinin bozulmaya başladığı zamanlarda vergi yükünü arttıran uygulamalar timar sahiplerini de zarara sokmaya başlamıştı. Çiftçilik şartlarının ağılaşması, aşırı vergiler, köylü üzerindeki iktisadi baskılar, onların köylerini terk edip, şehirlere gitmeleri, ne iş olursa yapmaya çalışmaları, onun bunun kapısında iş görmeleri, hatta asayişi bozmalarına sebep oluyordu. Bazılarının eşkıyalığı seçtikleri görülüyordu. Soygunculuğun ve eşkıyalığın önemli artış sebeplerinden biri de insanların işsiz ve ekmeksiz kalmalarıydı. Bazen ortaya çıkan isyanlara bu çiftbozanların da müdahil oldukları, katıldıkları oluyordu.
Timar sahipleri kendine verilen timarlarda oturmak mecburiyetindeydiler. Bu düzenin bozulduğu zamanlarda ise timarlar hak edene değil, gücü yetene ve merkezde oturanlara verilir, fakat onlar timarlarına gelmezlerdi.
“II. Beyazıd’ın son yıllarından ve Kanuni’den itibaren çiftbozanlık olaylarının yarattığı sosyal bunalım, pek çok çiftçinin köyünü bırakıp sağa sola dağılmalarına sebep olup, Türk toplum ve devlet hayatında yeni bir aşamaya geçildiğinin ifadesi olmuştu.”* ve vaziyetin olumsuz yansımaları sonraki zamanlarda ortaya çıkacaktı.
Çiftbozanlık, bunalımlı bir devrin sebeplerinden bir tanesiydi. Tarımda çiftçinin üretime katılması ve teşvik edilmesi geniş kitlelere iş ve aş sağlıyordu. Günümüzde köylerden şehirlere çok büyük göçler olmakta ve neredeyse köylerin nüfusu boşalmaktadır. Tarım arazilerinin korunması ve işlenmesi ve üretime dönüşmesi her devirde çok önemlidir. Gelecek yüzyıllarda gıda savaşlarının ve üretiminin stratejik bir öneme sahip olacağı gözükmektedir. Ülkede güçlü ve kendine yeten bir tarım ve toprak düzeni istikbalimizin temellerinden olacaktır.
Celil Altınbilek 21.01.2019
*M. Akdağ Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi Tekin Yayınevi İst. 1979