~~Tahta Kılıçlı Gazi/ Saru Saltuk
Bir ülkenin, vatanın büyüklüğü ve kalıcılığı onun medeniyetinin ağırlığı ve gücüyle yakından ilgilidir. Medeniyetin içini ise maddi ve manevi varlıkların tümü oluşturur. Vatan yalnızca bir toprak parçası değildir. O evladımız, yüreğimiz, sonsuza kadar sürecek olan şarkımızdır. Yapılan fetihlerle büyüklük hissine kapılır, işte buraları, şuraları bizimdi diye övünürüz. Hele bir de oralarda bize ait bir ibadethane, cami bulursak keyfimize diyecek olmaz.
Medeniyetimizin manevi büyüklerinden ve inşa edicilerinden olan Saru Saltuk (ö.1297) Anadolu ve Rumeli’nin Türkleşmesinde önemli işler yapan efsanevi bir Türkmen Bey’idir. O hem mübarek bir kişi, derviş hem de elindeki tahta kılıcıyla mücadeleci bir Alperen- Horasan Erenlerindendir. Hayatında gerçek ile efsane iç içe geçmiş, karışmıştır. Suni, Alevi-Bektaşi çevreler tarafından her biri farklı yönleriyle benimsenmiştir.
Saltuk’a ulaşan en eski kayıt,13. Yy.da yaşamış bir sûfi olan Serrac’dır. O Saltuk’un çağdaşıdır. Bizzat onunla tanışmış, yazışmalarda bulunmuş, talebesi olan Behramşah’dan detaylı bilgiler almış ve Tüffahu l Ervah isimli eserinde kayda geçmiştir.
Saru Saltuk korkusuz, merhametli ve de çok güçlüdür. Evliya Çelebi’ye göre Ahmed Yesevi’nin halifesidir. O’nun tarih sahnesine çıkışı Moğol istilası devrine rastlar. Her yeri ele geçiren ve tahrip eden Moğollar 1243 tarihinde Kösedağı’nda Selçuklu devletini yıkarlar. Şelçuklu Sultanları tahtta ancak Moğollara tâbi olarak kalabilmektedirler. Selçuklu Sultanı II Keyhüsrev’in ölmesiyle kardeşler arasında taht mücadelesi başlar. Keykubat’ı Moğollar destekler ve tahta geçirir. Rakibi olan kardeşi II Keykuvas’tır ve Saltık’ı yanına alır, beraber hareket ederler. Onları da Bizans imparatoru gözetir. Dobruca’ya yerleşirler. Fakat önce Güney Doğuda bulunur, Anadolu’ya geçer sonra kuzeye Desti Kıpçak’a ve Balkanlara ulaşır, Balıkesir- Karesi civarlarında da faal olurlar. Manisa Alaşehir tarafında da mezarı vardır.
Fatih Mehmed’in şehzadesi Cem Sultan yaptığı ziyarette hayatını dinlemiş ve Ebulhayır Rumi’ye yazmasını istemiş, o da yedi yılda topladığı bilgi ve menkıbeleri Saltukname adıyla kitap haline getirmiştir.(1480). Saltukname’de 13 yy.lın önemli kişilerinden Hacı Bektaş Veli, Karaca Ahmet, Mevlana Celaladdin, Yunus Emre, Nasreddin Hoca, Taptuk Emre’den ve sonra da çokça Hz Muhammed’den bahsetmektedir.
Saltuk küçük yaşta babasız kalır, ata binme ve silah kullanma eğitimi alır. Bir gece rüyasında Battal Gaziyi görür ve kendi kullandığı efsanevi ve çok kudretli silahlarının saklı olduğu yeri söyler. Bu müthiş silahlara sahip olmasına rağmen çokça olarak tahta kılıcıyla kazandığı zaferlerle ünlenmiştir. Asıl adının Şerif Hızır olmasına rağmen Türk geleneğine uygun olarak başarılarından dolayı Saru Saltuk ismini alır. Dedesi ve babası da gazi olup gazalarda bulunmuştur. Küffara karşı çok sefere çıkmış, çok savaşlar etmiş, dervişane bir hayat yaşamış, kendisine birçok keramet, olağan üstü hal göstermiştir, Bektaşi geleneğinde Hacı Bektaş’dan sonra en çok söz edilen ve benimsenen biridir. Kıpçak Türk’ü asıllı olduğu da söylenmektedir. Rıfai dervişidir. Onun bereketinden Hıristiyanlar da yararlanmak istemiş ve takdir etmişlerdir. Savaşçı bir yapıya sahiptir. Düşmanları kâfirler, zalimler, canavarlar ve kötü huylu kimselerdir. Zorda kalanların yardımına ulaşacağına inanılır.
Daha sağlığında şöhrete ulaşmış ve tanınmıştı. O seccadesini uzatır ve Karadeniz’in üzerinden karşıya geçer. Efsanevi, olağan üstü işler yapan, kötülüklerin hakkından gelen, iyilik ve insani değerler üzerine hareket eden, İslam’ın ve Türklüğün koruyucusu ve yayıcısı, birçok yerde makamı ve mezarı bulunan Sarı Saltuk, yalnız kitaplarda kalmamış, halkın gönlünde yer etmiş, yaptıkları dilden dile gönülden gönüle aktarılmıştır.
Bu durum göstermektedir ki İslam’ın ve Türklüğün yayılması anlatılır ve örnek olarak sunulurken hep bize ve öz’e ait değerlere önem verilmiş ve insan merkezli o fikirler esas alınmıştır. Bir de şimdiki zamanı düşünmek gerekir!
Celil Altınbilek 04.05.2018