~~Osmanlı’da Bir Amerikalı Misyoner
Misyoner’in anlamı ülkesi içinde veya dışında Hıristiyanlığı yaymaya çalışan ve kendini bu işe adayan kimse olup kelimenin kökeni Latince göndermekten, işlevi ise görev, yetki’den gelmektedir. Ortaçağda Fransiskenler ve Dominikenler olarak faaliyette bulunsalar da Misyonerlik 16. Yüzyıldan itibaren Cizvitler tarafından Katolik Hıristiyanlık inancını yaymak için uygulanmaya başlanmıştır. On sekizinci yüzyıldan itibaren şekil değiştirerek Protestan ağırlıklı ortaya çıkmıştır. Günümüzde ise bu kelimenin olumsuz etkilerini kaldırmak için Evangelizm kelimesi de kullanılır olmuştur.
Misyonerlik yayılırken prensipler-ilkeleri hep dünyevi istekler, makamlar, maddi değerler üzerinedir. Sosyal ve kültürel boyutlar da devreye girer. İnsanlara vaad eder, zenginlik içinde, rahat ve kolay yaşanılır bir dünya teklif eder ve sunarlar.
Burada, Cyrus Hamlin adlı bir Amerikan misyonerinden bahsedeceğiz. Hakkında yazılanlara göre, “Hıristiyan bir kahraman, misyoner, eğitimci ve devlet adamı, mucit, son derece yetenekli, boyun eğmeyen bir inatçı, korkunç bir enerjiye sahip, hiçbir şeyden cesareti kırılmayan”(1) biridir.
Cyrus Hamlin, çiftçi bir ailenin çocuğudur. Yedi aylıkken babasını kaybeder. Vücut olarak kuvvetli bir çocuk değildir. Bu yüzden okula gitmesi tavsiye edilir, 16 yaşında kuyumcunun yanına çıraklığa verilir, orada öğrendiği önemli bir prensip “acele etme, işini güzel yap, daha sonra hızlı bir şekilde tamamlamayı öğren” olmuştur. Burada el ve zihin becerisini geliştirir, Aile içinde aldığı okuma tartışma eğitimlerinden hep önemle bahseder. İki yıl sonra koleje gider daha sonra papaz okulu-ilâhiyat- bitirir. Dîni duyguları ağır basar, misyonerlik hizmetine için American Board’a başvurur. 1839 yılında misyoner olarak ataması İstanbul’a yapılır. Yirmi sekiz yaşında hem bir Papaz hem de bir Misyoner olarak İstanbul’a gelir. Osmanlının zor dönemlerinde yeni ittifak arayışları dâhilinde 1830 ticaret anlaşması ve ayrıca 1850 yılında Protestanlara millet statüsü tanınması Amerikan misyonerlerinin faaliyetlerinin çok hızla gelişmesini sağlamıştır. Cyrus Hamlim 1839 yılında Türk topraklarına geldiğinde Padişah Abdülmecid tarafından kabul edilmiştir.
Cyrus Hamlin 3 kez evlenmiş ve 12 çocuğu olmuştu. O,Genç bir papaz ve misyoner olarak İstanbul’a gelmiş ve 35 yıl kalmıştır. Okullar hedeflerini gerçekleştirmenin, bilgi, ideoloji, beceri kazandırmanın ve eyleme geçmenin en önemli bir yapı taşıydı. O yüzden, 1840 yılında Bebek’te bir ilâhiyat-papaz- okulu kurmuş, 2 öğrenciyle öğrenime başlamıştı. Burası aynı zamanda laboratuar ve atölyeleriyle bir üretim merkezine dönüşmüştü. Kiraladığı bir ahırda ve bir Demirci’de fizik ve kimya deneyleri yapılır, öğrenciler 3 saat atölyede çalışırlardı. Ayrıca fırınlar ve çamaşır yıkama fabrikaları kurulup işletilir, kazançları ise Anadolu’da kiliseler kurmak üzere ayrılırdı. Bir zaman sonra American Board ile icraatlar konusunda anlaşmazlığa düşüldü. Board, Bebek’teki okulun genel eğitimine son verilmesi ve İlahiyat okuluna dönüştürülmesi, Merzifon’a taşınmasına karar verdi. Anlaşılan Amerikan Board’ın Anadolu’da başka çıkar ve hesapları vardı. Cyrus Hamlin, 1860 yılında Robert Koleji kurmak için çok çabalar sarf etti, çok gayret etti, çokça engelleri aşıp, Boğaziçi Üniversitesinin kurucusu ve devamı olan Robert Kolej’i kurdu ve 1863 yılından itibaren 10 yıl müdürlüğünü yaptı.
Cyrus Hamlin aklın ve ilmin üstünlüğüne inanıyor ve o şekilde hareket ediyordu. Ayrıca ana dilde eğitime karşı çıkıp İngilizce eğitimi savundu.1873 yılında görevinden alındı 62 yaşındaydı, parasız ve işsiz olarak ülkesine geri döndü.
Ülkesinde bir kilise de Pazar vaazları verecek ve 20 dolar alacaktı. Mezun olduğu ilâhiyat kolejinde üç yıl çalıştı, genç birini tercih etmeleri üzerine işten ayrıldı. 70 yaşında işsiz kalmıştı sonrasında, işleri iyi gitmeyen bir kolejle anlaştı 5 yıl çalıştı. Boston’da kendisine uygun küçük bir kulübe satın almak istedi, zar zor satın alabildi. Vefat tarihinden birkaç ay önce 90 yaşında, 1900 yılında çalıştığı okulda tebliğ-konuşma yapacak kadar hala hayata ve ideallerine bağlıydı.
Ermenice ve Türkçe öğrendi. Çalışırken 3 farklı üniversitede doktora yaptı, risaleler, kitapçıklar yazdı. Ermenice kitaplar yayınlattı. Ermenice yazdığı ders kitabı Ahmet Vefik Paşa tarafından Türkçeye çevrilerek okullarda okutuldu. Türkiye’deki Protestan faaliyetlere maddi manevi destekte bulundu. Türkiye’de Ali ve Fuat Paşalardan tutun birçok bürokrat ve çok çeşitli kesimlerle irtibat kurdu. Halkın arasına katıldı, fes giydi, sağlık hizmetleri sundu. İçinde bulunduğu çok önemli bir olay ise, 1856 Islahat Fermanı’nın hazırlanmasında İngiliz elçisi vasıtasıyla etki ettiği iddiasıdır. İstanbul’un fethi için ilk hareket noktası olan Boğaz’da okulunu inşa etmiş ve "Fatih'in İstanbul'u aldığı surlardan bu milletin kültürünü fethedeceğim” demişti. Robert kolejde okutup, yetiştirdiği gençler Bulgar isyanına katıldı. Her daim Ermenilerle iç içe olmuş ve Ermeni olaylarında Amerika’nın Türk Ülkesine silahlı gemi-donanma- yollamasını, müdahale etmesini talep etmişti.
Etrafına her türlü maddi imkânlar, unvanlar, zenginlikler sunan, Cyrus Hamlin’in kendisi ise hiçbir maddi getiri beklemeden, kıt kanaat idealleri için yaşamıştır. Yaptığı hizmetlere karşılık alacağı hibe veya bağış şeklindeki 500 doları reddedip, ancak iş karşılığı kabul etmiştir. Ömrünün büyük bölümünü yurdundan uzak geçirmiş, çalışmış hiç durmadan çalışmıştır. Bu büyük çabayı onlar takdir etmesini bilmişlerdir.
Kendine ait değerlere sahip çıkmaz ve gereğini yerine getirmezsek birileri gelir kendi değerlerini dayatır. Ümidimiz, karşılık beklemeden, yılmadan kendi inançlarına ve vatanına sahip çıkanlardır.
Celil Altınbilek 15.05.2018
1-Uygur Kocabaşoğlu, Cyrus, Hamlin, Kebikeç, s.36, 2013