~~Misyoner Çantası
İnsanların en önemli yönlendiricilerinden biri inançları olsa gerektir. Hıristiyan inançlarının yayılmasını öngören Misyoner teşkilatlarının en eski ve ağırlıklı olanı İngilizlerindir. Fransızlar da önemli bir yere sahiptirler. Amerikalılar, İngilizlerin yolunu takip edip öne geçmeyi bilmişlerdir.
İslam Âleminin, Hıristiyanlarda öğreneceği hiçbir şey yoktu. Müslüman anlayışında Leküm diniküm, ve liye-din (Kafirun 109/6) senin dinin sana benimki bana demektedir.”Hz Muhammed 01.08.623 de yazdığı bir emirnamede; Bu emirnameyi doğuda ve batıda, uzakta ve yakında olan Hıristiyanlar için yazıyorum. Bunu dinlemeyen ister Sultan ister sıradan bir Müslüman olsun, kim karşı gelirse lanete hak kazanmış olur. Bir rahip veya keşiş olsun, ister mağarada, ister dağda, ister kilisede olsun nerde bulunursa bulunsun, ben ümmetimle ve ordularımla onların arkasındayım ve onları müdafaa ederim. Onlar benim tebaamdır. Onları kiliselerinden ve bulunduğu yerden atmak yasaktır” s.20 demekteydi. Osmanlı devletinde bu anlayışla ve bu saygıyla hareket edilmişti.
Misyonerlik faaliyetleri yalnızca dinî boyutlarda olmayıp, kültürel, siyasi ve ekonomik yönleri bulunmaktadır
Misyonerlerin çalışmaları ağırlıklı Osmanlı Toprakları’nda olup, buralar Anadolu, Ortadoğu, Afrika ve Asya’daki Müslümanların bulunduğu yörelerdi. Cizvit misyonerleri genelde Fransa'nın amaçlarına yönelik hareket etmiş, siyaset olarak Fransa’ya, mezhep olarak da Papa'ya bağlı idiler. Cizvitler yoğun olarak Kilikya (Mersin çevresi), Suriye ve Lübnan toprakları üzerlerine faaliyette bulunmuşlardı. Fransızlar Marunîler ve Nusayrileri, İngilizler ise aynı topraklarda yaşayan Dürzîleri desteklemiş ve yönlendirmişlerdi. Amerikalılar birçok farklı etnik köken üzerinde faaliyette bulunsalar da sonradan Ermeniler ve Bulgarlar üzerinde kışkırtıcı ve ayrılıkçı hareketleri tertiplemişlerdi.
Misyonerlerin rahat hareket etmeleri 1839 Tanzimat fermanıyladır. Tarihimizde birçok hürriyetlerin ve insan haklarının başlangıcı sayılan! Islahat Fermanıyla da genişleyen, toplumun yeni tanıştığı haklar hep övgüyle anlatılmıştır. Bu açılımlarda belirli bazı olumlu taraflar olmasına rağmen, asıl ve özelikle bu haklardan faydalananlar ise gayrimüslimlerdi. Onlar ya çok az ya hiç vergi vermezler, yaptıkları ticarette her türlü ayrıcalığa sahip olur, sorgu sual edilemezdi. 1856 Islahat fermanı ile yabancılara okul açma yetkisi, mülk edinme hakkı verildi. Ayrıcalıklı ticari andlaşmalarla Ülke ekonomisine hâkim oldular. Misyonerler yabancı ve güçlü devletler tarafından her şekilde korunmuş, hukuki statü elde etmiş, ayrılık, fitne çıkarmışlar, silahlı zorbalıklarda bulunmuşlar, siyasi ve iktisadi güçleri artmıştı. Bu durumun önüne geçmek için Osmanlı İdaresinin aldığı her tedbirde itiraz etmiş, ortalığı ayağa kaldırmışlar, İşbirlikçilerinden destek görmüş, bildiklerini yapmaya devam etmişlerdir.
Amerika’da İngiltere’de ve birçok Hıristiyan memleketlerinde gerek toplu gerek sent sent, kuruş kuruş toplanan paralar ile Misyonerlerin çantası dolmuş ve emellerini gerçekleştirmek için okullar açılmış, matbaalar çalışmış, hastaneler kurulmuş, insanlar satın alınmıştı. 1822 yılından 1908 yılına kadar çeşitli yerlerde Ermenice, Rumca, Arapça ve Türkçe basılan ve dağıtılan kâğıt sayısı 900 milyon âdete varmıştı. Osmanlı topraklarında 1914 yılında 1.400 adet yabancı okul vardı. Bulgar isyanına katılan ve ilk beş başbakan Robert Koleji mezunuydu. Kültürlerini aşılamak diğer kültürü küçültmek için her türlü araca başvuruldu.
Misyonerler özellikle halkın inançlarındaki Sünni-Alevi-Şii gibi ayrılıkları derinleştirerek düşmanlık yaratmak, halkın cahilliğinin devamını sağlamak, bilgi edinmesini önlemek ve en önemlisi de aklın ve fikrin öncelikli kullanılmasını engellemek üzerine faaliyette bulundular.
Misyonerlik faaliyetleri yalnızca gayrimüslimler üzerinde yapılmadı, İngilizler 19. yüzyılda Sömürgeler Bakanlığı vasıtasıyla Suudi Arabistan’da Vahabilik mezhebini kurdurdular. Vahabilik hem dini hem siyasi olarak Hicaz bölgesinde Osmanlı Devleti’ne karşı isyanları başlattı. Bir inanç ideolojisi olarak hâlâ Türk Devleti ve iman hayatı üzerinde üstünlük ve değişim savaşları vermekte, dini eğitim içinde mevzi kazanmaya çalışmaktadır.
Onlar, Lübnan-Beyrut, Suriye- Halep, Yafa, Filistin, Irak, Libya ve Mısır’da amaçlarına ulaştılar. Fakat Anadolu’da Ermeni meselesini ortaya atıp desteklemesine rağmen başarılı olamadılar. Bu sorun, hesaplar bitmediği için hala canlı tutulmaktadır.
Devlette iktisadi gelişmenin ve refahın önemi büyüktür. Rahat ve huzurun olduğu, maddi ihtiyaçların giderildiği toplumlar, diğer eksikli toplumlara üstünlük sağlar, inançlarına, değerlerine müdahale eder. Osmanlının son devirlerinde olduğu gibi güçten düşersen başkaları senin servetini ele geçirmek için harekete geçer. Kendi inanç ve fikir bütünlüğümüze, değerlerimize, en büyük ve güçlü silahımız olan Türkçeye sahip çıkmak ve kesinlikle eğitimimizi Türkçe yapmak, iktisadi olarak da kuvvetli ve milli olmak bizi güçlü kılar.
Celil Altınbilek 30.05.2018