Maveradan
“Mensur söyleyiş”
Ömrümüz ne güzeldi,
Biz size hayran, bir çırpıda geçer zaman.
Unutur uzak nesiller bazı hikâyeleri.
Ne soluklanışlar, ne alışverişler,
Ne tüten bir ocak,
Elde ne kaldı heyhat!
Yetmez dersin, ne zor olur kâinat.
Yeten de sensin yetmeyen de
Kaybolduysan zaman içinde,
Sonun topraktır nihayetinde
Yorgun günün ardı, dayanılmaz uykular.
Öylece köşeye çekilmek zar-zor.
İç içe geçti siyah beyaz
Ne siyah kaldı ne beyaz
Karmaşır her şey çözülmez olur
Bu kale zapt edilmez,
Bu nedir ki raptedilmez.
Uğraşırsın, gölgesi yakalanmadan
Çok çabuk darılmadan,
Sevmekten yorulmadan,
Yok sanıp kırılmadan…
Hayatın yeni bir şarkısı başlar usanmadan
**
Çok zerrede hayatın canlı izleri vardı …
Bir ses oldu gelişin, nihayetsiz yayıldı
Sanki moğol istilası sardı şehri
Çoklu çizgilerde, savrulan istikametlerle
O ses bir Ferhat mı, feryat mı baştanbaşa
Sen varsan, nefesim çıktı arşa
Sürüklendiğin yolda dağılırken rüzgârla,
Bir bitmezin mücadelesi
Ah nerde rahat köşesi, neresi,
Geçsen olmaz bu dünya hevesi
birbiri ardına sevda gelesi!
Çizginde hep aynı vakar,
Ne zamanın izi, ne saadet,
Üşürken ısınmak, açken doymak,
Varlığını özümsemek,
Öylece öylece hissetmek
Pek çok hamle eyledim.
Döndüm, dolaştım ki nereye,
Mesafelerle avunur mu gönül.
Bir oraya, bir buraya savrulur mu gönül
Bir gördü, yetmez oldu, aklı şaştı
Aza çok oldu, çoğa az geldi nedendir
Mücadelem bitmez, gücüm sendendir.
Şükür ki ne şükür, nimetin taştı…
Bunca zahmet, bu hasret…
Sensin hep buna sebep
Hissetmek, velhasıl aşk ile sevmek.
Yine sana yine sana şükretmek…
Sevmekten yanadır her bir biliş
Koca şair söylemiş, ancak ne zor imiş
Canını canana vermek… haddinse kabul etmek
Heves olup geçtikten sonra-
“Ettinse teslim mülkünde barış”
ne kaldı arada artık sensin
takatsız mağlup olmuş haliyle
ardınca başlayıp bitişlerle de
bitap, öylesine yorgun
Kapında bekledim
Celil altınbilek 11.11.2016