Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

Kültürün Kodları

03 Ocak 2016 - 18:29 - Güncelleme: 03 Ocak 2016 - 18:50

Kültürün Kodları

İnsanlar üzerinde inanç ve iman gibi değerler büyük bir yer işgal ettiği gibi,  O’nun düşünüş, kabulleniş ve yaşayış tarzı üzerinde bazen tam bir mutabakat sağlanamamaktadır. İnanç üzerinden zihnin, gönlün, duygular vasıtasıyla oluşturduğu imge ve idrak birçok insan ve toplumda farklılık taşıyabilmekte ve her bir değer için farklı tezahürler ortaya çıkabilmektedir. Din adamları veya düşünürler bu işe kafa yorup, ayrılıklar ve önemli noktaları bir taban üzerine tespit edip, temellendirmeye ve birliği oluşturmaya çalışmışlardır.

İnsanların inançlarını yaşayışlarında mevcut alışkanlıklarının, toplum değerlerinin büyük önemi vardır. İnsanlar birlikte yaşayarak, birbirleriyle etkileşerek bir birliktelik oluştururlar. Toplumun bu birlikteliği kendi kültürlerini ortaya çıkarır. Burada toplumun kendi dinamikleri kadar, dış dinamiklerin etkisi ve o topluma uyumu ve de kabullenişi de önemlidir. Kalıcılığı genelde toplumların kendisi belirler. Bizim konumuz dinin asli değerleri hakkında hüküm vermek olmayıp, toplumun sosyal ve kültürel yanını ele almaktır.

Kültürün çeşitli tanımları yapılmasına karşın Amerikalı psikolog Allport’un dile getirdiği onun üç önemli özelliği dikkate değer.

Öncelikle birincisi dünyadaki bütün kültürlerin, ayinlere, mit ve efsaneye büyük önem vermeleridir ve uygulamaları desteklemek üzere organizasyona ve din adamları heyetine sahiptirler.

İkincisi, Din nerede ümitsiz bir şekilde bozulursa onun yerine o inançla eşdeğer bir sistem koymadıkça, insanların hayatında felaket ve mutsuzluklar olur.

Üçüncüsü, Din'i sistemler bir kültürün diğer kısımlarından bağımsız değildir. Üstelik onlarla iç içe geçmiştir. Bir dinin diğer dine üstünlük sağlaması kültürün kendisi temelden değişmedikçe mümkün değildir. (1).

Kültürün bir inançlar, bilgiler, his ve heyecanlar bütünü olarak duygu ve manevi değerlere ait olduğu düşünülse de(2)  bu eksik bir tariftir. Kültür maddi değerleri de içine alır. Bir anıttan, yazıttan, mezar taşından, mimari eserdeki görünen alametler o kültürün maddi yönünü ifade eder. Kültürün içinde maddi ve manevi değerlerin hepsi bir bütün olarak yer alır.

Kültürün en önemli halkasını dil teşkil eder. Bu dil ülkülerle ve inançlarla vücut bulur, yeni istikametlere ve gelişmelere meyil gösterir. Milletlerin varlık sebebi lisanlarıdır.

İman ve inanç değerleri de kültürün vazgeçilmez olmazsa olmazlarındandır. Türk milleti de Orta Asya’dan itibaren Buda Dini, Mani Dini ve bazen farklı söyleyişle Gök Tanrı inancını benimsemiştir. Benimsenen inanç değerleri İslam ile birlikte yeni bir şekil almasına karşılık, bazı inanç değerleri değişmemiş İslam’la birlikte yoğrulmuş ve imparatorluklar içinde uygulanarak, varlığını koruyarak Günümüze kadar gelmiştir.

Kültür alanında diğer bir vazgeçilmez de milletin örf ve adetleri, birlikte yaşamaktan meydana gelmiş hatıraları ve acı ve tatlı edindikleri geçmiş tarihi tecrübeleridir.

 

Kültür ile medeniyetin alakasının nerede başlayıp bittiği de zihinlerde çokça yer etmiştir. Kimileri kültürü medeniyetle özdeşleştirdikleri gibi, diğer yandan kültür ve medeniyet kavramlarının birbirinden ayrı olduğunu belirtenler olmuştur. Yenileşme ve değişim çalışmalarında, Medeniyet kavramının içindeki ilim, teknoloji, metod ile kültürün bütün olduğunu ve tamamının alınması gerektiğini söyleyenlerle, Batının ilmini ve fenninin alınmasını fakat kültüründen uzak durulması gerektiğini müdafaa edenler olmuştur.

Medeniyetler ağırlıklı olarak din üzerine ve zihni temeller üzerine inşa edilirler. Zihni temellerin içine ekonomik ve siyasi temellerde dâhildir. Çok zaman kültürü medeniyetten ayırt etmeye imkân bulunmamaktadır. Ancak çok uzun bir birliktelik ve ülkü geçmişi olan milletler bunun istisnasını gerçekleştirebilirler. Türk Milleti de bu özellikte bir millettir.

Çok eski bir geçmişi bulunan Türk Milleti, Orta Asya’dan itibaren zengin bir kültüre sahiptir. Çeşitli dinlerle ve kültür dairelerinle irtibata geçmiş, çeşitli şekillerde onlardan etkilenmiş, genişlemiş, yeni sentez ortaya koymuştur. Gün gelmiş bu etkileşim zaman zaman onun öz değerlerine de ters uygulamalarla birlikte kendine yabancılaşmıştır. Fakat netice de hep belirli bir merkez üzerinde, belirli prensiplerle yoluna devam etmesini bilmiştir.

 

On dokuzuncu asırda Batı Medeniyetinin üstünlüğü kabul edilerek yoğun bir şekilde onların fikri dünyasına girmek için birçok fikir adamı ve sanatkâr faaliyette bulunmuştur. Sonrasında yoğun bir şekilde fikir dünyasında bir yön değişimi ortaya çıkmıştır.

 Cumhuriyetle birlikte kendi kültürünü ve yeni bir medeniyete intibak için öz değerlerini bir inkâr ediş karşısında da temelleri on sekizinci yy’ da atılmış, evrilmiş ve özelliklerini kaybetmiş inanç sistemini sahiplenenler karşı bir oluşum gerçekleşmiştir. Cumhuriyet’te karşı oldukları Batı’ya karşı mücadele vermek için kah yeraltında bazen de açık bir şekilde kör bir taassupla eskiye özlem üzerine kurulu bir mücadele başlamıştır. Bu sıralarda da İnanç sistemleri üzerinde fikir beyanı arzu edilir şeylerden değildir. Bir zamanlar kendi öz değerlerini ve inançlarını sahiplenmemek dolayısıyla meydana gelen boşluk onlarca iyi değerlendirilmiştir.

 Belirli bir taassup ve katılık üzerine kurulu düşünce yapısı, fazla dile getirilmeyen ve çokça sahiplenilmeyen kendi öz değerlerine baskın gelmiştir. İnanç bastırılmış olduğundan,  toplumda yoğun bir inanç isteği mevcuttur.  Bir kesim tarafından yapılan bu inanç mücadelesi, kendi köklerinden ve kültüründen uzak, yine tam manasıyla bize ait olmayan Arap tutuculuğuna dayalı bir sistem olmuştur. Bu düşüncede binlerce senelik ince bir kıvamdan geçmiş, bize ait olan düşünce sistemi ve milli değerler inkâr edilmiştir.

Zaten ne Batı Merkezli fikir yapısı ne de Arap fikir Yapısı bizimdi. Arap düşüncesi, Toplumda çok önemli yer tutan İslam İnancıyla birdi, çok ortak noktalar olmasına ve sahiplenilen birçok iman adamlarını içine almasına rağmen yaşayış ve ifade ediliş olarak bir farklılık mevcuttu.

Türk’ün kültür ve medeniyet anlayışında yetmiş iki millete bir gözle bakmayan halka müderris de olsa, hakikatte asidir düsturu vardır. Ancak vatan, millet ve kendi öz değerlerimiz bizi biz yapar. Hoşgörü ve sevgiyle yaşadığımız topraklarda, kendi değerlerimizle ancak biz oluruz.

Celil Altınbilek                                                                           03.01.2016

1- G.W: Allport. Din Psikolojisi s.38 çeviri Abdülhalim Durma

2- Erol Güngör Kültür değişmesi ve Milliyetçilik s.12.

 

Reklam