~~Kültür ve Sanatın Gerekliliği
Kültür ve sanat insanları bir araya getirebiliyorsa onun kendine has bir gücü ve sihri var demektir.
Çok kimselerin, kimi zaman söylemek istediği sözleri, kimi zaman ifade etmekte zorlandığı hisleri vardır. Kimileri, Kendilerini başkalarında görürler, onlarla hemdem-arkadaş olur, onların tasa ve sevinçleriyle ağlar ve güler. Hatta kimileri dertlerini sessizlikle anlatırlar. Veyahut sensizlikle, hasretle, ayrılıkla bir arayışa girerler. O arayışla yol alıp giderler. Bazen birileri yazar anlatır, birileri okur, dinler. Elbette biraz gönül çelen bir ses olursa makbul ve vazgeçilmez olunur, Elbet ruhu şad eder, keyif alınır.
Bu söz ve saz, biraz sevilip, cezbedici olunca da bunun adı sanat ve edebiyat olur.
Sanat ile edebiyat ile ilgilenmek nereye kadar ve hangi şartlarda olur? Veya belirli bir fikir seviyesine sahip olmak, okumak, yazmak, düşünmek, kimin meyli olduğu konulardır, kimleri ilgilendirir?
Kimisi, Bunlardan bana ne gerek, iki somun ekmeğim gücüm, kuvvetim, emeğim bazen de umudum, bu bana yeter, der.
Hangi derecede insanlar temel ihtiyaçlarının ötesinde zihni şeylere ilgi gösterirler. İnsanların, ihtiyaçlarını gidermek, ayakta kalmak için olağan koşuşturmalarını görünce, bir Dost hemen teşhis ve yorumunu söyledi. İnsanların temel ihtiyaçlarını görmekten öte davranışları yok. Ülkemizde insanlar Maslow kuramınca ve yalnızca var olmak için yaşıyorlar dedi. Ne kadar az bilgiye ihtiyaç olursa insanlar o kadar rahat eder, hem yönetilir ve güdülürler.
**
Hayatın döngüsü, çarkı bilinmez, fakat o sonsuza dek kalacak, sen yakında gitmiş olacaksın. Çünkü fanisin Öyleyse ona sımsıkı tutun, kıymetini bil. Çünkü sen gerçekten şanslısın. Mucizeleri başka yerde arama. Hayatın kendisi zaten bir mucize değil mi? Sanat ve kültür de bu değerlerle yoğrulduğu, insanı bu yola teşvik ettiği bedii -estetik zarif değerlerle yükseldiğinde daha anlam kazanır. Bizim sanat ve kültürümüzde zaten bu değerlerle iç içedir
**
Kültür ve sanatın, cihânı kaplıyan sesler ve hayallerinin ötesinde faaliyetleri de vardır. Onlar, Akıncı cedlerinin ihtiraslarını da duyar. Sosyal bir duruma da işaret eder. Her ne kadar sosyal yönü olan edebiyatın, Şinasi ve Namık Kemal’le başlamış olduğu belirtilirse de, daha önceden Ozanlarımız, ağır ağır giden eller bizimdir demesini de bilmiştir.
Buradan hareketle sanat karın doyur mu? Sorusu sorulabilir? Hatta bu soru çeşitli sanat dalları ile ilgililere sorulmuş çok çeşitli ve birbirinden farklı cevaplar alınmıştır.” 36 yaşında vefat eden Ömer Seyfettin(1884-1920) günlüklerinde; İtalyan Muharebesi ardından Balkan Muharebesi. Ben, Yanya Kalesinde esir oldum. Yunanistan’da bir seneden fazla esirlik sürdü. Sonra İstanbul’a gelip toparlayacağım zaman annemin ölümü. Sonra Cihan Harbi felaketi geldi. İşte dört senedir bu harbin müthiş buhranı içindeyiz. Yarım okka ekmek otuz kuruşa satılırken kim edebiyatla uğraşabilir. Fakat ben uğraştım.” diye yazmaktadır.
Mehmet Akif, Balıkesir ve Kastamonu’da kendi şiirlerini de içine kattığı vaazlar vermiştir. Bu vaazlar binlerce nüsha basılmış ve cephelere dağıtılmış, savaşan askerlerimize kuvvet vermiş, moral olmuştur.
Sanat ve edebiyat hayata güzel gözle bakabilmenin, yaşanılan hayâtı anlamlandırmanın ve zenginleştirmenin, şu kısa dünyayı güzellikle bitirebilmenin ilk yollarından biridir.
Celil Altınbilek